Aman Dikkat!

Yayın Tarihi: 11/09/08 00:00
okuma süresi: 5 dak.
A- A A+

Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Ban-ki Moon sayın Cumhurbaşkanı Talat'ı "görüşmelerdeki cesareti için" kutlamış. Bize, ABD ile İngiltere'nin arzuları doğrultusunda Annan Planı gibi şeytani bir planı kabul ettirmek için elinden gelen her şeyi yapmış olan bu makamın yeni sahibi Moon'un bu kutlamasına pek sevinemedim çünkü bunun anlamı "aferin, bizlerin (yani ABD ile İngiltere'nin) istediği çizgidesin"demektir. Bu çizginin ne olduğunu daha önce de yazmıştım.

Tekrarlamakta zarar yoktur, yarar vardır. ABD Annan Planını önce Türkiye'ye sonra da Türkiye kanalı ile bize kabul ettirdikten sonra (ve Rumlar tarafından aldatılmış olmasına rağmen) derhal bizim "Evet'imize" yorum getirerek bunun "bundan sonra ayrı egemenlik, ayrı bağımsızlık istemediğimizin kanıtı olduğunu" kayda geçirmişti. Talat-Hristofyas temasları maalesef "Hristofyas masadan kaçmasın" diye bu çizgide başlatılmıştır.

Ban-ki Moon'un cesaret deyip kutladığı işte budur. Sn. Talat'ın "anlaştığımız ilkelerin altını dolduracağız" demesini dinleyen yoktur ve yarın görüşmeler başladığında "ilkelerin altını doldurmak" için atılacak her adım yoldaş, Barış Meleği Hristofyas tarafından "oyun bozanlık" olarak yorumlanacak ve İsveç'te yaptığı gibi "biz Talat ile anlaşmıştık ama, Türk Hükümetinin de kendisini desteklemesine rağmen, Askeri kanat işi bozmaktadır" yalanı ile Askerimizi ve Garantileri boy hedefi haline getirme eylemine devam edecektir. Unutmayalım, Hristofyas "biz federasyonu beğenmiyoruz ama Türk askerinden kurtulmak için başka çaremiz yoktur" diyen kişidir.

ABD'nin temsilcisi Bryza'nın "Türkiye mükellefiyetlerini yerine getirsin (yani Rum idaresini tanısın) ve önerilerini Rumların kabul edebilecekleri şekle soksun" beyanatı da unutulmazsa oynanmakta olan oyunun ne anlama geldiğini ve iplerin kimlerin elinde olduğunu görmek mümkündür.

"Bu kadar evhamlı olma" diyenler olacak. Evhamlı değilim, başımdan geçenlere bakarak "kutlama" durumunu değerlendiriyorum. Ben de toprak konusunda "%30'un altına inersen Kipriyanu anlaşmayı imzalayacak; %30'a karşı psikolojik bir takıntısı var" diyen Genel Sekreter Cuellar'a "bugün kabul etmesi şartıyla %29+'yı kabul ediyorum" demiştim. Cuellar, bunca yıllık Kıbrıs meselesini sonuçlandıran Genel Sekreter oluyor sevinci ile beni defalarca kutladı.

Büyük cesaret gösterdiğimi söyledi, ABD ve İngiliz temsilciler "devlet adamlığımı" göklere çıkardılar. Sonra ne oldu? Kipriyanu bizi on gün beklettikten sonra öneriyi ret etti fakat "bu gün kabul etmesi şartıyla" yaptığım öneri benim ayağıma kalıcı bir şekilde bağlanmak istendi. Bir kaç ay "yılın devlet adamı" olarak alkışlanan ben, Kipriyano'yu "görüşmeye"davet etmeye devam ettim.

Bu kez ayni Amerikan ve İngiliz temsilciler "Denktaş bey, karşı tarafın kabul etmeyeceğini bildiğin bir belgeyi masada tutman yapıcılık değildir ki" demeğe başladılar. Yani, Kipriyano'yu masaya getirmek için onun istediği değişiklikleri masaya oturmadan yapmamı bekliyorlardı.

Şimdi, Annan Planını "Türklere verilen haklar fazladır" diye ret etmiş olan Rum tarafı ile başlayan müzakerelerde bizden beklenen o "fazlalıklardan" Rumların istedikleri şekilde vazgeçmemiz, "ılımlı olmamız ve cesaretle tavizler vererek yarım asırlık Kıbrıs meselesinin halline yardımcı olmamızdır". Sayın Talat'ı alkışlayacak olanların bekledikleri cesur adım Sayın Talat'ın TEK HALK, TEK DEVLET, TEK EGEMENLİK, TEK VATANDAŞLIK formülüne sadık kalması, Maraş'ı, Güzelyurd'u, Karpas'ı Rumlara iade etmesi, Garantörlükten vazgeçerek yoldaş Hristofyas ile anlaştığı şekilde Kıbrıs'ın askersizleştirilmesini sağlamasıdır. O zaman sadece kutlama ile kalmayacaklar belki de Nobel Barış Ödülünü de verecekler ancak elde edilecek sonuç hiç de kalıcı barış olmayacak ve Sayın Talat kendi halkının yüzüne bakamayacaktır. KKTC Cumhurbaşkanı'nın bu tuzağa düşmeyeceğini ümit etmekteyiz.

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Rauf R. DENKTAŞ yazıları