Rüzgarda eğilen buğday tarlası

Yayın Tarihi: 21/01/13 07:00
okuma süresi: 7 dak.
A- A A+
Köşe yazısı yazmak ev ödevi gibidir. Yazana kadar inanılmaz bir sancı çekersiniz. Bir yazar ülkesinin o günkü ya da içinde bulunduğu sürecin yansımalarını kaleme almazsa kahrından iç sıkıntısı çeker. Bir yerel gazetenin Ankara'da açılışı vardı. Basından takip ettim tabii. Olmasın mı olsun diyecek hiçbir sözüm yok, hatta hayırlısı da olsun. KKTC'den de sorumlu Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay yaptı açılışını. Konuya gireceğimde hazırlığını yapıyorum.

Sn Atalay ile birkaç kez yakından görüşme fırsatı buldum, mizaç olarak bende hep hümanist bir siyasi izlenim bırakmıştır. Öyledir de kanaatimce; basından takip ettiğim kadarıyla "Türkiye'nin KKTC'ye pozitif bakış açısı olmasa KKTC batar" diye bir cümle kullanmış.

Bugünkü yazımı bu cümle üzerine kurmak istedim. Beşir beyin cümlesinde bir yanlışlık yok. Doğru söylüyor, ne yazık ki doğru söylüyor. Türkiye'nin KKTC'ye pozitif bakışı olmasa KKTC batmanın eşiğine gelir; Türkiye'nin KKTC'ye pozitif bakışı olmak zorundadır diye dipnot düşme ihtiyacı hissediyorum, çünkü bu duygusal değil çıkarsal bir ilişkidir iki ülke arasında. Ama neticede duygularla da taçlandırılır.

Peki biz hala neden bu noktadayız usta? Neden bazı şeylerin etkisinden hala kurtulamadık. Örneğin neden hala kendi kendimize yetemiyoruz da Türkiye bize pozitif bakmak zorunda?

Ya da neden Kıbrıs konusunda hala bir adım bile yol alabilmiş değiliz yıllardır? Annan Planı'nın etkilerini bir yana bırakın ben Türkiye'den hala gümrükle mal alırken neden Rum tarafı ticari kardeşliği ilerletmiştir benim Anavatanımla?

Bu soruların her birinin uzun uzun diplomatik ve resmi açıklamaları var ve ben hepsini biliyorum. Madde madde yazabilir sayfamı doldurup limana biramı içmeye gidebilirim ama gerçek hayat ya da Kıbrıs'taki hayat ya da Kıbrısın Kuzeyindeki hayat artık mazeret ya da bahaneleri geçiştirebileceğimiz hayat değil.

TOPLUM ÇÖZÜLDÜ

Ne yazık ki yazının temelinde yatan düşünce bu; toplumun ciddi bir çözülme yaşadığı gerçeği. Şu hükümet bu hükümet yüzünden ya da Ankara şöyle istedi böyle yaptı gerekçelerinden değil; 2012 yılı en çok intiharların yaşandığı yıl oldu. Allahın bir kulu da bir istatistik yayınlamadı ya da hiçbir kuruluş temelde yatan sorunları araştırmadı. Neden sizce? Çünkü ne kurumlar ne de bireyler yaşamanın önemi algısını taşımıyor artık.

Ne olduysa oldu ne yaptıysa yaptı birileri şu topluma, artık kimsenin yaşamak gibi bir derdi yok, kurumların sorunları ciddi anlamda çözme gibi bir derdi yok.

Varsın Türkiye Rum tarafına gümrüksüz mal satarken KKTC'ye tonla para yardımı yapsın, alt yapı, üst yapı yapsın; biz Devlet olmanın gerekliliklerini yerine getirmedikten sonra Zengin bir babanın serseri oğlunun cebine koyduğu para kadardır hükmümüz.

HER DÖNEMİN ADAMI OLAN BİR TOPLUM OLDUK

Bir de bu acı gerçek var. Eğer Türkiye'de sağ kökenli bir hükümet varsa Kuzey Kıbrıs'ta aniden ülkücü tayfası çoğalır, herkes Atatürkçü ya da milliyetçi söylem yapısına bürünür. Bakın şimdi Türkiye de Din olgusuna yakın bir Hükümet var; KKTC'de son zamanlarda Atatürk'ü diktatör ilan eden mi istersiniz; islama sözde yönelen kitleler mi istersiniz, bakanların bazıları bile Büyükelçinin gittiği camiye Cuma namazı kılmak için gidiyor. Cami heyecanı yaptırma hevesine kapılanlarda cabası. Olacak iş değil. Mayanız neyse o olacaksınız, rüzgarda eğilip bükülen buğday tarlası olmanın anlamı yok. Ben yıllardır Şeyh Nazıma gider gelirim bazen deşifre etmekten korkuyorum bu da şeriatçı kesildi başımıza demesinler diye. Şeyh Nazıma gider ama moralim bozulduğunda da içkimi içerim. Çünkü Kıbrıslı Türkün kimliği budur.

Hani Mevlana'nın dediğinden olamadık diyorum "olduğun gibi görün göründüğün gibi ol".

Zaman zaman sendikalar Ankara Hükümetine çatar, kovar laf atar. Ankara Hükümetlerinin hiçbir suçu yok. Ne istesek desteğin alasını yapıyorlar, keramet bizde ama gören yok.

CTP'nin gündeme ağırlık bırakan açıklamalarına ilişiyor gözüm yazıma son noktayı koymadan, hani şu kendi ayaklarının üzerinde durma yazısına güzel kapak olsun diye bir destek atayım diyorum Özkan başkana. Sonra bu toplumun hayallerini çalan da geçmiş CTP hükümeti değil miydi? Deyip vazgeçiyorum.

**************

NARENCİYE ÜRETİCİLERİ BAKAN AMCAOĞU'NA OLDUKÇA KIRGIN

Geçtiğimiz hafta Tarım Bakanı Ali Çetin Amcaoğlu Narenciye Üreticilerinin geniş katılımlı bir toplantısına katılmış. Bir önceki haftanın Perşembe günü. Narenciye üreticileri Bakan Amcaoğlu'na hayli yüklüymüşler ancak Ali bey üretici başkanlarının sorunlarını dinlemeden mecliste nisap sorunu var deyip ayrılmış. Bakanın ardından da kürsüde söz alan üretici birlikleri çok ağır eleştiriler yapmışlar. Keşke kalıp dinleseydi bakan. Perşembe günü hepimiz biliyoruz ki mecliste muhalefetin günü ve nisap sorunu yoktur.

**********

EŞREF MÜDÜRÜMÜN DİKKATİNE

Malum havalar soğuk, herkes sobaların başında oturuyor. Son birkaç gündür bu sobalarla ilgili şikayetler alıyorum. Çevre Koruma Dairesi Müdürü Eşref Ünlüsoyer'e bir mesaj atmak farz oldu. Lefkoşa surlar içinde hayli odun sobası yakılıyormuş, yalnız buradaki sorun odun sobalarında odun yerine ilaçlı tahtaların yakılması. Hayli pis koku yapıyormuş geceleri. Bu binci şikayet ikincisi ise Gençlik Gücü Spor kulübünde düğün dernekler yapılıyormuş ve çevreye çok ses rahatsızlığı veriyorlarmış. Vatandaş istedi bende yazdım. Bu gece de canlı yayında dile getireceğim Müdürüm, bir el atın bu işe sizden bir şey kurtulmaz.

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Gökhan ALTINER yazıları