Esas engellenemeyecek olan şey bellidir: Barış!

Yayın Tarihi: 30/03/23 07:00
okuma süresi: 8 dak.

Aşağıdaki makaleyi dün öğleden sonra yazdım gazeteye gönderdim, ardından akşam saatlerinde Ersin Tarar’ın protesto edildiği haber düştü. Haliyle makaleye müdahale etmem gerekti ama akışının içine koyacağım cinsten bir haber değildi. Dolayısıyla girişe koymayı tercih ettim ki bütünsellik bozulmasın. Yoksa İngiltere ziyaretinin en ‘anlamlı’ teması haline dönüşen bu provakatif protesto, hamaset cephesini harekete geçirmiş, işin büyütülmesi özlenmiş ama beklenen ilgi oluşmuş değil. Hatta çok eleştirilen bu ziyaret için bir can simidi olmuş bile diyebilirsiniz. Herkes kınama mesajı yarışına girmiş belki ama kamuoyundan yine de pek bir tık yok. Öte yandan sabah akşam faşizan söylemlerle devam edersen tepki olarak diğer tarafın faşistlerini de konsolide edersin, durum bence bu. Sonuçta olay 15 kadar faşistin düzenlediği bir provakasyondur.  Ha bundan kahraman çıkmaz, mağdur da çıkmaz ve en önemlisi bu ziyaretin gereksizliği ortadan kalkmaz…

*

Çok değerli bir abim, kadim bir dostumla haber yollamış, diyor ki “vazgeçin bu Ersin Tatar ile ilgili eleştiri yapmaktan da kendini bir şey sanacak.”

Dediğine göre, onun söylediği mantık dışı şeyleri kaale alıp cevap verince, o da dediklerinin bir karşılığı olduğunu sanıp daha da fazla şeyler söylemeye başlarmış.

Bu değerli abimiz aslında çok haklı. Mesela KKTC devletinin kuruşa kurşun attığı bir dönemde 20 kişilik ekibiyle yaptığı çok pahalı Londra gezmesindeki temaslarının birinde  “Kuzey Kıbrıs için Özgürlük ve Adalet Kampanyası” resepsiyonuna katılmış.

Böyle bir kampanya olduğunu ilk kez duydum bu arada, belki gözden kaçırmışımdır, bilemem. Neyse, bazı ‘ödenekli’ eski İngiliz parlamenterlerin de katıldığı, masraflarının da muhtemelen ‘Cumhurbaşkanlığı’ tarafından karşılanan bu güzide etkinlikte konuşan Ersin Tatar, Osmanlı’dan adayı kiralayan İngiltere’nin Kıbrıs’tan çekilirken adayı Türkiye’ye bırakması gerektiğini ancak bunu yapmadığını ve bu süreçte adada sorunlar yaşamaya başladığını ifade etmiş.

Kıbrıs sorununu hiç bilmeyen birisi bu satırları okuduğunda, adanın sanki de  masumca kiralandığını, sonra da kiracının süresi bittiğinde evi ev sahibine geri vermek yerine, başka birine sattığını sanır!

Halbuki, tarih adanın 1914’te, 1.Dünya Savaşı sırasında Osmanlı ile ayrı cephelere düşen İngiltere tarafından ilhak edildiğini, bu ilhakın 1923 Lozan’la birlikte yeni kurulmuş Türkiye Devleti tarafından da resmileştirildiğini yazmaktadır. Ersin Tatar’ın ya da danışmanlarının bunu bilmemesi gibi bir durum söz konusu değildir.

Dahası, 1955’e kadar Kıbrıslı Türklerin yalvarmasına rağmen, heyetleri kapıdan kovan, “bizim Kıbrıs diye bir davamız yoktur” diyen bir Türkiye olduğu, sonra aynı Türkiye’nin 1959’da Tatar’ın İngiltere’si ve Yunanistan’la el-ele vererek Kıbrıs Cumhuriyeti diye bir ortaklık devleti kurduğunu da görmezden gelinecek bir şey değildir.

Hal böyleyken, Ersin Tatar, daha önce İngiliz Hükümetinde görev yapmış kişilerin gözünün içine baka baka “İngilizler adayı Türkiye’ye vermeliydi da vermedi, sıkıntı bundan çıktı” diyecek kadar kendinden geçmiş bir şekilde konuşmaktadır. Adadaki Kıbrıslı Türk varlığını hiçe sayan ve alt metninde fetihçi zihniyete güzelleme barındıran bu ifadeler, kendi toplumuyla hiçbir alakası olmayan birisinin ifadelerinden başka bir şey değildir.

