Dijital Ölümsüzlük 2050 yılında gerçekleşecek mi?

Yayın Tarihi: 24/04/20 10:36
okuma süresi: 16 dak.

2050 yılında zihnimizi bilgisayarlara yükleyerek ölümsüzlüğe ulaşabilecek miyiz?

Uruk’un Efsanevi Kralı Gılgamış’ın ÖLÜMSÜZLÜK Arayışı

Mezopotamya yazılı edebiyatın ilk eserlerinden sayılan Gılgamış Destanı'nı bilmeyen yoktur sanırım. İnsanın varoluşsal kaygılarından “ölüm” kaygısının Gılgamış’ı sürüklediği yolculuğun efsanesidir.

Gılgamış, Uruk şehrinde hüküm süren bir Sümer kahramanıdır. Kentin çevresini muazzam bir sur ile çevirmek ister. Yıpratıcı çalışmalardan gözü yılmış olan halk, Gılgamış’ı tanrılara şikayet eder. Tanrılar halkı dinler. Savaş ve aşk tanrıçası İştar, onları korumak için Enkidu’yu görevlendirir. Enkidu sedir ormanları içinde, vahşi hayvanlar arasında yaşamaktadır. Bir savaşta kötülük yapan bir devi öldüren Enkidu, Gılgamış ile karşılaşınca onunla dost olur. Böylece tanrıçanın iradesi yerine getirilmemiş olur. Her iki kudretli yaratık, Gılgamış ile Enkidu, insanoğluna düşman olan yaratıkları yok ederek daha yaşanabilir bir dünya kurmaya çalışırlar.

Enkidu, arkadaşı Gılgamış’ı tanrıça İştar’ın ziyaretine götürür. Tanrıça, Enkidu’nun Gılgamış’a bağlılığını anlar. İştar, Gılgamış’ı baştan çıkarmaya çalışır. Gılgamış, Tanrıçaya gönül verenin sonunda ölüme mahkum olacağını bildiğinden İştar’ın aşkını kabul etmez. Gazaba gelen İştar, Enkidu’yu cüzzam hastalığına uğratarak ortadan kaldırır. Gılgamış’ı da aynı şekilde öldürmek ister.

Gılgamış, hayat ve ölüm bilmecesini çözmek, ölümsüzlüğün sırrını elde etmek için atası Utanapişti’ye başvurmaya karar verir. Gılgamış, atası Utanapişti’yi bulmak için birçok gezi yapar. Ölüm kıyılarına kadar denizi aştıktan sonra Utanapişti’yi bulur. Kutsal ihtiyar, Gılgamış’a Büyük Tufan’ı anlatır. Vaktiyle bütün Mezopotamya tufana boğulmuşken tanrıların yardımlarıyla nasıl yalnız kendisinin ve uşağının kurtulduğunu anlatır. Utanapişti Gılgamış’ı tanrıçanın şerrinden kurtarır ancak ölümsüzlüğün sırrını açıklamaz. Gılgamış’ı boş çevirmemek için ona kuvvet ve gençliğin sırrını yazıp verir. Gılgamış büyük üzüntüler içinde atasına veda eder.

Gılgamış bir gece rüyasında Enkidu’yu görür. Enkidu, ölülerin bulunduğu Gölgeler Vadisi’nde, hiçbiri kendisini tanıyıp hatırlamayan yaratıkların arasında, tanrıların iyiliğini beklemektedir. Gılgamış bu rüyadan anlar ki, ölümsüzlük dünyada ulaşılabilecek en büyük mutluluk değildir. Yeryüzünde gerçek mutluluk, tanrıların yardımıyla insanların hafızasından silinmeksizin gerçek ölümsüzlüğü bulabilmektir.

Uruk’un efsanevi Kralı Gılgamış, en yakın dostu Enkidu'nun ölümünün ardından giriştiği ölümsüzlüğe ulaşma çabasının nafile olduğunu ve Tanrı Enlil’in öğütleriyle, insanın ancak büyük bir ad bırakmakla ölümsüzlüğe erişebileceğini kabul etmiştir.

