Ulus Baker, Gilles Deleuze ve zaman

Yayın Tarihi: 15/09/20 07:00
okuma süresi: 5 dak.

Doğa insana, kendi renkleri ile anlatıyor yaşamını.

Pencereden dışarıya bakmak yeter zamanı anlamaya. Takvime bakmaya değmez. Doğa kendi dili ile anlatır mevsimleri, ayları, günleri.

Şimdi yine bir kış beklentisi içimizde. Gözümüze sonbaharın sarısı yüklendikçe, dört mevsimlik bir hayat sezonun daha sonuna geldiğimizi anlıyoruz. Bir dörtlük seri daha geride kalıyor kış girerken. Kış, bir coğrafyaya değil sadece, kazandırdığı ya da kaybettirdiği duygularımıza da giriyor, pervasızca. Hiç sormadan, danışmadan. Kış geliyor ve bizler onun duygularına soyunuyoruz, yeni bir baharın sıcaklığıyla giyininceye kadar.

Baharın ve yazın getirisi yeşil sarıya yeniliyor. Duvar dibinde gördüğümüz hiç sararmayan yeşillikler ise kendi kavgalarını veriyorlar kış boyunca, mevsim dönüyor. Onları yaratan doğa, geri alıyor.

Soğukla da olsa, bu yine bir kucaklama, eve dönme hissi, bahara dönme, yaza kavuşma.

Hani, hangi yaşta olduğunuzu hissetmek önemli ya, hangi mevsimde olduğunuzu hissetmek de o denli önemli oluyor mevsimleri yaşama yansıttıkça.

*

Zamanın kendi kendine kurguladığı renksel hayatı en iyi anlatabilenlerden, çünkü en iyi anlayanlardan biriydi Ulus Baker. Belkide bir çoğunuz ilk kez bu satırlarda duydunuz adını. Oysa kendi çevresine sorsanız, sıra dışı felsefik hayatı tam da mevsimlerin tüm tadını her sabah yeniden yaşamaya başlar gibi olduğunu öğreniriz. “Şu an”  diye bir şeyin olmadığının, her anın, daha yaşanmaya başladığı anda geride kaldığını sadece yazan değil, düşünen ve yaşayan birisiydi. 

Peki kimdi?

Ulus Baker, 14 Temmuz 1960’da, Leningrad’da (SSCB) doğdu ve 12 Temmuz 2007, İstanbul’da öldü. Lefkoşa’da doğduğunu da yazan kaynaklar bulunuyor. Kısacık bir hayat yaşadı. Uzun uzun anlamlar ve öğretiler bıraktı. Ben onu kitabından tanıdım. Tanışmak kısmet olmadı. Sosyolog, yazar, çevirmen, öğretim üyesi olarak çıktı karşımıza. Kıbrıs Türkü bir ailenin çocuğuydu. Babası Sedat Paker bir psikaytr, annesi Pembe (Yusuf) Marmara ise bir şairdi. Özellikle annesini hoş şiirlerinden tanıyanlarınız vardır elbet. ODTÜ Sosyoloji Bölümü'nü bitirdikten sonra, Gilles Deleuze ve Baruch Spinoza çevirileri yaptı, makaleler yazdı. ODTÜ, İstanbul Bilgi Üniversitesi ve Özgür Üniversite'de Sinema tarihi, Sosyoloji dersleri verdi. Politik teori, medya, sinema teorisi konularında çalıştı. Dziga Vertov üzerine sinema eleştirileri yaptı. What Is Opinion (2001) adlı bir kısa filmin yönetmenliği ile yönetmen sıfatını da alacak kadar başarılı oldu. Birikim, Toplum ve Bilim, Virgül, Sosyalizm ve Toplumsal Mücadeleler Ansiklopedisi'nde yazılar yazdı.

Sovyetler Birliği'nde aldığı müzik eğitiminden dolayı müziğin her türünün bütün teknik bilgisine, yetkin kavrayışından ötürü de dünya müziğinin bütün arka planına, sosyolojik oluşumuna, felsefesine ilişkin olağanüstü bir birikime ve anlatım gücüne sahip bir yazım adamıydı. Özellikle de Çingene Müziği konusunda yetkindi. O, klasik müzik ve bütün dönemlerin müziğiyle Roman müziği arasındaki bağı, tınıları, sözleri ve bütün kanıtlarıyla kuran kişi olma özelliğini taşıyor.

Zamanı incelerken etkilendiği Gilles Deleuze’ü okuyanlar bilirler. Deleuze zamanla dalga geçer felsefelerinde. O kadar ki, buna kendinin inanması yanında, inandırır da okuyucuyu. 

Hangi mevsim neyin başı ya da sonu bilmediğimiz bir gezegende, zamanı kendi kendimize kodlarla anlamlandırırken, kendimizi mahkum ediyoruz. Ve bittiğine inanıp biz de bitiyoruz. En azından içinde bulunduğumuz zamanları bitmeyecekmişçesine doyarak yaşayabilmenizi dilerim, Ulus Baker’le aynı ülkenin çocuğu olmaktan gurur duyarak.  

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Dr. Ferhat ATİK yazıları