İÇ HABERLER
okuma süresi: 11 dak.

Makarios Türk müydü?

Makarios Türk müydü?

<P>Kıbrıslı Rum lider Başpiskopos Makarios'un kökenleri hep kapalı kapılar ardında konuşuldu. Fısıltı gazetelerinde onun hayatta kimsesiz kaldığı için Kirkos Manastırı'na evlatlık verildiği söylendi.</P>

Yayın Tarihi: 07/06/09 08:01
okuma süresi: 11 dak.
Makarios Türk müydü?
A- A A+
Kimi zaman Makarios'un çok güzel Türkçe konuştuğu, bunu İstanbul Heybeliada'daki Ruhban Okulu'nda okuduğu sıralarda asla öğrenemeyeceği o nedenle Türkçeyi çocukluğunda öğrenmiş olması gerektiği ileri sürüldü!..

Rum liderin kişiliğine ilişkin söylentiler çok. Ancak Makarios'un biraz sır perdesiyle kaplı geçmişi gün ışığına çıkıyor.

Kıbrıs Türkü'nün tarihinde önemli rol oynayan Rum liderinin gerçek kimliğine ulaşabilmek, onun geçmişinde kalan sır perdesini aralamak istiyoruz.

Şurası gerçek ki, Kıbrıs gibi son derece küçük bir coğrafyaya sıkışıp kalan Kıbrıslı Türk ve Rumlar arasında gönül maceralarının yaşanması kaçınılamazdı.

Çoğu kez hüsranla sona eren bu ilişkiler zaman zaman meyvelerini de verdi. Ancak, annesi veya babası Türk olan karma evliliklerden çocuklar, genellikle bu ilişkileri örtbas ederek geçmişlerini saklamak istediler. Çünkü Rum Kilisesi, Türklerle evliliği ret ediyor, Müslüman bir erkeğin Rum kızı ile evlenebilmesi için kızın Müslümanlığı seçmesi gerekiyordu. O nedenle gönlünü bir Rum'a kaptıran kimi Türk kızları Rum tarafına kaçıp kendisine yepyeni bir kimlik alırken, kimi Rum kızları da Türkleşmeyi kabul ediyordu.

Bu arada sayıları az da olsa, kimliklerini inkar etmeyenler de oluyordu. Bazen, karma evliliklerde çiftler kendi aralarında çözümler buluyordu. Örneğin bir Rum anne, kocasına "Eğer kızımız olursa onu Rum kimliği ile büyütelim", önerisinde bulunuyordu. Tabii, çocukları erkek olursa, oğulları da Türk kimliği ile büyüyecekti. Nitekim böyle bir ailenin iki oğlu Erenköy'e gönüllü çıkan Türk gençlerin başında yer almıştı.

MAKARİOS'UN GİZEMLİ GEÇMİŞİ
Makarios'un annesi de, dediklerine göre gönlünü Türk'e kaptıranlardan biriydi.

Dağaşan (Vreça) köyü Troodosların batısında, orman içindeki bir Türk köyüydü. Hemen yanında da Panayia adlı bir Rum köyü vardı. Geniş toprakları, üzüm bağları harup ve zeytin ağaçları ile verimli toprakların hemen bitiminde, Poli'ye giden yol üzerinde, dağdan inen gür su üzerinde Vreçalı Hacı Hoca tarafından bir değirmen yapılmıştı.

İşte Makarios'un hayatındaki en önemli dönüm noktasının bu değirmende yaşandığı söylenirdi.

Hacı Hoca, her ne kadar dini bütün birisiyse de, harama uçkur açmıştı. Makarios'un genç annesi Hacı Hoca'yı baştan çıkartmayı bilmiş ya da tersi olmuş, Hoca, Hacılık gibi manevi değeri büyük bir ünvanı unutup, Makarios'un annesini değirmendeki samanların üstüne atmayı başarmıştı.

Bugün yaşları 70 ve üzerinde olan Vreça-Panayia ve çevresi köylüleri arasındaki söylentiye göre işte o değirmenlikte birbirlerine arzuyla kavuşan bedenlerin ürünüydü, Makarios. Dünyaya gözlerini açtığında 13 Ağustos 1913 idi ve Panayia Kilisesi'nde vatviz edilirken kendisine verilen ad Mihail Hristodulu Muskos'du. Ne var ki dünya onu Kıbrıs Rum Ortodoks Kilisesi'nin başına geçtiğinde aldığı Makarios II adıyla tanıyacaktı.

