Anibal, Zekai, Ciğerci Ahmet, Enişte ve fazlası

Yayın Tarihi: 12/09/20 07:00
okuma süresi: 6 dak.

Değerlerimizi...

Markalarımızı...

Bir bir kaybediyoruz...

Bazıları hakk'ın rahmetine kavuşuyor...

Arkadan gelen kuşaklar da, onların işlerini devralmıyor...

Bazıları da hayattayken, yeni kuşak işi devralsa da...

Kapamak zorunda kalıyorlar...

Lefkoşalı, hizmet sektöründen biri olarak, aklıma gelen, bazı Lefkoşa değerlerimizden, markalarımızdan bahsetmek istiyorum bugün...

İlk aklıma gelen Saffet Anibal’dır...

Çağlayan bölgesinde yıllar boyunca hizmet vermişdir...

Şeftalisi, Şis kebabı, prizolası, masaya gelen hummusu ve sirkeli salatası...

Hala daha tadları damağımda, görüntüleri de gözümün önündedir bu lezzetlerin...

Lefkoşalılar iyi bilirler...

Eskiden, Zafer Sinemasının karşısındaydı Anibal’ın yeri...

Daha sonra Çağlayan bölgesindeki şimdiki yerine taşındı...

Bisikleti ile çekilmiş fotoğrafı karşılardı sizi içeri girdiğinizde...

Kapıda büyük bir yazı...

Kredi kartı kabul edilmez...

Düşünün şimdi, herhangi bir işletmede kredi kartı kabul edilmesin...

Bazen dükkanın önünden geçerdiniz ve bir yazı çarpardı gözünüze...

"Bir müddet kapalıyız"...

Dükkanın önünden haftada 2-3 kez geçtiğimi hatırlarım...

Açtı mı? açmadı mı? diye bakmak için...

Çok önemli ve değerli bir markaydı...

Bir değerdi Anibal...

Maalesef çocukları devam ettirmediler...

Ettiremediler bu büyük markayı ve değeri...

Diğer büyük bir değeri de, geçenlerde kaybettik...

Zekai’nin Yeri diye bilinen...

Zekai usta da, bu toprakların...

Lefkoşa’nın  büyük değerlerinden birisiydi...

Çok uzunca bir süre, Kızılbaş çemberinin olduğu yerde, bu zor ve meşakatli hizmeti sürdürdü...

İlerlemiş yaşına rağmen Saffet abi gibi, o da, mangalın başından ayrılmazdı...

Her ikisi de müşteri ile yakın ilişki içindeydi...

Bazen ironi içeren hafif bir laf geçirme...

Bazen hoş bir sohbet...

Bezen de takılma olurdu...

Bu arda, laf geçirme deyince...

Ciğerci Ahmet'i de unutmamak gerek...

Onun size takılması ayrı bir olaydı...

Bazen isteyerek onu sinir ederdi müşteriler...

Ve siz o zaman görürdünüz şamatayı...

Tabaklar havada uçuşurdu...

Sırf onun bu muhabbeti için giderdi insanlar onun küçük dükkanına...

Oğlu bir süre sürdürse de, babası gibi olmadı, zaten olması da beklenemezdi...

Ve bir değer, bir marka daha bitmiş oldu güzelim Lefkoşa’da...

Bir de Enişte restorant vardı.. 

Ona da değinmeden edemeyeceğim...

Döner denince akla...

Tartışmasız, tüm Lefkoşa’lıların aklına gelen ilk ve tek yerdi Enişte Restorant...

Hele de iskenderi...

Üstüne tanımam...

O da bazen kapardı dükkanı...

Ve bir müddet açmazdı...

Geçen hafta oğlu Semih’e bir mesaj attım...

"Noldu dedim ne zaman açıyorsunuz tekrardan?"

Hatta ben bir ara, Semih’in başka bir yerde, farklı bir konspete bu markayı açacağını duymuştum...

Ama maalesef...

Bir dokundum ve bin ah işittim...

Semih bu işin eğitimini almış, başarılı ve yeni nesil bir şef...

Fakat öyle dolu ki...

Yurt dışındaki işini bırakıp...

3 kuşaktır aile işi olan, Enişte restorantı işletmek için dönmüş...

"Ama olmadı abi" dedi...

"Kapattık"...

"Sadece artık adı var Enişte Restorantın" dedi...

Toplumun ne kadar ucuza kaçtığından...

Kızartma, fast food işlerine yöneldiğinden bahsetti...

Markaların hak ettiği değeri göremediğinden yakındı...

"Verdiğimiz hizmetin karşılığını alamıyoruz" dedi...

Bir de Dereboyundaki abuk subuk kiralardan bahsedip...

Abi dedi "artık ekmek yapıyorum"...

"Enişte maalesef bitti" dedi...

Evet olay bu...

Markalarımız...

Değerlerimiz bir bir kapanıyor...

Bitiyor...

Bazen ilgisizlikten...

Bazen ekonomik zorluklardan...

Bazen de devam ettirecek bir kuşak olmamasından...

Bitiyor değerlerimiz...

Zor iştir hizmet sektörü...

Hem de çok zor...

Sabahı akşamı...

Bayramı, hafta sonu yoktur...

Herkesin gezip tozduğu zamanda...

İş yapar...

İş yapmak zorundadır bu sektör...

Evinden, eşinden, çocuğundan fedakarlık etmen gerek...

Hele de 20 yıllık, 30 yıllık, 50 yıllık değerlerimiz var ya...

Onlar bu işin, çok daha zor kısmını yaptılar...

Bir Anibal, bir Zekai, Bir Ciğerci Ahmet, bir Enişte ve daha birçok değer, kolay ortaya çıkmadı...

Mutlaka unuttuklarım, atladıklarım vardır...

Şimdiden onlardan özür dilerim...

Ama artık hiçbiri yok...

Bazen bizde de hata vardır...

Sırf daha ucuzdur diye...

Sırf daha hızlıdır diye...

Belki de daha gösterişlidir diye...

Değerlerimizi ihmal ederiz...

Kendi değerlerimize...

Gereken önemi göstermeyiz...

Çok az kaldı...

Çok az kaldık...

Sahip çıkın değerlerimize...

Markalarımıza...

Lefkoşa kokan...

Bu bölgenin değerlerine sahip çıkın...

Yoksa birgün, benim gibi ararsınız bu markalardan birini...

Ve şu cevabı alırsınız...

"Kapattık"...

"Artık açmayacağız..."

Ve yıkılırsınız...

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Serhan AKTUNÇ yazıları