Ölme hakkınızı başka zaman kullanın!

Yayın Tarihi: 28/02/18 07:00
okuma süresi: 8 dak.
A- A A+
  • Son gerçekleşen kazanın fotoğraflarını hepimiz gördük. Kazayı yapanları tek kelimeyle Allah acımış, ölmemeleri tam anlamıyla bir mucize. Ve bu insanlar ölseydi, yarın sabah Ulaştırma Bakanlığının önünde eylemler yapılacaktı, Hükümet birkaç söz verecekti ve nasıl ki diğerleri unutuldu gitti, bu kazada unutulup gidecekti.

Trafik kazalarında ölme ya da yaralanma sezonu yeniden başladı. Peşi sıra trafik kazaları yaşanıyor ve ne yazık ki kazaların gerçekleştiği yollar artık o kadar bir alışılmış yollar ki, hükümetlerin buna neden çözüm üretmediğini anlamak son derece güç. Tolga Atakan hali hazırda yeni bakan oldu. Görevine başlar başlamaz yüklenmek niyetinde değilim ama Dağyolu'nun ihalesi de yapılmışken artık o yola bakanlığın el atma zamanı geldi. Tolga beyin Ulaştırma Bakanı olarak ajandasında ilk sıraya koyması gereken iş Girne-Değirmenlik yolu.

Son gerçekleşen kazanın fotoğraflarını hepimiz gördük. Kazayı yapanları tek kelimeyle Allah acımış, ölmemeleri tam anlamıyla bir mucize. Ve bu insanlar ölseydi, yarın sabah Ulaştırma Bakanlığının önünde eylemler yapılacaktı, Hükümet birkaç söz verecekti ve nasıl ki diğerleri unutuldu gitti, bu kazada unutulup gidecekti.

Ben Bakan Atakan'ın samimiyetine sonuna kadar inanıyorum. Bakan sonuçta yeni ulaştırma bakanı olmasının ötesinde yollar caddeler uzmanlık alanı değil. Kazalar uzmanlık alanı değil. Elbette ki hizmet satın alarak ya da bürokratlarından yardım alarak birçok acil sorunun üzerine gidebilir, gitmelidir de.

Neyse ki yollarla ilgili yaşanan pek çok soruna anında cevap veriyor, belli ki bu konuları ciddiye alıyor ama işe Trafik Kazalarını Önleme Derneği Başkanı Dr Mehmet Avcı ile bir kahve içerek başlayabilir bence.

Dahası Ulaştırma Bakanlığı çatısı altında bulunan Trafik Dairesi'nin de varlık nedenin bir daha sorgulanması gerekiyor.

Ülkemizde her gün trafik kazası haberi okumaktan ve de duymaktan hepimiz bunalır hale geldik, neredeyse ya evden çıkmayacağız ya da yaya olarak gideceğiz gitmemiz gereken yerlere.

Neden kazaların önüne geçilemiyor peki?

Polis kontrolleri, radarlar, ağır cezalar ve en nihayet hapis cezaları…

Peki neden tüm bu önlemler kazaların durmasına ya da yavaşlamasına neden olmuyor.

Nedeni çok basit. Biz Kıbrıslı Türkler gösterişe, sinirli hareketlerle artistik hareketler yapmaya ve en nihayet çocuklarımıza sahip çıkmamaya alıştık.

Son birkaç hafta içerisinde gerçekleşen kazalarda tüm bu saydığım nedenler var.

Kimi gencimiz motorla show yapayım derken öldü; kimi gençlerimizde hızlı ve sinirli araç sürüşünden dolayı kaza yaptı öldü ya da öldürdü.

Peki aileler nerde?

Bence ailelerin büyük bir çoğunluğu çocuklarını yeteri kadar önemsemiyor ya da yeteri kadar değer vermiyorlar.

Olayı neresinden alırsanız alın, neresinden tutarsanız tutun elinizde kalıyor. Bir tarafta trafik kazası sonucu hayatını kaybedenler diğer taraftan da hapse düşen ya da düşme tehlikesiyle psikolojileri bozulan insanlar.

Yazının hemen başında belirteyim, bu yazımdaki dikkat çekmeye çalıştığım haksız yere başı belaya giren sürücüler içindir. Telefon kullanan, alkol alan, sürat yapan sürücüler bu kapsamın dışındadır.