İki kişinin bildiği gerçek sır kalır mı?

Aslında bir Türk'e gönül kaptıran sadece Makarios'un annesi değildi. Teyzesi de Dağaşan köyünde bir Türk'e aşık olmuş, o zamanın geleneklerine göre adını değiştirip Müslüman olmuştu. Yeni Ayşe adıyla anılacak olan genç kadın, belki de annesinin Değirmenci Hacı Hoca ile tanışmasına yardımcı olmuştu.

Büyük bir olasılıkla durumu ilk bilen kişi Yeni Ayşe diye tanınan Makarios'un teyzesiydi.

Küçük yerlerde sır saklamak zordu. Belki, Yeni Ayşe bu sırrı kocasıyla paylaşmıştı. Belki de Hacı Hoca bir Rum kadınıyla yaşadığını dakikaları köylüleriyle paylaşmıştı. O nedenle "sır" uzun süre saklanamamıştı. Kulakta kulağa söylenenler kısa zamanda komşu köy Panayia'ya ulaşmış, Makarios'un babası da dedikodulardan nasibini almıştı.

Ancak adam güzel karısını sevmiş, söylenenlere kulak tıkamıştı. Ne var ki, yıllar geçerken küçük Makarios'un da giderek Rum annesinin kocasına pek benzemediği anlaşılmıştı. Onun Dağaşan köyündeki Türk değirmenciye benzediğini gören adamın içine "şüphe" kurdu düşmüştü. Acaba söylenenler doğrumuydu? Çocuk gerçekten kendisinden değil miydi?

Kurulan hain plan Başlangıçta arada bir aklına takılan bu sorular giderek Makarios'un babası için dayanılmaz bir hal almıştı. Artık gözü içten içe dönmüş, öç alma duygusu benliğini kaplamıştı.

Önce kendisini bütün köy halkının önünde aşağılatan kadından kurtulması gerektiğine inanmıştı. Yıllardır köyde başının eğik gezmesine neden olan, o pis dedikoduların kaynağını kurutacaktı. Ona vereceği ceza herkese ibret olmalıydı. Daha sonra yapacağını biliyordu. Türk'ten peydahladığı oğlanı da başından defedecekti.

Kendisine ihanet eden karısını öldüremezdi. Herkes cinayetin kendisi tarafından işlendiğini kolaylıkla anlayabilirdi. O nedenle nefret ettiği karısının başına masum bir kaza gelmeliydi. Yoksa İngiliz Hakimi nasıl inandırabilirdi? Karısının günlük yaşamını iyice incelemeli, onun bir boşluğunu yakalamalıydı.

BEKLENEN FIRSAT
Derken Makarios'un sözde babası aradığı fırsatı bulmuştu. Karısı her çarşamba çamaşır yıkıyor, gerekli kova kova suyu kuyudan çekmekteydi. Adam, hiçbir şeyden habersiz su çeker karısına gizlice yaklaşmıştı. Onun tam arkasına geldiğinde karısını hiç acımadan kuyuya itmişti.

Tabii, talihsiz kadın kuyuya yuvarlanırken avazı çıktığı kadar bağırmış, komşularından yardım istemişti. O daha atik davranmış; tüm gücüyle bağırarak köylüleri yardıma çağırmıştı. Ancak gelenlerin yapacağı bir şey kalmamıştı. Kadın kuyuya düşmüş ve ölmüştü.

DEDİKODULAR DİNMİYOR
Adam karısını kuyuya itmiş ve köyde kendisini rezil eden kadından kurtulmuştu. Ancak, karısını kuyuya ittiği dedikoduları hızla yayılmıştı. Hiç kimse, kadının dengesini kaybederek daracık kuyuya düşeceği yalanına inanmamıştı. Dedikodular artarak suçlamaya şeklini alırken kadının akrabaların ölümden adamı sorumlu tutmuştu.

Sonunda iş Baf'taki mahkemeye yansıdı. İngiliz Hakim karşısındaki adama pek inanmasa da elinde yeterli delil bulamamıştı. Adam karısı kuyudan kovayı kaldırırken dengesini kaybederek bağırdığını duymuş, onu kurtarmaya çalışmışsa da, başaramamıştı!. Suçsuzdu, beratını istiyordu.

KİRKOS MANASTIRI'NA GİDİŞ

O günden sonra Makarios babasından hiçbir destek göremedi. Öyle ki, köylüler çoğu kez yarı aç, yarı tok yaşayan çocuğun hayatını kurtarabilmesi için Kirkos Manastırı'na yatılı verilmesini düşünülmüştü.

