TOPLUM
okuma süresi: 7 dak.

Kıbrıs Postası’na konuşan sosyolog Kudret Akay: “Toplumsal yaşamın sonuna geldik...”

Kıbrıs Postası’na konuşan sosyolog Kudret Akay: “Toplumsal yaşamın sonuna geldik...”

Pek çok şeyin tetiklediği toplumsal kırılış “serüvenimizi” değerlendiren Kudret Akay, “Evet, bu ülkede değişimi etkileyecek, tetikleyebilecek dinamikler, örgütlü kesimler bu çöküntü halindeki sistemin değişmesini istememektedirler. Örgütlü olmanın verdiği gücü ki bu da sistemin bir parçasıdır- sadece kendi çıkarları için kullanmaktadırlar.” dedi.

Yayın Tarihi: 23/04/22 12:51
Güncelleme Tarihi: 23/04/22 14:39
okuma süresi: 7 dak.
Kıbrıs Postası’na konuşan sosyolog Kudret Akay: “Toplumsal yaşamın sonuna geldik...”

Ülkemizde siyaset, ekonomi, sosyal ve kültürel alanların yeniden örgütlenmesi gerektiğini, devletin kurgusunun yanlış olduğunu, “Eğer sorun sistemdeyse aktörlerin rolü ne?” sorusu ile gündeme getiren sosyolog Kudret Akay, “Kalitesizlik bir kez daha iktidarlaşmakta, ilahlaşmaktadır… Yol yapılır bakımı yapılmaz; hastane yapılır, doktoru hemşiresi olmaz; okul yapılır öğretmeni olmaz;  biz sürdürebilmeyi bilmiyoruz…” diye konuştu.

Pek çok şeyin tetiklediği toplumsal kırılış “serüvenimizi” değerlendiren Kudret Akay, “Evet, bu ülkede değişimi etkileyecek, tetikleyebilecek dinamikler, örgütlü kesimler bu çöküntü halindeki sistemin değişmesini istememektedirler. Örgütlü olmanın verdiği gücü ki bu da sistemin bir parçasıdır- sadece kendi çıkarları için kullanmaktadırlar.” dedi.

KP: “Hocam mevcut perişanlığımızla ilgili düşünürken, aklıma 2 yıl kadar önce Kıbrıs Postası’nda yayınlanan bir makaleniz geldi.  Orada eleştirel bir bakış açısı ile KKTC’de her şeyin daha da kötüye gideceğini işaret ediyordunuz. Kehanet gibi bir şey miydi bu yoksa; alıntı yaparak sorayım;  “ KKTC’de sosyal değişimi gerçekleştirebilme kapasitesine sahip iç dinamik ve aktörler değişim motivasyonunu büyük ölçüde kaybetmişlerdir veya şimdi anladığımız anlamda bir değişimi zaten hiç istememişlerdir”  ifadesi kendi kendini gerçekleştiriyor mu?

“BİZ KALİTESİZLİĞİ İLAHLAŞTIRIP SONRASINDA DA ONA TAPMAYA BAŞLADIK”

“Çok teşekkürler… Sorudan önce ama, söz konusu makaleyi hatırlayıp onun üzerinden gerçekleştirilen bu söyleşi için…

Ülkede her şeyin anlık kullanıma tabii tutulması gibi, fikirler de anlık kullanılıp atılmakta. Üretmenin anlamını yitirdiği bir durum bu. Medya da bunun esas aracı maalesef. Yayınlanan bir yazının ömrü, içerisinde ne yazarsa yazın, makale altında yazan ‘okuma süresi’ ile sınırlı maalesef.  Yazı, fikirler, düşünceler o an tüketilip bitmiştir.  Kimsenin de umurunda değildir. Hatta daha kötüsü, o yazı hiç yazılmamış gibi birileri tarafından kısa bir süre sonra farklı bir şekilde yazılıp yayınlanabilir de ama o ayrı bir konu.

Evet, bu ülkede değişimi etkileyecek, tetikleyebilecek dinamikler, örgütlü kesimler bu çöküntü halindeki sistemin değişmesini istememektedirler. Örgütlü olmanın verdiği gücü ki bu da sistemin bir parçasıdır- sadece kendi çıkarları için kullanmaktadırlar.

Hâlbuki ülkede siyaset, ekonomi, sosyal ve kültürel alanların yeniden örgütlenmesi gerekmektedir. Devletin kurgusu yanlıştır.

Böyle söyleyince tabii başka tartışmalara yelken açmak mümkün. Eğer sorun sistemdeyse aktörlerin rolü ne? Bu sorunun etrafında şekillen yaklaşımlar da birçok alanda kaçış güzergâhı olarak kullanılmakta.

