Kafamdaki düşünceler

Yayın Tarihi: 07/01/24 07:00
okuma süresi: 6 dak.

Birkaç kez Orhan Pamuk’un beni çok etkileyen “Kafamda Bir Tuhaflık” kitabını okudum. Gerek o kitaptan gerekse yığınlarca toplumsal aksaklıkları anlatan değerli kitaplardan kendi toplumuma eleştirel bir açıdan bakmanın önemini öğrendim.

Birkaç hafta önce toplumsal cinsiyet eşit(siz)liği üzerindeki etkinlikler için İzmir’deyken çok değerli bir yazar, aynı zamanda Uluslararası Recall Healing Enstitüsü’nün Türkiye temsilcisi Pınar Gogulan ile tanıştım. Keşke onunla uzunca bir sohbet etme şansı bulabilseydim dedirtecek kişilerden biri Pınar.

Recall Healing Enstitüsü, çeşitli ülkelerde insanların durumlarının veya davranışlarının ardındaki duygusal travmayı tanımlamalarına ve çözmelerine yardımcı olan farkındalık süreci üzerine çalışmalar yapan bir kurumdur.

Bakın Pınar Gogulan “Zengin Koca Benim” isimli son kitabının arka kapağında ne diyor:

“Doğa her birimize cömertçe tüm bereketini sunarken pek azımız içimizde saklı hazineleri farkedebiliriz…Aslında fark etmeden kendi yeteneklerimize, yaratıcılığımıza, bereket haznemize ve tüm içsel kaynaklarımıza ihanet ederiz.” Kitaba henüz başladım. Büyük bir iştahla okuyup bu paha biçilmez kitaptan da kendim için, ailem için, toplumum için bir şeyler öğrenmeye çalışacağım.

Yazar, kitabının arka sayfasında yazdıklarına örnek olarak toplumun paraya bakışını ele alır. Annelerin “zengin koca” duasını anlatır. Bunun sadece Türkiye’de değil, birçok ülkelerde de benzer bir yaklaşım olduğunu ünlü pop sanatçısı Cher örneği ile anlatır. Cher’in annesi kendine “Kızım, umarım büyüdüğünde zengin bir koca bulursun” demiş. O zamanlar hali hazırda büyük üne kavuşmuş olan Cher ona, “Anne, zengin koca benim” demiş. Kitabın başlığını da böylelikle öğrenmiş olduk.

Pınar Gogulan’ın bahsettiği yeteneklerimizin, yaratıcılığımızın, içsel kaynaklarımızın ve bereket haznemizin bastırılmasına, su üstüne çıkmasına engel olan nedenler nelerdir peki? Bana göre geçtiğimiz eğitim süreci, kültürümüzün olumsuz yanları, v.s. Elbette kültürümüzün gurur kaynağımız olan değer yargıları vardır. Ama ne yazık ki bunların yanı sıra kültürümüzün çocuklarımızın potansiyellerine erişmelerini önleyecek olumsuz yanları da vardır.

Bizim eğitim sistemimiz eğitimin gerçek amacı doğrultusunda işlev yapmıyor. Çok defalar bu amacı en iyi şekilde açıklayan bir söze yer verdim yazılarımda. Bir kez daha bunu yapacağım için özür dilemeyeceğim:

Eğitimin amacι, ne düşünmemiz gerektiğini değil, nasιl düşünmemiz gerektiğini öğretmek, beynimizi başkalarιnιn düşünceleri ile doldurmak değil, beyin gücümüzü geliştirmek ve böylelikle kendi kararιmιza ulaşmamιzι sağlamak olmalιdιr”. Bill Beattie

İzmir yolculuğuna başlamak için gittiğim Stansted hava limanında başka bir kitap almıştım. “The Psychology of Stupidity - Aptallığın Psikolojisi”. Editörlüğünü Fransız psikolog Jean-François Marmion’un yaptığı bu muazzam kitabı henüz bitirmedim. Kitap, aralarında ekonomi alanında Nobel Ödülü alan psikolog Profesör Daniel Kahneman’ın da bulunduğu çeşitli alanlarda uzman akademisyenlerin “aptallık” hakkındaki makalelerini içermekte. İnsan okurken kendisinin de zaman zaman bazı alanlarda aptallık sergilediğini anlıyor! Örneğin, asansörün düğmesine basıldığını gördüğünüz halde düğmeye bir de siz basmanız… Durağa yaklaşan otobüsün ziline basıldığı halde bir de sizin zile basmanız… Yürüyen merdivende yürümeniz (son ikisi benim örneklerim!”).

Bir makalede nörolog Pierre Lemarquis şöyle bir serzenişte bulunuyor: “Kadın rahminin fizyolojik yetersizliği yüzünden hepimiz zamansız, erken doğduk. Ana rahminde en az 15 ay daha kalmamız gerekirdi. Yaşamımızın ilk yıllarında karşılaştığımız stres hayatımız boyunca bizi etkiler”.

Ana rahminde geçirdiğimiz zamanın ne denli önemli olduğu bilimciler tarafından kanıtlanmıştır. Pınar Gogulan “Zengin Koca Benim” kitabında kendisinin “Kutsal Otuz” dediği dönemi anlatır. Marc Frechet’in proje amaç dönemini kapsayan 30 aylık süreç fetüsün döllenmesinden başlayarak yaşamımızın ilk 12 ayını kapsar. “Bilinçdışı, bu dönemde yaşanan her şeyi kişinin kendisine aitmiş gibi kaydeder. Dolayısıyla bugünkü hayatınız, anne ve babanızın, ayrıca soyağacınızdaki önemli bireylerin o dönemde yaşadıklarının bir yansımasıdır. 30 aylık dönemde anne ve babanızın yaşadığı tüm duygusal çatışmalar, ileriki hayatınızda sizin fizyolojik çatışmanız veya davranış modeliniz haline gelir”.

Pınar Gogulan tüm öğretilerinde bu 30 aylık dönemi anlamanın “bireyi özgürleştireceği ve hayatının kontrolünü eline alacağı demek olduğunu” vurgular.

Tüm bunlar aile içi iletişimin önemini vurgular değerli okurlar. Bizim nesil büyürken anne babalarımızla fonksiyonel bir iletişim dışında doyurucu iletişimimiz olmadı. Hiç olmazsa yeni nesiller çocukları, torunları ile etkili iletişim sağlamalıdırlar. Onların ileriki refahı, olumlu yaşamı için bu olmazsa olmazdır.

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Ertanç HİDAYETTİN yazıları