Türkiye seçimleri ve seçmenler
Türkiye’de 14 Mayıs tarihinde yapılan Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekili seçimleri ülkedeki ve yurt dışındaki seçmenin yüzde ellisine yakınının beklentisine cevap vermeyerek hayal kırıklığı yarattı.
Bu yazıda seçim sonuçlarının analizini yapma niyetim yok. Türkiye politikaları üzerine yeterli donanıma sahip değilim. Seçim analizi üzerine meraklı olanlar zaten yığınlarca makale okumuşlar, televizyon programı izlemişlerdir.
Benim bu durumlarda ilk başvurduğum görüş, Halk TV Dış Haberler Sorumlusu değerli dostum Mustafa Kemal Erdemol’un yazılarıdır. "Haram Olsun" Demeden Bakalım: Depremzede Neden Böyle Yaptı? - Mustafa K. Erdemol (halktv.com.tr)
Sevgili Erdemol 16 Mayıs tarihli makalesinde seçim sonuçlarını çok iyi değerlendiriyor. Benim naçizane üzerinde durmak istediğim nokta dostumun yazısının başlığındaki ““Haram Olsun” Demeden Bakalım…” sözleridir.
***
Deprem bölgesinden çıkan oylar yüzünden sosyal medyada o bölgelerdeki seçmene karşı söylenmedik söz, yapılmadık hakaret kalmadı. “Haram olsun” bunların en kötüsü değil. İnsanı insanlığından utandıracak nitelikte öfke, nefret saçan yazılara şahit olduk maalesef.
Türkiye, bize garip gelen seçmen psikolojisinin seçim sonuçlarını belirlediği tek ülke değil. Birleşik Krallık’ta dört dönem Muhafazakar Partiyi iktidara getiren seçmenin hatırı sayılır bölümü ülkenin en yoksul bölgelerinde yaşayan işçi sınıfı seçmenden oluştu. İşçi Partisi o bölgelerdeki seçmenlerin beklentilerine cevap veremedi.
Giderek Cumhurbaşkanlığı sistemindeki gibi oy verme alışkanlığına Boris Johnson sayesinde tanık olduk. Oldukça popüler olan Johnson, türlü skandallara karışmasına rağmen seçmenin oyunu alabilmeyi becermişti. Şimdi parti başkanlığına gelebilse ve seçim yapılsa seçimi kazanması ihtimal dışı değil.
2012 yılında Amerikalı sosyal psikolog Jonathan Haidt’in, Guardian Gazetesi için yazdığı makalenin başlığı şöyle: “İşçi sınıfı niye muhafazakarlara oy verir?”.
Haidt’e göre Republican Party ekonomik gerçekleri değil, kültürel ve ahlaki unsurları öne çıkarararak işçi sınıfını kendilerine oy vermeleri için ikna eder (kandırır) (Duping Hypothesis). Tabii Haidt’in bu varsayımına karşı çıkanlar bulunmakta.
Amerikan Psikoloji Kurumunun, korku unsurunun seçmeni nasıl etkileyebileceği üzerine yayınladığı makale de sadece Türkiye’de değil, dünyanın her yerindeki seçimler için geçerlidir. Fear: A powerful motivator in elections (apa.org)
Stanford Üniversitesi öğretim görevlisi Profesör John Krosnick’in araştırmasına göre, rakiplerinin olumsuz niteliklerini vurgulayan siyasetçiler, taraftarlarının seçim katılımını artırırlar. The hidden psychology of voting - BBC Future
Seçmene rasyonel olmayan yanıltıcı bilgiler vererek korkutmak ve oylarını sağlamak özelikle sağ eğilimli partilerin her zaman başvurduğu bir taktiktir. Yaşadığım ülke İngiltere’de Brexit Referandumu sürecinde Boris ve Brexit taraftarı yandaşlarının bu taktiğine şahit olduk: “AB’de kalırsak 80 Milyon Türkiyeli ülkemize akın edecek”. Boris’in dillendirdiği iğrenç bir iddia.
Kısacası değerli okurlar, Türkiye’de yapılan birinci tur seçimleri sonuçları için hayal kırıklığı yaşamak oldukça doğal olsa da seçim sonuçlarına hayret etmek gerçekçi bir tavır değil. Hayret yerine Erdoğan’ın elindeki tüm olanaklara ragmen birinci turdan seçimi kazanamamasına sevinmek gerekir. Demek ki değişim süreci çarkları yavaş da olsa dönmeye başlıyor. Ancak bardağın yarı dolu olduğunu takdir etmek yetmez. Bardağı tamamen doldurmak için çareler üretmek için çaresizliğe düşmeden mücadeleye devam etmek gerekir.
Kılıçdaroğlu, sağlanılan Millet İttifakı sayesinde birinci turdan beklentilerin altında da olsa yüksek bir oy oranı ile çıktı. Ancak sırf Sinan Oğan’ın oylarını almak uğruna yukarıda bahsettiğim olumsuz seçim taktiklerini ikinci tur için kullanmaya başlaması hiç hoş olmadı. TÜM Suriyeli göçmenleri ülkelerine geri göndereceğine dair yaptığı söylemlerinden bahsediyorum.
Türkiye’nin politik haritası belli. İç ve Kuzey Anadolu büyük çoğunlukla muhafazakar. Bu seçimlerde de büyük şehirlerdeki önemli kaymalar dışında haritada değişen bir şey olmadı. Türkiye gibi muhafazakar bir ülkede değişimin asrın olayı olarak nitelenen deprem faciasına rağmen çabuk gerçekleşmesini beklemek hayal ürünü olurdu.
Yorumlar
Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.