Yağış: Suyu toplayamazsak gelecek 'kuru' gelecek
Eğer yağışlardaki yüzde 30’luk düşüşe karşı suyu toplayacak, depolayacak ve yönetecek bir strateji hayata geçirilmezse, gelecekte daha ağır hem susuzluk hem taşkın felaketleri kaçınılmaz olacak. KKTC’de yeni baraj yatırımları uzun süredir gündeme alınmıyor, mevcut barajlarda bakım ve kapasite artırımı gecikiyor, yağış rejimi değiştiği hâlde baraj stratejisi güncellenmiyor
Akdeniz havzasında toplam yağışların önümüzdeki yıllarda yüzde 30’a varan oranlarda azalacağı bilimsel raporlarla ortaya konmuş durumda.
Bölgenin giderek artan sıcaklıklarla daha kurak bir iklim yapısına sürüklendiği, buna karşın ani ve kısa süreli aşırı yağışların daha sık görüleceği öngörülüyor.
Bu tablo, suyun her damlasının değer kazandığı bir dönemde, KKTC’de yaşanan sel felaketini sadece bir altyapı sorunu olmaktan çıkarıyor.
Asıl mesele, su yönetiminin mevcut duruma uyum sağlayamamasıdır. Yağmur suyu tahliye hatlarının büyük bölümü kapasite açısından eski normlara göre tasarlanmış durumda.

Öte yandan Son yaşananlar mevcut barajların bakımının yapılmadığını, Gönyeli barajı gibi bilinen su toplama merkezlerimizin “gövdeden yoksun” aslında teknik olarak baraj niteliğini kaybettiğini gösteriyor.
Uzmanlara göre, yağışlardaki dramatik düşüşün yaşandığı bir coğrafyada felaketin kendisi yağmur değil, yağmurun toplanamaması.
Şiddetli ve kısa süreli yağışların bir anda yaşam alanlarını su altında bırakmasının temel nedeni, yıllardır güçlendirilmeyen drenaj sistemleri kadar, düşen yağışın “kayıp suya” dönüşmesi...
Suyun doğal akış yolları kapatılıyor,
Barajlar yeterli kapasitede değil,
Mevcut barajların bakımı gecikiyor,
Yağmur suyu hasadı uygulamaları neredeyse yok,
Şehir altyapısı suyu tutmak yerine suyu itmeye programlanmış durumda.
Bu koşullarda, hem sel felaketleri artıyor hem de su kaynakları küçülüyor.

AKDENİZ HAVZASINDA YENİ DENKLEM: AZ YAĞIŞ + AŞIRI YAĞIŞ = KRİTİK SU KAYBI
Akdeniz’deki iklim modellemeleri, iki eşzamanlı olgunun altını çiziyor:
- Yıllık toplam yağış azalıyor.
- Yağan yağmur, kısa süreli ve yüksek yoğunluklu oluyor.
Bu iki olgu birlikte değerlendirildiğinde, suyun tutulamaması en büyük kayıp hâline geliyor.
Uzmanlar, “30 yıl sonra su savaşları konuşulacak” uyarısında bulunurken, KKTC’nin suyu yönetememesi stratejik bir kırılganlık olarak görülüyor.
BARAJLARIN KRİTİK ROLÜ
Kuraklık derinleştikçe barajların rolü sadece su depolama değil, aynı zamanda taşkın kontrolü ve ani yağış yönetimi açısından da belirleyici hâle geliyor.
Ancak KKTC’de yeni baraj yatırımları uzun süredir gündeme alınmıyor, mevcut barajlarda bakım ve kapasite artırımı gecikiyor, yağış rejimi değiştiği hâlde baraj stratejisi güncellenmiyor.

Bu nedenle düşen yağmur suyu, felaket yaratırken aynı anda kaybediliyor. İklim krizinin yeni döneminde suyu toplamak bir tercih değil, varoluşsal bir zorunluluk. Uzmanlar su yönetimini üç ayaklı bir strateji olarak tanımlıyor:
1) BARAJ YAPIMI VE KAPASİTE ARTIRIMI
30 yıl önceki yağış rejimine göre planlanan barajların yeni iklime göre yeniden tasarlanması gerekiyor.
2) YAĞMUR SUYU HASADI VE ŞEHİR İÇİ TOPLAMA SİSTEMLERİ
Yeni yerleşimlerde çatı ve zemin altı toplama sistemleri zorunlu hâle getirilmeli.
3) DERELER VE DOĞAL HAVZALARIN AÇIK KALMASI
Su yollarının kapatılması hem seli artırıyor hem suyun tutulmasını engelliyor. KKTC’de yaşanan sel felaketi, aslında iklim bilimcilerin uzun süredir ifade ettiği gerçeği bir kez daha doğruladı: Kriz yağmur değil; yağmurun yönetilememesi.

Eğer yağışlardaki yüzde 30’luk düşüşe karşı suyu toplayacak, depolayacak ve yönetecek bir strateji hayata geçirilmezse, gelecekte daha ağır hem susuzluk hem taşkın felaketleri kaçınılmaz olacak.
KKTC’de yaşanan sel, sadece bir meteorolojik olay değil; yılların ihmalinin, plansızlığının ve değişen iklim gerçekliğine uyum sağlanamamasının bir sonucu. Uzmanların yıllardır tekrarladığı uyarılar, artık bir tercih değil zorunluluk hâline gelmiş durumda.
Felaket, doğru okunabildiği takdirde gelecekteki daha büyük kayıpların önüne geçmek için önemli bir uyarı niteliği taşıyor.
Yorumlar
Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.