Kanguru yavrusunun yolculuğu…

Yayın Tarihi: 28/02/23 07:00
okuma süresi: 6 dak.

Dünya Bankası’nın dün yayımladığı hızlı hasar değerlendirme raporuna göre, 6 Şubat'ta Maraş’ta meydana gelen iki büyük depremin 34,2 milyar dolarlık fiziksel hasara yol açtığı açıklandı. Yeniden iyileştirme ve inşa maliyetlerininse bu miktarı iki katına çıkabileceği belirtiliyor. BBC Türkçe’nin haberine göre bu rakamlar Türkiye'nin 2021 yılı gayri safi yurtiçi hasılasının (GSYH) yüzde 4’üne karşılık geliyor.

Son verilere göre 450 milyar dolar dış borcu olan, resmi para birimi olan TL iyice dibe vuran ve enflasyonu Ocak ayında yüzde 57.68 ile bu konuda müzmin dünya liderlerinden Arjantin’in ardından ikinci sırada bulunan Türkiye’nin ekonomisinin kritik durumda olduğunu söylemek yanlış olmaz.

14 Mayıs’ta yapılması beklenen ancak deprem sebebiyle henüz tam belirlenmeyen seçimin oluşturduğu derin kutuplaşma, çatışma, nefret, kin ve yarattığı istikrarsızlığı da eklersek felaketin boyutlarının yakın vakte kadar daha da büyümesi kaçınılmaz gibi durmaktadır.

Öte yandan her şeye rağmen dev bir ekonomiye sahip olan Türkiye’nin doğru ekonomi politikalarıyla birlikte orta dönemde iyileşme belirtileri göstermesi de olasıdır. Ancak dediğim gibi seçim ve oluşturduğu gergin hava ekonomik açıdan herhangi bir olumlu/mantıklı beklentiyi şu an için olanak dışı bırakmaktadır.

Çok uzatmadan bağlayacak olursam, nihayetinde Türkiye kendi para ve ekonomi politikalarını kendisi belirlemekte, bunları doğru-yanlış uygulamaktadır. Gerektiğinde merkez bankasında para basmakta, kolayca iç ya da borç almakta, ekonomik enstrümanlarını kullanmaktadır.

Peki onun çok da fazla sevilmediği artık apaçık olan yavrusu olan KKTC’nin hali ne olacak dersiniz?

Hep kullandığım bir benzetme vardır: Kanguru ve yavrusu…

Bilirsiniz, kanguru bizden binlerce mil uzakta bir kıta olan Avusturalya’ya özgü bir hayvandır. Son derece enteresan anatomik vücut yapısı dışında en acayip özelliği doğurduğu yavrusunu bir müddet karnındaki kesede taşıyıp beslemesi, onu düşmanlardan korumasıdır.

Tehdit edildiğini hissettiğinde son derece saldırgan bir yaratığa dönüşen kanguruların yavrularına gösterdiği bu şefkatin bir son kullanma tarihi de vardır: Takriben 6 ay kadar…

Sonrasında anasının karnına sığamayacak kadar büyüyen yavru keseden çıkar ve kendi yoluna gider.

İşte bazılarına göre KKTC’nin yapamadığı ya da benim gibi olaya değişik perspektiften bakanlara göre yapmasına mani olunan/yaptırılmayan hareket budur.

Annesinin karnında yaşamaya ve orada devletçilik oynamaya devam eden KKTC habitatı için gelinen nokta çok bakımdan pek iç açıcı değildir. Üstelik bu sürekli oyun hali artık ‘alışkanlık’ haline gelmiş, geniş kitleleri kendine muhtaç da etmiştir.

Bu minvalde ciddi bir yol ayrımına gelinmiş, iki seçenekli bir seçim bizi beklemektedir diye düşünüyorum.

Bunlardan birincisi kesede bulunan yavrunun göbek bağını keserek keseden dışarı çıkması ve kanguru dünyasındaki yerini almak için yolculuğuna başlamasıdır. Kesede geçen sittin senenin ardından bunun için hala daha şans vardır.

İkinci senaryo ise kesede bulunan yavrunun sonsuza kadar burada kalıp anne ile ‘bütünleşmesidir.’

Bu son dediğimi mecazi anlamda söylüyorum.

Hoş, anatomik olarak da düşünürseniz, anne karnında ‘ölen’ yavru bir müddet sonra anneyi de zehirler ve öldürür. Bunu da mecazi anlamda söylemekteyim. Çünkü Türkiye’nin atacağı böylesi bir adımın büyük bedelleri olabileceğini pekala bilebiliyoruz.

Kanguruyu bir kenara bırakıp doğru dürüst (ve inandırıcı) pek bir istatistiği bulunmayan, kendi para ve ekonomi politikasına asla hükmedemeyen, enstrümanları sınırlı olan, bundan da ötesi tam bir kara para cenneti haline gelen KKTC’ye bakacak olursak, kötü günlerin bittiğini, çok daha kötü günlerin ise geldiğini söylemek isterim.

Hatta Haziran ayı gibi feci günlerin gelme ihtimalinden korkmaktayım.

Bir kanser hücresi gibi aniden 2,5 katı büyüyüp 35,85 milyara çıkan bütçe, buna oranla aynı şekilde artan bütçe açığı, Türkiye’nin içine girdiği durum sonrası çok daha büyüme tehdidi altındadır. 2023 bütçesine göre 3 milyar öngörülen açığa Türkiye’den beklenen (ama felaket nedeniyle sıkıntıda olan) 8 milyarlık hibe ve krediler kalemini de eklersek açık 11 milyarlara yani bütçenin yüzde 33’lük bir kısmına ulaşabilir.

Zaten hemen hemen her ay iç borç alarak ödenen kamu maaş ve giderlerinin ödemelerinin sıkıntılı olacağı muhtemel. Makalenin girişinde Türkiye ekonomisi için aktardığım olasılıkları da dikkate alırsak, TL’nin daha da değer kaybı, enflasyonun yüksek seyretmesi gibi kötü etkilerle birlikte KKTC ekonomisi bir daha asla tamir edilemeyecek yaralar alabilir.

Türkiye dışında herhangi bir ülke ya da kurumdan borç alma kapasitesi olmayan, üretim imkanları köreltilmiş, ticareti siyasi garabetlikler yüzünden ambargoya takılmış, en hayati sektörü olan turizmi kitlesel olmaktan çok ‘zümresel’ bir hale gelmiş KKTC için yazılan kötü senaryolar bayağı fazladır.

Açıkçası bir mucizeye ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum ve o mucize ‘keseden’ dışarıya atlamadan asla gerçekleşmeyecektir…

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.