Öte yandan kendisinin tam bir şuursuzluk örneği olan bu konuşmaları ne ilk ne de son değildir ve hiçbir şekilde (maalesef) engellenmemektedir.

Lafın kısası, makalenin başında da vurguladığım üzere, KKTC devleti parasızlıktan kuruşa kurşun atıp, elini bir kez daha halkın cebine atma çabaları içinde olduğu bir dönemde, Tatar ve ekibinin yaptığı bu gezinin maliyeti nedir? İşte bu soruyu soran sendikalar, basın ve halkın bu tavrından rahatsız olan ‘Cumhurbaşkanlığı’ makamı, bir açıklama yaparak eleştirilere yanıt vermiş.

Ne diyorlar biliyor musunuz?

“Cumhurbaşkanı Tatar’ın yurt dışı ziyaret ve temasları engellenemez!”

Seçildiği günden beri onlarca gereksiz yurt dışı ziyaret yapan Tatar’ın bu gezilerinin Kıbrıs Türk halkına maddi külfetinden başka zerre kadar bir faydası olmamıştır. Allah aşkına Bursa’ya gidip ok atmanın ya da Londra’da Yaşar Halim marketten alış-veriş yapmanın bize ne gibi bir faydası olabilir zaten?

Ancak ‘Cumhurbaşkanlığı’ Tatar’ın gezileri eleştirenlere “Londra’daki Rum lobisi ve diasporası, Tatar’a karşı büyük bir saldırı kampanyası düzenlerken, üzülerek görmekteyiz ki içimizdeki bazı çevreler de bir takım olayları istismar ederek, kara propaganda ve algı operasyonları ile ‘Cumhurbaşkanı’ Tatar’ı yıpratmaya ve etkisizleştirmeye çalışıyorlar. Bu da yine oldukça düşündürücüdür” şeklinde cevap vermekten geri durmamaktadır.

Vallahi öncelikle düşündürücü olan şey bu kadar uzun ve devrik cümle yazıp, içinde 3 kez ‘ve’ bağlacı kullananların Türkçesidir ama bu ayrı konu. Ayrıca hiç düşündürücü olmayan şey, Ersin Tatar’ın bulunduğu makama atama yoluyla gelmiş olduğundan gerek dünyanın gerekse de halkın gözünde herhangi bir ‘etkisinin’ zaten olmadığı gerçeğidir.

Bir başka düşündürücü olmayan şey ise orada yaptığı temasların hiçbir işe yaramayacağının herkes tarafından biliniyor olması ve halkın neredeyse tamamının bu geziyi ‘fuzuli’ gördüğü gerçeğidir. Kendisinin yaptığı bu temaslara ada içinden gelen tek destek, Rum mallarında keyifli bir şekilde oturan ve Zorlu Töre’den daha KKTC’ci olan British Residence Society denilen dernektir. Onların da derdi çözüm olursa mallarına ödemeleri muhtemel tazminat korkusudur, o kadar.

Öte yandan yine aynı açıklamada, Rum lider Nikos Hristodulidis’in yaptığı ziyaretlere de atıfta bulunulmakta ve Tatar’ın yaptığı temasların buna bir misilleme olduğu algısı yaratılmaya çalışılmaktadır.

Hristodulidis’in yaptığı temaslar dünya liderleriyledir ancak Tatar görüşebilecekleri bellidir. Bu bakımdan Kıbrıs gerçeklerinin ne olduğu, çözüm yolunun ne olduğu, neyin kabul edilip, edilmediği gayet açık ve nettir.

Sittin senedir bu halkı demir kafes içine mahkum edenlerin teranelerinin bizi bir gram ileri götüremediği ortadayken, sizin ne gezilerinize, ne temaslarınıza ne de böyle bir de üstten çıkan açıklamalarınıza ihtiyacımız vardır. Hatta bunlar asabımızı bozmakta, zaten sıkıntılar içinde yüzen halkı ise öfkelendirmektedir.

Da neymiş, “gezi ve temasları engellenemezmiş!”

Esas engellenemeyecek olan şey sizin bu ifadelerinizde (o en güzel slogandan) kopya ettiğiniz şeydir: Barış!

Bunu da bir kez daha buraya not etmek isterim.

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.