İşin özü biz kalitesizliği ilahlaştırıp sonrasında da ona tapmaya başladık.  Ve kalitesizlikten doğan ilahlar hayatımızın her alanındadırlar. Sağlıkta, eğitimde, ulaşımda, iletişimde, medyada, siyasette vs vs vs’de.  Ve nasıl ki ilahlara karşı çıkmanın cezası ölüm olabilirse, bizde de ilahların dokunulmazlıkları oluşturuldu.  Muhalif duruş sergilerseniz her türlü dışlanmayı yaşarsınız.

KP: Hocam yine ayni makalede şu ifadelere yer vermişsiniz?  Değişmezsek, değişmek için çaba sarf etmezsek, önümüzdeki aylarda ve yıllarda daha çok kötülükler yaşayacağımız fikrine kendi kendimizi alıştırmalıyız. Ekonomik, sosyal, kültürel ve siyasi alanlarda birçok sarsıntı, çalkantı ve gerginliklerin oluşması için verimli topraklar hazırladık. Üzerine yüklemeye devam ettiğimiz suni hormonlarla da kendi felaketlerimize varışımızı, kendimiz hızlandırmaktayız” 

“Aynen öyle ve şimdi daha acı söyleyeceğim ki “son” artık uzak değil. Burada “son” derken dar anlamı ile Kıbrıslı Türk’ün, geniş anlamda “toplumsal yaşamın” sonundan bahsediyorum.  Ancak “son” sadece bunlarla da ilgili değildir: Eğitimin, sağlığın, ulaşımın, çevrenin, doğanın,  vs vs’ninde  sonudur bahsettiğim…”

“SORUNUN ÇÖZÜMÜNÜ DEVLETİN GELİR-GİDER TARTIŞMALARINDA ARAYAN AYDINLAR…”

“İnsanların büyük bir bölümünün refahtan adil bir şekilde pay alamadıkları ortadayken; yani çok ciddi bir yoksullaşma yaşanırken, sorunun çözümünü devletin gelir-gider tartışmalarında arayan “aydınlar”  makbule geçen şahsiyetler olurlar.

Bundan güç alan müteahhitler, bilmem kaç tane tapu devrinden kaç milyar liranın devlet kasasına gireceğini söyleyerek, yarattıkları yıkımı örtmek bir yana, daha fazla yıkım, daha fazla tahribat isteklerini toplum gözünde ‘haklı’ konuma yükselterek var olan talanın devamını sağlamaktadırlar. Kalitesizlik bir kez daha iktidarlaşmakta, ilahlaşmaktadır…

Bu arada yeri gelmişken Türkiye’de KKTC’ye akıtılacak paranın -eğer varsa- başında oturanlara sesleneyim: Kesinlikle altyapı adı altında,  yol, su, elektrik, hastane, okul gibi inşaatlar için tek kuruş para vermeyin. Verdiklerini boşa harcayıp gideceğiz çünkü…”

“YOL YAPILIR BAKIMI YAPILMAZ; HASTANE YAPILIR, DOKTORU HEMŞİRESİ OLMAZ; OKUL YAPILIR ÖĞRETMENİ OLMAZ;  BİZ SÜRDÜREBİLMEYİ BİLMİYORUZ…”

“Yol yapılır bakımı yapılmaz; hastane yapılır, doktoru hemşiresi olmaz; okul yapılır öğretmeni olmaz;  Biz sürdürebilmeyi bilmiyoruz. Tüketmekte usatalaştık…

Yıllardır benzeri şeyleri söylüyorum. Bahsettiğiniz 2 yıl önce yayınlanan  makalemde de “Çevrenin pisliği, lağım içerisinde boğulan denizlerimiz, trafik kazalarını önleyemeyişimiz,  yollarımızdaki otları dahi temizleyemeyişimiz, sellere çanak hazırlayıp teslim oluşumuz,  yangınlara müdahale kapasitemizin olmayışı,  kamu sektörü içindeki vurdumduymazlık, sorumsuzluk, işsizlik parası ödeyemeyecek durumda oluşumuz, artan ve artacak olan şiddet olaylarına engel olamamamız; tefeciliği hala daha finans yapımızın temel taşları içerisinde tutmamız, salgın krizinden dahi kar yapmayı uman sektörlerin varlıkları , eski eserlerimizi koruyamayışımız ve daha örneklendirebileceğim bir çok olgunun hepsinin ama hepsinin temelinde devletin örgütlenme modeli yatmaktadır demiştim.

O günden bugüne bunlar tartışıldı mı? Yoksa medyada bir günde tüketilip başka konuları mı tüketmeye başladık?

Şimdi bu söyleşimiz de ayni akıbete uğrayacak.  Yarın okuyacağız bir sonraki gün unutacağız. Unutmak zorundayız zaten, “toplum, siyaset çok önemli gelişmelerin arifesinde: Yeni Hükümet Kurulacak. Bir kez daha…”

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

En güncel gelişmelerden hemen haberdar olmak için

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.