Kirkos Manastırı Troodos'un yüksek tepelerinden biri üzerinde kurulmuştu. Önce Vreça'ya geliniyor, oradan manastıra gidiliyordu. Orman içindeki Venedik köprülerinin üzerinden geçen eski kervan yolunda, eşek üstünde yapılan 6 saatlik bir yolculuktan sonra Milikouri köyüne varılıyordu. Oradan Kirkos Manastırı sadece 2 saat çekiyordu.

Gel zaman, git zaman Makarios Manastır'da okudu, büyüdü. Kilise içinde hızla yükselerek zaman içinde Kıbrıs'ın Başpiskoposu oldu.

YOKSA MAKARİOS DR. İHSAN ALİ'NİN KARDEŞİ Mİ?
Vreça ve çevresinde yaygın olan bir başka söylenti de, bölgenin en zenginlerinden biri, çiftlik ağası hovarda Ali Bey yaşamıştı. Rahmetli Ali bey ünlü Doktor İhsan Ali'nin de babasıydı.

Ancak dedikodular da zaten İhsan Ali'nin Makarios'a inanılmaz benzemesinden kaynaklanmıştı. Sanki ikisi birbirlerine bir yumurta ikizi kadar benziyordu. Dediklerine göre, Ali Bey'in yoksul Rum kadını baştan çıkartması zor olmamış, birlikteliklerinden nur topu gibi bir erkek çocuk dünyaya gelmişti. İşte, o çocuk kardeşi olduğu ileri sürülen Doktor İhsan Ali'ye çok benzetilmişti. Öykünün geri kalan bölümü gene aynıydı. Annesi bir şekilde ölüyor, sokakta kalan Makarios Kirkos Manastırında büyütülüyordu.

Bu teorinin en can alıcı noktası, daha sonraki yıllarda savunduğu görüşler nedeniyle Türk toplumundan uzaklaştırılan Doktor İhsan Ali'ye Makarios'un sahip çıkması ve ona ölesiye kadar maaş bağlatmasıydı.

BAŞPİSKOPOSLUA GELEN EŞEKLİ ZİYARETÇİ
Lefkoşa'da Baf Kapısı yakınlarındaki Başpiskoposluğa yılda bir kere Troodos dağlarından eşek sırtında bir yaşlı Türk gelir ve kendisini ziyaret ederdi.

Önceden izin ve randevu almaksızın Makarios'u görmeye gelen o yaşlı Türk'ün kim olduğunu hiç kimse sormadı; soramadı!..

Makarios da ziyaretine gelen o ilginç kişi hakkında kimseye bir şey söylemedi.

Dedikodular, o yaşlı Türkün kendisine sahip çıkıp Kirkos Manastırına yerleşmesine yardım eden kişi olduğu doğrultusundaydı. Ancak kimsenin aklına, o yaşlı Türkün aslında annesiyle gizli aşk hayatı yaşayan değirmenci Hacı Hoca olup olmadığını sormak gelmedi. Gerçek hiçbir zaman öğrenilemedi!..

GERÇEĞE NASIL ULAŞILIR?

Ancak Dağaşan köyündekiler zaman içinde Kıbrıs Cumhuriyeti'nin Cumhurbaşkanı olan Makarios'un aslında köyün bazı delikanlılarına çok benzediğini söyleyerek, ünlü Rum liderin Rum kültüründeki yaygın adıyla "Türk tohumu" olacağını söylediler.

Bu dedikodular hiç susmadı. Dağaşan ve çevre köylerinin kahvelerinde dedikodulara meze oldu. Taa ki, o günleri yaşayanlar birer ikişer aramızdan ayrılana dek…

"Gel İhsan Ali, gardaşın Papaz'ın bugün gazetede çıkan resmine bak!.."

"Günahı boyunlarına, valla çok benziyor!.."

Acaba Marakios'daki dinmek bilmeyen Türk düşmanlığının ardında annesinin ölümüne neden olan gizli aşk macerası mı vardı?

Makrios'un gerçek babası Doktor İhsan Ali'nin de babası mıydı; yoksa Değirmenci

Hacı Hoca mıydı?..

Makarios'un halen hayatta olan kız kardeşinden alınan DNA'lar ile Dağaşan Köyünden ve bizde kimlikleri saklı bazı köylülerin DNA'ları karşılaştırılarak.

starkıbrıs/ Denge Dergisi

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

En güncel gelişmelerden hemen haberdar olmak için

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.