Cryonics

100 Doların üzerinde yer alan dünyaca ünlü ABD'li bilim insanı Benjamin Franklin’den, dönemin ölümü erteleme üzerine çalışmalar yapan ünlü tıp araştırmacılarından Jacques Barbeu-Dubourg’a 1773 yılında şöyle mektup yazmıştır.

“Keşke insanları dondurup ileride uyandıracağımız bilimsel bir yöntem mümkün olsaydı. Bu sayede Amerika’nın 100 yıl sonrasını bir günlüğüne görebilmeyi, ardından ölmeyi bile kabul edebilirdim. Gelecekte bilimimizin bunları da başaracağından hiç şüphem yok.”

Sözlük anlamı, insanların bilinmeyen bir gelecekte çözülmek üzere dondurulması olan “cryonics” terimi, ilk olarak 1965 yılında kullanıldı.

Bazıları tarafından şarlatanlık olarak kabul edilen Cryonics, insanları dondurup yıllar, yüzyıllar sonra uyandırma düşüncesidir. Dünyada çeşitli hastalıklar veya yaşlılıkları sebebiyle ölmeden önce dondurulmayı seçerek tıbbın ilerleyip kendilerini yeniden dirilteceği gün için anlaşma yapan binlerce insan var.

Cryonics, insanların vücudunu ultra soğuk sıcaklıklarda koruyarak, gelecekte daha iyi teknoloji ve ilaç bulunduğunda onları canlandırmak umuduyla çalışır. Transhumanistler, yeniden canlanan beyinlerin gelecekte robotik veya genetik olarak tasarlanmış insan bedenlerine yerleştirilebileceğini umuyorlar.

Geçen yıl, Yale Üniversitesi’nden Prof. Dr. Nenad Sestan ve ekibi ölü domuz beyinlerini vücudun dışında canlı tutmayı başardı. Örneğin, Elon Musk’un akıllarımızı ve düşüncelerimizi bilgisayarlara yüklememize izin verecek teknolojiler yaratmaya çalışan Neuralink adında bir şirketi var.

300'den fazla kişi, vücutlarının -200 Santigrat dereceye kadar soğutulmasına ve gelecekte bir gün bilimin ölümü yenebileceği umuduyla sıvı azot içinde korunmasına izin vermiştir. Bugüngü teknoloji altyapımız ile hiç kimse 2. bir yaşam için şansımız olup olmayacağını bilmiyor.

Alcor Yaşam Uzatma Vakfı'nın en ünlü sakinlerinden biri, başı ve gövdesi büyük silindirik paslanmaz çelik tanklarda ayrı olarak saklanan beyzbol efsanesi Ted Williams.

Alcor, hastalarını ölü olarak değil, daha ziyade askıya alınmış, ara durumda olarak nitelendiriyor.

Bazı insanlar cryonics’in şarlatanlık olduğunu düşünmekte ve vücudun hücrelerini dondurmanın gelecekteki yaşam ve anıları tutma olasılığını yok ettiğini söylemektedirler. Ancak kendilerine, gerek son yıllarda yapılan bazı radikal deneylere ve gerekse de Buz Adam Ötzi gibi doğanın mumyalaştırdığı örneklerin, insanlığa kattığı değerleri incelemelerini öneririm.

Hiçbir mücadelenin karşılıksız kalmadığı bir Kozmos içerisinde dönüştürüldüğümüzü anladığımız zaman daha yaşanabilir hayatlarımız olacağına inanıyorum.

Ötzi, 19 Eylül 1991 tarihinde, 3 bin 208 metre yükseklikteki Alp Dağları'nın Tisenjoch bölgesinde dağcılar tarafından tesadüfen bulunmuştu. Ötzi'nin vücudu ölümünden bu yana buzul altında kaldığı için son derece iyi korunmuş durumdaydı.

