Akıncı, Davos'tan neden memnun döndü?

Yayın Tarihi: 26/01/16 08:00
okuma süresi: 8 dak.
A- A A+

Cumhurbaşkanı Akıncı Davos'tan son derece memnun döndüğünü basına açıkladı. Benim merak ettiğim soru işte şu; Sayın Başkan Davos'tan beklentileri neydi ne kadarı karşılandı ki memnun bir havada döndü.

Davos zirvesinin ardından gözler özellikle Davos zirvesinde ne olup bittiğine çevrildi. Kıbrıs konusu ile ilgili en üst düzeydeki ki kişilerin hepsi orada kapalı kapılar ardında ne konuştu neye karar verildi, nasıl bir süreç izleneceği hakkında ne konuşuldu bunları net olarak bilmemiz elbette ki mümkün değil.

Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı'nın Ercan havalimanın da yapmış olduğu basın toplantısında fotoğrafın olumlu olduğunu okuduk, öte yandan şunu da hatırlatmak isterim ki zaten bir süredir fotoğrafın olumlu olduğunu söylüyor herkes; yani Kıbrıs konusunda öyle bir hava var ki bu yıl bir şekilde referandum olur ve çözümün temelleri atılabilir. Hemen hemen herkesin telaffuz ettiği konuştuğu konular bu ancak şunu da söylemek lazım ki Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı düzenlemiş olduğu basın toplantısında elbette ki net olarak ve tam olarak neler konuşulduğunu anlatmamıştır.

Anlatması da zaten beklenemez. Aksi takdirde süreç zarar görebilir; tam olarak bütün çıplaklığıyla her şeyin anlatılmamasını bende son derece normal karşılıyorum. Ancak hatırlamamız gereken önemli başka noktalar var. Hem de kadar basit görünse de. Garantörler konusu süreci tıkayabileceği en önemli unsurlardan bir tanesi. Buna kısaca değindim daha önce de; defalarca kez yazdık bu konuyu. Gerek Ankara'nın gerekse Sayın Akıncı'nın net söylemleri var; Türkiye'nin Kıbrıs üzerindeki garantörlüğü devam edecek. Bunu Ankara'da net bir dille ifade ediyor. Cumhurbaşkanı Akıncı da bunu net bir dille ifade ediyor.

Pekala bu söyleme karşı tarafının da net bir söylemi var. Yani Rumların. Garantörlük kalkacak, garantörlüğü kabul edemeyiz şeklinde. Alın size sürecin tıkanacağı önemli konulardan bir tanesi. Bu konuyla ilgili nasıl bir çözüm bulunacağını şuan kimse bilmiyor. Öyle tahmin ediyorum ki taraflar dahi bunu nasıl çözüme kavuşacağını bilmiyorlardır.

Bir başka konu ise yönetim şekli. Bu da çok önemli bir konu. Gerçi Rum tarafının bu konuda bazı tavizleri, yumuşamalarını ve geri adımları var. Öyle sanıyorum ki dönüşümlü başkanlık şeklinde çözülecek.

MÜLK KONUSU KORKUTUYOR

Mal-mülk konusunda her ne kadar belirsizlik devam ediyor olsa da bunun büyük bir finansla çözüleceğini hepimiz biliyoruz. Ama burada önemli bir bilinmeyen var; yaklaşık olarak 30 milyar avroyu kimin ve nasıl vereceği meselesi. Belki bunun az bir miktarı bağış şeklinde olacak, önemli bir miktarı da krediyle çözülecek. Büyük ihtimal sıkıntı kredi alınarak aşılacak ama bu süreç nasıl işleyecek, kimin malı nasıl değerlendirilecek, neye göre tazmin edilecek daha da önemlisi ne kadar sürede olacak tüm bunlar, kim evinde kalacak hala bilinmeyenler içindeki yerini koruyor.

Bir başka önemli konu daha var ki; hayat hala devam ediyor, evler yapılıyor satılıyor, bazı evler Türk malı arsalara yapılırken ki bunların haliyle fiyatları daha yüksek oluyor, bazı evler de eşdeğer arsalara yapıldığı söyleniyor müteahhitler tarafından. Bu ne kadar doğrudur ne kadar değildir kimse bunu bilmiyor ama burada önemli bir bilgi var ki bir çok evin ve binanın da Rum malları üzerine yapılıyor olması ve yapılmaya da devam ediliyor olması.

Eskiden Rum malında olan evler daha ucuzken şimdi bölgesine göre bu evler son derece pahalı olabiliyor. Örneğin ciddi anlamda bir emlak patlaması yaşanıyor şuan Girnede. Neredeyse 10'a yakın rezidansın inşa edildiğini ve yenilerinin de projelendirildiğine şahit oluyoruz.

