Türkiye 'su ile' statükoyu kurtardı

Yayın Tarihi: 26/02/16 08:00
okuma süresi: 6 dak.
A- A A+

Sonunda veciz olarak anlatacağımız şeyi başında tüm çıplaklığıyla arz edelim: Zira ki ne göz boşa yorulsun ne de nefes beyhûde tükensin.

Velev ki temellendirmeyelim…

**

"Asrın Projesi" olarak ifade edilen ve bütünen jeo-stratejik bir MGK konsepti çerçevesinde Türkiye'den KKTC'ye temin edilen su projesinin adaya ulaşması sonrası başlayan 'yönetim ve işletmesi' tartışmaları, KKTC tarafında hükümet ortağı CTP'nin konuyu başından beri dillendirdiği "siyasi mecraya" çekmeyi -daha evvel Müren Balığı- özelinde tasvir ettiğimiz üzre- başardı ve Türkiye tarafı, Türkiye-KKTC ilişkileri özelindeki "statükonun taraflarını" yaptığı son tadil ile kurtarmış oldu.

"Kurtarma" kelimesi ile ifade etmeyi tercih ettiğimiz son gerçek, 'şimdilik' gibi görünüyor…

CTP, hedefi olan işi siyasi mecraya çekme konseptini, önce PM reddi; ardından su konusunun referanduma gidebilme ihtimalini dillendirişi ve gönderdiği iki 'genç' bakanını 'mahcup' ederek de tasarladı.

Nitekim hükümetler-arası geçtiğimiz gün şekillenen son tashih ile yepyeni su anlaşması metni, günü kurtarıyor ancak orta vadede başka belirsizliklerin tohumunu da atmış oluyor.

Suyun işletmesine dair uygulamadaki belirsizlikleri göze alan –ve bu anlamda açıkça ekseni kaydırarak sûreten fikrini değiştirdiği anlaşılan- Türkiye'nin tercihi, kırk yıl sonra kırk yıllık karşılıklı zulm ile bir araya gelmiş CTP-UBP hükümetinin bozulması ihtimali ile alenen ortaya çıkan "resti" karşısında hayat buldu.

Şu halde ana kaygının "Dış politik" gerekçeler olduğu yönündeki teşhis doğru olabilir.

Bu da öteden beri Türkiye-KKTC ilişkileri literatürüne yeni bir gelişmeyi değil; aksine zaten 'hep olan' bir hâtıra biçimini eklemiş oldu.

Bu bağlamda da -henüz randevusunu kimin ayarladığı bilinmeyen- Talat-Erdoğan görüşmesi ile cuma günü gerçekleşen ve su konusunun da gündeme geldiği anlaşılan Dışişleri Bakanları Çolak-Çavuşoğlu görüşmesi, kronolojik süreç içinde kritik bir şekilde yerini almış görünüyor.

Müzakere sürecinin etkilenmemesi ve buna bağlı olarak "olası referandum vitrinin bozulmaması" kaygısı, -her ne kadar tam olarak bulunduğumuz yerden yani "buradan" temelsiz görünse de- belirleyici oldu, diyebiliriz.

Ne var ki süreç içinde bu köşede olası "referandumun" belirleyicisi mevcut siyasiler olmaz, halk ki Anayasa referandumunda dinlememiş, tokatlamıştır, demiştik.

Türkiye'nin rıza gösteren feragatının, Türkiye-KKTC ilişkilerinin esasını teşkil eden Ekonomik ve Siyasi münasebetler potansiyeline katkısı olacaktır ve bu, her 'hükümet resti' karşısında Türkiye'yi zor durumda bırakacaktır.

KKTC siyaseti, bu testi yeniden yapmış ve öteden beri aldığı sonucu yine almış ve evet başarmıştır.

Öte yandan 4. sıradan Başbakan Yardımcısı Kıbrıs asıllı Tuğrul Türkeş'in de 'yeni parti rozetiyle' su krizini kucağında bulmanın telaşı içinde sıyrılmayı "başardığı" ifade edilebilir.

**

Koalisyondaki partiler UBP ile CTP'nin son virajda siyaseten kazanım ile kayıplarına gelince bu iş daha da karışıktır. Nitekim kalkan dolmuş nicedir…

Bazı belediyelerin başını çektiği tartışma, Bakanlar Kurulu'nun imzaladığı son aşamada özelleştirme eliyle tekelleşme itirazlarını gidermedi…

Hatta BESKİ aktörü Gönyeli belediyesi son tahlilde zararlı da çıkabilir.

Uygulamada ortaya çıkması muhtemel "farklı fiyat" uygulamasının sisteme girmeyen belediyelerin oy bekleyeceği tüketicinin aleyhine olabileceği endişeleri şimdi yeni bir parametre değişimi olarak dikkat çekerken; Alım Garantisi konusu dışında CTP Parti Meclisi'nin itirazlarının ne denli giderildiği kuşkuları ise devam ediyor…

Uygulamada ortaya çıkacak müstakbel aksaklıklar nedeniyle yeniden düzenlenecek fasıllar, su krizinin izdüşümleri şeklinde sürecek.

Dolaylı olarak UBP'nin "hükümet resti" CTP'ye yaradı –ki UBP bunu düşünmeli- fakat ortada "CTP kamuoyu" açısından bu denli büyük çapta bir tekelleşmeyi öngören bir "özelleştirme" de meşrûiyet kazanmış oldu.

Maliye Bakanı Birikim Özgür'ün Ankara'dan döndükten sonra savunduğu anlaşmanın tashih edilerek son virajda Bakanın bypass edilişi sayılmazsa–kişiler nezdinde- beyanatlara bakıldığında UBP kanadından Bakan Atun'un anlaşmanın -değişmeden evvel- "olduğu gibi imzalanmasını" ısrarla isteyişini de toplum unutmayacaktır.

Bu da bir kenara yazılmalıdır ki CTP, Cumhurbaşkanı Akıncı'nın "pişmiş aş" dediği şeye, "tuzu" katabilmiştir.

**

Türkiye 'su ile' statükoyu kurtardı derken özetlediğimiz şey şudur: 'Biz yöneteceğiz' diyerek aslında yok saydığı 'devleti' keşfeden CTP, Kıbrıs Sorunu özelinde siyaseten değişim derken esasen içte Türkiye'den de musluk akışını savunmaya devam ediyor…

UBP ise özünde dış politikada Kıbrıs Sorunu devam etsin, diyor siyaseten de et-tırnak ilişkilerini pekiştiriyor.

Türkiye, İşte koalisyondaki bu statükolar ittifakının yıkılmasını son tahlilde göze almadı.

Esas didişme ile kopan kıyametin ve takibi ile yoran bu gidip-gelmelerin su meselesi değil, Ekonomik Protokolle şekillenecek KIB-TEK kalesi olduğu da malum…

Yani "Çanakkale (su) geçilmez, geçilirse İstanbul (Elektrik Kurumu) kuşatılır" vizyonu KKTC ayağında netice almıştır.

Türkiye yeni hamlesi ile orta-uzun vadede ya KKTC'deki hükümetin her dediğini bundan sonra da yapacak ya da 'yücelttiği' koalisyonun yıkılışına ses çıkarmayacaktır.

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.