Ötzi’nin kardiyovasküler sağlığı için yapılan yeni ve kapsamlı incelelemeler gösteriyor ki, Ötzi, kalbinde kalp krizi riskini artıran üç kalsifikasyona (sertleşen plaklar) sahipti. Yapılan çalışmada yer almayan Johns Hopkins Medicine’dan Dr. Seth Martin “Sertleşen plaklar büyük ihtimalle Ötzi’nin inme geçirme riskini artırıyordu.” diyor.

Buz adam Ötzi ile ilgili yapılan son araştırmanın sonuçları ABD'nin saygın bilim dergilerinden "Science"da yayınlandı. Araştırmacılar, Ötzi'nin midesinde ülser ve kansere de yol açabilen Helikobakter Pilori (Helicobacter Pylori) bakterisini saptadı.

5250 yıl önce Alpler’de okla vurularak öldürülen Buz Adam Ötzi’nin bilime ışık tuttuğu gibi, umarım bilinmeyen bir gelecekte çözülmek için dondurulan bu bedenlerin de bilme katkısı büyük olacaktır.

Peki "Biyolojik Ölümsüzlük" mümkün mü?

2002 Nobel Tıp Ödülü'nü, İngiliz bilim insanları Sydney Brenner ve John E. Sulston ile Amerikalı bilim insanı H. Robert Horvitz paylaştı. Nobel Ödül Komitesi'nin açıklamasına göre, 3 araştırmacı, "organ oluşumu ve programlı hücre ölümünün genetik yapısı"yla ilgili çalışmaları nedeniyle ödüle layık görülmüştü.

Vücudumuzdaki her hücre belli bir süre yaşar ve zamanı gelince ölür. Hücre ölümüyle hücre çoğalması arasında kontrollü bir denge vardır.

Hem prokaryot hem de ökaryot organizmalarda yaşam, belli başlı kısımlardan oluşmaktadır. Bunlar; doğum, büyüme, üreme, yaşlanma ve ölümdür. Yaşamın bu şekilde sürdürülebilmesi için canlıyı oluşturan hücrelerin sayısal dengesi çok önemlidir. Canlıda yeni hücreler oluşurken, varolan hücrelerin bir kısmı da hücre ölümü ile ortadan kaldırılmakta, böylelikle sabit denge korunmaktadır. Varolan bu hücreler fizyolojik, programlanmış hücre ölümü olan apoptoz ve patolojik hücre ölümü nekroz gibi çeşitli hücre ölüm tipleriyle yok olmaktadır.

Hücrelerimizin her birinde genetik bir kum saati vardır. Yaşamın devam edebilmesi için hücrelerimiz her bölündüğünde, 23 çift kromozomları neredeyse aynı kalır. Kromozomlar, canlı vücudundaki neredeyse tüm hücrelerin çekirdeklerinin içinde yer alan, sıkıca sarılmış DNA paketleridir. Fakat her bölünmeden sonra, her bir hücrenin kromozomları biraz daha kısalır.

Kromozomlar, genetik bilgimizi içeren DNA sarmalının sonunda yer alan iplik benzeri yapılardır. Telomerler, kromozomlarımızın hücre bölünmesi sırasında zarar görmesini önlerler. Ancak her hücre bölünmesinde bu telomerlerin boyu bir miktar kısalmaktadır. Bir zaman gelir ki her hücre bölünmesiyle bu telomerlerin boyu iyice kısalır ve kromozomları koruyamaz hale gelirler, Telomerler kritik bir uzunluğa ulaştığında hücre bölünmeyi durdurur veya ölür. Telomerler kabaca 50 hücre bölünmesi sonunda, gelişme ve bölünme yeteneklerini kaybeder. Yaşlanmış hücreler metabolik olarak aktif kalırken daha fazla yeni hücre meydana getirmez ve en sonunda da ölürler.