Kendi halinizde yolunuzda giderken, belki bir iş çıkışı, belki yemeğe yetişme çabası ya da sevdiklerinizle geçen bir Pazar günü, sağına soluna bakmadan yola atılan dikkatsiz bir yaya çarpmanız sonrasında yaya hayatını kaybediyor ve sizin için dram dolu günler başlıyor. Halbuki siz o gün işinizden yorgun argın çıkmış eve, sevdiklerinize ulaşma çabasındasınız, belki nezlesiniz, belki hasta belki de çok keyifli ama dikkatsiz bir motor sürücüsü ya da dikkatsiz bir yayanın yola atılması sonrasında her şey siyah oluveriyor birden

Yol hatalı insan hatalı

Eğer ortada ölümlü bir trafik kazası varsa illa ki dikkatsiz bir sürüş vardır, yoksa da vardır. Alkol alan ya da süratli araç kullanan bir sürücüyü hiçbir zaman savunan yazılar yazacak değilim. Bu kabul edilebilir değil zaten. Ancak kendi halinde işine gücüne giderken dikkatsiz bir yaya sizin başınızı pek ala derde sokabilir. Özellikle son birkaç yıldır yolun içine sağına soluna bakmadan atılan o kadar motor sürücüsü ve yaya var ki şaşar kalırsınız.

Trafikteyken bu insanlara son derece dikkat etmeniz gerekiyor. Çünkü eğer bir yayaya çarpmışsanız ve ölmüşse size cezaevinin yolu gözükmüş demektir. Siz dikkatsiz sürüş yapan birisinizdir. Ve gelin görün ki mahkemeler, yargıçlar kendiliğinden oluşan kamuoyu baskısının da etkisiyle olsa gerek, yasaların kendilerine verdiği yetkiyi çekinmeden hapislikten yana kullanabiliyorlar.

Sonuç değişmeyecek

Ortada bir gerçek var ki ölüme sebep veren, haklı ya da haksız bir sürücüye mahkeme tarafından verilen hapislik cezası hiçbir şekilde kimsenin acısını dindirmiyor. Ne gideni geri getiriyor ne de vicdanları rahatlatıyor. Dahası ölüm sebebiyet verdiği için hapse düşen sürücü cezaevinden psikolojisi bozulmuş bir insan olarak topluma çıkıyor ve bu insanı da kaybediyoruz. Ne aile düzeni kalıyor ne de geleceği.

Yargıçlar günün sonunda, siyasilerin yaptığı yasaları uyguluyor ve illaki bir hapislik cezası veriyorlar, veriyorlar vermesine ama kısa bir süre sonra kimse öleni hatırlamıyor, kimse hapse gireni de hatırlamıyor ama hapse giren hapisten çıktıktan sonra normal hayatına geri dönemiyor.

Tabii burada yargıçların bir suçu yok, yasayı yapan meclis. Ölümlü trafik kazalarına sebebiyet veren ve suçlu olan sürücüler için dahi farklı cezalar uygulanması gerektiğine inanıyorum. Bu belki de uzun süre trafikten men cezası, belki de önemli miktarda tazminat veya başka ağır cezalar. Her ne pahasına olursa olsun kazaya sebebiyet veren unutmayın ki genç bir çocuk, çocuklarına bakmak zorunda olan bir anne ve baba ve her şeyden önemlisi tüm yuvasını dağılma noktasına getirecek bir aileye veriliyor bu ceza.

Bu nedenle meclis ki toplanma ve iş yapma özürlü olmuştur artık, trafik kazalarına hapislik ön gören yasayı tekrardan gözen geçirip iyileştirmek zorundadır.

Unutmayın kazayı yapan sade bir vatandaş olabileceği gibi bir yargıç, bir vekil, bir bakan hatta bir başbakan da olabilir.

Demem o ki bu kötü kader bir gün sizin kapınızı da çalabilir. Kazada kaybedilenin ardından bir de kazayı yapanı kaybetmenin topluma bir faydası var mı?

Bu ülkenin ne cezaevinde, ne yollarında ne de düzeninde bir iyileşme olmadığı sürece hep bizler mağdur olacağız ve kötü piyango herkesin kapısını her an çalabilir.

Eğri oturup doğru konuşalım.

Evet kaza herkesin başına gelebilir ve umarım gelmez ama sürat, dikkatsizlik başkalarının ve de kendinizin hayatını sönmesine neden oluyor.

Aileler çocuklarının altına süratli araçlar vermeseler ya da gençler araba kullanmasını iyice öğrenmeden sürat yapmaya kalkmasalar "Ki bunun hiçbir zaman haklı nedeni olamaz" ve aileler çocuklarına biraz daha fazla sahip çıksalar bir nebze bu kazalar azalır.

****************

GÜNÜN SÖZÜ

Hayat bazen insanları, birbirleri için ne kadar çok şey ifade ettiklerini anlasınlar diye ayırır.

Paulo Coelho

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Gökhan ALTINER yazıları