AB'yi anlatmak için artık 'ateş suyu'na gerek yok

Yayın Tarihi: 17/07/19 07:30
okuma süresi: 4 dak.
A- A A+

Avrupa Birliği yetkilileri birkaç yılda bir İngilizce lisanına hakim bazı Kıbrıslı Türk gazetecileri bir yemekte toplar ve Avrupa Birliği ile ilgili düşüncelerini öğrenmeye çalışır. En son ne zaman olduğunu hatırlamam ama sanırım birkaç yıl önce AB yetkililerinin aklına gelmişiz ve bizi Zeytinlik'teki bizim Murat Girgen'in Archway adlı restoranına davet etmişlerdi.

Çoğu meslektaşım nezaketleri gereği Kıbrıs'ta bir çözümün katalizörü ve Kıbrıslı Türklerin hedefi olan Avrupa Birliği ile ilgili standartlarından ve yaşam şeklinden bahsederek, Avrupalı ev sahiplerine kabalık etmek istemezler.

Mikrofon döner dolaşır, "sen de birkaç söz söyle" denerek ortamı bozamamak adına kaçtığım mikrofon elime tutuşturuluyor. İçimde biriken haksızlığa uğramışlık tohumları birkaç damla Ateş Suyu ile de sulanınca Avrupa Birliği'nin Kıbrıslı Türklere yaklaşımı ile ilgili esprili bir dille ağzıma geleni söylüyorum.

Hatta o sözüne ettiğim yemekte Yunanlı Avrupa Komisyonu Kıbrıs Temsilcisi bana "You have a wicked sense of humor" demişti.

Espri anlayışımı tarif ettiği "wicked" kelimesinin karşılığına baktığınızda, "şeytani, haince, çok kötü" karşılıklarını bulabilirsiniz ancak, bizim Türkçe'de bir şeyin çok iyi olduğunu ifade etmek için yeni yetmelerin "Çok fena" dediği gibi İngiliz yeni yetmeler de çok iyi bir şeyi anlatmak için "wicked" kelimesini de kullanıyorlar. Yani "nereye çekersen çek"

Adına siyasi partiler kurduğumuz, Kıbrıs'ta çözümün kendisinden çok, üyeliğine Kıbrıslı Türkler olarak baş koyduğumuz Avrupa Birliği'nin aslında bizi pek bir varlık olarak saymadığını bir kez daha gördük önceki akşam.

Türkiye'nin sondaj faaliyetleri ile yaptırım yapma kararı alan Avrupa Birliği Konseyi, metinde burada yaşayan kabileden bahsetmeyi unuttuğunu düşünmüyorum.

Yahu tek kelime bile etmez mi insan. "Oradaki Kıbrıslı Türk vatandaşlarımızın hakları" gibi bizi bir varlık gibi hissettirecek iki kelam edilmez mi?

O sözüne ettiğim yemeklerden birinde, Avrupa Birliği'nin, Kıbrıslı Türkler için çok defa çocuklarımla izlemek zorunda kaldığım Shrek filminin tarif edilen "Çok uzaklarda bir krallık" olarak tanımlamıştım. AB'nin aslında bizler için orada olduğunu bir yerlerden okuduğumuz aynen Shrek kâinatı gibi ancak asla ulaşmamıza izin verilmeyen, topraklarımızın ona ait olduğu ancak kuralları ve kanunlarının askıda olduğu ve kralın tebaasına, geçerken onu daha güzel selamlaması için fırlattığı altın paralar gibi yaptıkları yardımlardan ibaret olduğunu anlatmıştım. Çok hoşlanmamışlardı bu söylediklerimden ama dediğim gibi, haksızlık ve ateş suyu bir araya gelince olan oluyor.

Anlaşılan o ki, 2000'li yıllarda, o dönem kızıp şimdilerde daha iyi anladığımız rahmetli Rauf Denktaş'ın tarifiyle Avrupa Birliği Havucu, Doğu Akdeniz'deki doğal gaz motivasyonu ile önemini yitirmiş olsa gerek ki, AB, önceleri yok saymadığı Kuzey'deki yurttaşlarını unutmuş, daha büyük resimdeki gaza yoğunlaşmış, orada oyuncu olmak istiyor. Bu arada da Kuzey'de, uğruna ağıtlar yakan, sokaklara dökülen, adına partiler kuran insancıkları yine unutmuş.

İçindesiniz ama değilsiniz. Varsınız ama yoksunuz. Sizi temsil ediyoruz ama siz kendinizi temsil edemezsiniz. Bizden alırsınız ama bize satamazsınız. Haklarınız var ama yok. Avrupalısınız ama değilsiniz. Toprak bizim ama standartlar da bizim.

AB'nin Kıbrıslı Türklere yaklaşımının tasviri için bu kelimeler yeterli ve ateş suyuna da ihtiyaç yok.

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Rasıh REŞAT yazıları