Çayeli rüyalarıma giriyor...
Kâh Engin Makas'la köy yollarına vuruyorum, kâh Şeref'le kahve sohbetine oturuyorum! Metin'le karatavuk, Aslan Kalyoncu ile alabalık peşine düştüğüm de oluyor. Dr. Haldun Çoban'ı gördüm geçen gece rüyamda Beraber yaptığımız o korkunç ameliyatı konuşuyorduk. Yumurtalık'tan menşe almış Kist Hidatik, on altı kilo çıkmıştı! Önceden aklımız kesse, prosedürü düzgün kaydetsek, literatüre girerdik! Hastamız sıhhat ve afiyetle yaşadı, Allah uzun ömürler versin
Hüsrev'de kuru fasulye, yiyorum sanki!
Akçaabat'ta Nihat Usta'da köfte Vakfıkebir'de ekmek Havada demli çay kokusu
Gingiva köyünde, sazan balığı tutuyor rahmetli Savaş, Fırtına Deresi'nden, iki adet Önceden buza yatırdığı rakıları açıyoruz Ocakta kocaman kütükler yanıyor. Kar tepemizde, müzik setinde Pink Floyd, serçe kuşları dizlerimize oturuyor gelip Biz, Lâz İsmail'i konuşuyoruz
İkidir, Çayeli'ne gidiyorum geceleri Hayırdır
Sarıçam'ın deposundaki Rus uzay aracına hayretle bakıyorum Ali Osman, Batum'dan okka başı satın aldığı radarı gösteriyor bana Mehmet Terzi, komünist bildiği adamın Kur'an'ı da okumuş olmasına şaşırıyor Ehlinaz'ın telefondaki sesi, "Bu doğurmaz doktor bey" diyor Babasının bana emanet ettiği bir kız, kasabada en çok sevdiğim bir oğlana kaçıyor! Tut kelin perçeminden
İsmail ile bir dağın başında elde ondörtlük, atış talimi yapıyoruz İstanbul'da şoförmüş şimdi Birkaç yıl oldu selamını ve numarasını göndereli Arkadaş, numarayı yetiştiremedi Arayamadım ki!
Süleyman, koca bakana posta koyuyor gene bir kasaba hastanesinde! Şimdilerde siz onu "Fıs Fıs İsmail" diye bilirsiniz, da!
Rusya'da fırtına gene çiftlikleri dağıtıyor da dereler somon balığı doluyor, eti pesbembe Çayeli, rüyalarıma giriyor ikidir
Santraldeki Süleyman, avludaki armut ağacından atlayan ayıyı anlatıyor, ağzım bir karış açık dinliyorum Osman Çorbacı, " Rauf Denktaş'a selâm söyle, iki oğlum ve ben emrindeyiz" diyor, "bir de av tüfeği!" Mesut Yılmaz, selâm göndererek dedirtiyor ki: "Doktor mitingi meydandan izlemesin, buyursun ilçe binasına, konuğumuz olsun!" Memleketi
Manifaturacı her sabah çay ısmarlayıp, inatla beni" Cuma'ya" götürmenin sevabını almaya çalışıyor O zaman çok moda ettikleri bir Aczimendi, eşini getiriyor muayeneye, "Bilimde günah olur mu hocam?" diyerek
Fırtına Deresi'nin kıyısında oturup, kâh geçen ördeklere tüfek atıyorum, kâh gözlerimi suya dikip, günün yorgunluğunu atıyorum, ikidir Cumali kapıdan girip perdeleri kapatıyor, eşine yaptığım ameliyattan memnun, "Çam sakızı çoban armağanı hocam" deyip, belinden sıyırdığı bir şeyi, masanın üstüne koyuyor "Almazsan gücenirim " Kendi yapmışmış
Necati çayı demlemiş, Zeki "hadi hoca" diye çağırıyor Enver, Çamlıhemşin'den telefon açıyor, " mühimmat durumun ne?" Allah rahmet eylesin Eşi Havva hanım, gelirken Muhlama getiriyor Cihan Alptekin'in akrabaları, "Cihan'ı tanıyordu" diyerek, kovan kovan bal ile alabalık Ardeşen'den
Gidip, Kastel Deresi'nin denize döküldüğü yerde, denize bakıyorum Mustafa Suphi ile Ethem Necat aklımda
Ulaş takdirname getiriyor okuldan, Uğraş çocuğun birinin kafasını kırıyor Rize'de; hayrettir! Huy değiştirmişler Pencere'nin önündeki Karadeniz'de raks eden yunuslara baka baka Yollara düşüp oğlanın ailesini bularak, sulh ediyorum kendilerini
Gorki'yi kendi dilinden okuyacam diye gene anormalleşip, Rusça derslerine başlıyorum İki hafta içinde öğretmenin de benim de evliliklerimiz, berbat oluyor Bir de Ermeni çıkmaz mı? Buyrun "hiyanet-i vataniye" kapsamına da girdik! O da Ben de
İkidir
Sabah kendimi, Çayeli'nde sanıyorum uyanırken Hayırdır
Çok mu özledim? Yanına çağıran mı var?

Yorumlar
Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.