Tıbbi bir makalenin baş yazarı olan Dr.John Cooke, sahip olduğumuz altyapı ile "yaşlı hücreleri daha genç yapabiliriz", yaşlanmayı geciktirebiliriz ama ölümü ortadan kaldıramayız diyor. Telomerlerin uzunluğunun insanın yaşı ile doğru orantılı olduğunun altını çiziyor. Bugünkü tıp ve teknoloji altyapımız ile Biyolojik Ölümsüzlük mümkün gözükmemektedir.

Peki "Dijital Ölümsüzlük" mümkün mü?

"Yeryüzündeki yaşamın, aniden çıkabilecek bir nükleer savaş, genetiği değiştirilmiş bir virüs gibi felaketler ve giderek artan başka tehlikelerle yok olma tehdidiyle karşı karşıya olduğuna inanıyorum. İnsanoğlunun uzaya gitmediği sürece bir geleceği olduğunu sanmıyorum. Bu yüzden, insanların uzaya ilgi duymasını teşvik etmek istiyorum." diyen astrofizikçi Stephen Hawking ölümsüzlüğün mümkün olduğunu dile getirmişti.

Hawking’e göre “Beyin bilgisayar gibi bir program. Dolayısıyla teoride beyni bilgisayara kopyalamak mümkün. Bu sayede bedenen öldükten sonra bile bir yaşam formu oluşturulabilir. Ancak şu anki imkanlarla bunu gerçekleştirmemiz mümkün değil”

İnsanların yapay zeka ve genetik mühendisliği alanlarındaki gelişmeler ile birlikte 2050 ve sonrasında Dijital Ölümsüzlüğü yakalayacağı öngörülmektedir.

Gelecek ile ilgili tahminleri % 85 doğruluk oranına sahip bir fütürist olan Dr.Ian Pearson, 1970'den sonra doğan insanların sonsuza dek yaşayabileceğini iddia ediyor. Kimse sonsuza dek 95 yaşında yaşamak istemez, ancak bedeni 29 veya 30'a kadar gençleştirebilirseniz, bunu yapmak isteyebilirsiniz diyor. Genetik mühendisliği alanındaki ilerlemeler ile hücrelerin yaşlanmasını azaltmak veya tersine çevirmek mümkün olacaktır. Yapay Zeka alanındaki gelişmeler ile, insanların bedenleri kullanılamaz olduktan sonra aklın ve bilincin android bedenlere transferi gerçekleştirilebilecektir.

Nectome ve Neuralink gibi şirketler, insan zihninin gelecekte süper bilgisayarlara yüklenebilmesi için teknoloji geliştiriyorlar. Beynimi korumak istiyorum diyebilirsiniz, böylece zihniniz gelecekte bir bilgisayara yüklenebilecektir.

Neuralink şirketi, beyin ile bir bilgisayar arasında doğrudan iletişim kurmaya yarayan BMI (Brain-Machine Interface / Beyin-Makine Arayüzü) teknolojileri üzerinde çalışmalarını sürdürüyor. Bu teknolojilerin hedeflenen amacı, beyinden makineye ya da beyinden beyine doğrudan veri transferi sağlamak. Beyin-Makine Arayüzleri sayesinde, beyin içerisine yerleştirilecek mini bir bilgisayarla insan zihninin depolama kapasitesi arttırılması hatta insan zihninin direkt internete bağlanması hedeflenmektedir.

İnsanoğlunun bugünkü bilgi ve teknoloji altyapısı ile gerek Biyolojik Ölümsüzlük gerekse de Dijital Ölümsüzlük pek mümkün gözükmüyor. Kimbilir, fütüristlerin belki de 2050’de öngördükleri Dijital Ölümsüzlük arayışımız insanoğlunu Gılgamış’ın kabulüne götürebilir. Yani insanoğlu, insanın ancak büyük bir ad bırakmakla ölümsüzlüğe erişebileceğini tekrardan kabul ediyor olabilir.

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.