Fiyatları da hayli yüksek ve bu binaların %99'u Rum toprağın üzerine yapılıyor. İşte bu evlerin akıbeti ne olacak sorusuna ise kimsenin vereceği bir yanıt yok, daha doğrusu net bir yanıt yok. İşte buda büyük bir bilinmeyen olarak ortada duruyor.

Olası bir referanduma giderken bilhassa garantörlük konusunun ve ikinci önemli konu olarak mülk konusunun akıbetinin ne olacağı net bir şekilde ortaya konulması gerekiyor bir çok küçük konu belki başarıyla çözüme kavuşturulurmuş olabilir ancak bu iki önemli büyük konunun nasıl çözüleceğini net bir şekilde ortaya konulmazsa elbette ki referandumda Türk tarafında hayır çıkma olasılığı hayli yüksek olur; ben bunun endişesini ciddi anlamda taşıyorum, benim gibi sokaktaki vatandaş da bizlere bu konuları sürekli ama sürekli soruyorlar.

Bu soruların aslında şu an için bir cevabı yok.

Hepimiz kabul ediyoruz ki Kıbrıs konusunda 2016 yılında bir yerlere gidilecek, bir yerlere varılacak. Bu ne ölçüde olacak, ne kadar büyük ölçüde olacak, bütünlüklü bir çözüme mi yoksa kapsamlı olmayan parça bir çözüm mü yaşanacak yada bir başka iddiaya göre çözüm yerine açılımlar mı olacak merak konusu. Tüm bunları kamuoyu yüksek sesle tartışıyor ve konuşuyor. Öyle tahmin ediyorum ki cumhurbaşkanlığı sürece zarar vermemek adına bir çok konuyu net olarak, çıplaklığıyla konuşmuyor. Belli bir karartma olduğunu düşünüyorum. Davos'ta beşli bir sohbetin yapıldığı gibi mesela. Bunu da yadırgamıyorum normal buluyorum çünkü çözümün iyi bir noktaya daha doğrusu çözüm ihtimalinin iyi bir noktaya varmasından önce, hassas ve önemli konuları kamuoyuyla paylaşmak yada konuşmak aslında çözüm sürecine ciddi zararlar verebilir.

Ama unutmadan şunu da söylemek gerekir ki her ne kadar 2016 yılının başlarında olsak dahi yaz aylarına doğru bu sürecin netleşmesi gerektiğini hepimiz biliyoruz. Netleşen konuların artık halkla daha doğrudan konuşulması gerektiğini ve daha bilgilendirici daha doyurucu bilgilerin topluma aktarılması gerektiği kanaatindeyim. Unutmayın ki bir çözümü isterken ve ona yoğunlaşırken tüm halkın da buna hazırlanması gerekiyor. İşte bu noktada cumhurbaşkanlığı hem kendisinin hem de ekibinin doğru şekilde hareket etmesi gerekiyor cumhurbaşkanı ve ekibinin hala televizyonlara mesafeli olduğu eleştirimi burada yinelemek isterim.
Cumhurbaşkanı Akıncı Davos'tan son derece memnun döndüğünü basına açıkladı. Benim merak ettiğim soru işte şu; Sayın Başkan Davos'tan beklentileri neydi ne kadarı karşılandı ki memnun bir havada döndü. Bu soruları hepimiz merak ediyoruz.

*************

ERTAN BİRİNCİ VE YARIM ASIR

Sevgili abimiz Ertan Birinci'nin 50. yaş günüydü dün. Tekin amcanın yaşını sormadım her ne kadar Tekin amca da 50 gibi duruyor olsa da. Allah her ikisine de ömür versin. Ertan abiyle birlikte çok zor günlerde atlattık birlikte çok güzel günlerimiz de oldu. Özellikle hayatımın dönüm noktasında bana her zaman sahip çıkmış ve kucak açmıştır baba yarısı bu dost adam. Hatırlıyorum da yıllar önce Genç TV'nin eski binasında sabah programı sunduğum bir gün kendisine sürpriz bir pasta almıştık arkadaşlarımızla, stüdyoda bir doğum günü konuşması yaparken yanımda kendini tutamamış duygulanmıştı. Gözü dolu adamdır Ertan abi, duygusal adamdır. Kalbi o nedenle yufkadır. Yaratılış işte. Duygusallık kötüdür desek de hep, duygusallık Allah vergisidir. Akıllı bir işadamı da olmasa bu kadar insana uzun yıllar ekmek veremezdi. Yarım asrı geride bıraktığın şu günlerde baston tutacak kadar yaşamanı da görmemizi kısmet etsin diyorum Allaha. İyi ki doğdun abi.

GÜNÜN SÖZÜ

Sevmek çiftleşmek değil, tekleşmektir.

Cemal Süreya

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Gökhan ALTINER yazıları