...cahil kral, taç giydirilmiş eşşektir...

Yayın Tarihi: 07/03/21 08:01
okuma süresi: 7 dak.

7 kapılı Thebai şehrini kuran kim?

Kitaplar yalnız, kralların adını yazıyor,

yoksa krallar mı taşıdı kayaları?

Bir de Babil varmış boyuna yıkılan,

kim kurmuş Babil’i her seferinde?

Altın şehir Lima’nın, hangi evinde otururmuş acaba

yapı işçileri?

Nereye gittiler dersin, Çin Seddi’nin bittiği gece

duvarcılar?

Yüce Roma’da zafer anıtı ne kadar çok!

Kimlerdir acaba bu anıtları dikenler?

Sezar kimleri yendi de kazandı bu zaferleri?

Dillere destan olmuş koca Bizans’ta,

yok muydu saraylardan başka oturacak yer?

Atlantis’te, o masallar diyarında bile,

boğulurken insanlar uluyan denizde bir gece yarısı,

bağırıp imdat istemişler,

kölelerinden.

Genç İskender Hindistan’ı zaptetti!

Tek başına mı?

Sezar, Galyalıları yendi!

E bir aşçı olsun yok muydu yanında?

İspanyalı Filip ağlamış derler batınca tekmil filosu,

ondan başkası ağlamadı mı acaba?

Kitapların her sayfasında bir zafer.

Ama pişiren kim zafer aşını?

Her 10 yılda bir büyük adam.

Ödeyen kim faturayı?

İşte bir sürü olay sana.

Ve bir sürü soru.

“Okumuş Bir İşçi Soruyor” başlıklı bu şiirin sahibi, 1918 sonbaharında tıp öğrenimini yarıda bırakarak hastabakıcı olarak I. Dünya Savaşı’na katılmış, 1935’de Nazi yönetimince Alman vatandaşlığından çıkarılmış, Nazi faşizminin baskısı altında kirli siyasete hiç bulaşmadan eserleriyle ve fikirleriyle varlık gösterebilmiş, yoksulluk içinde can çekişen halkın yanında durmuş, 20. yüzyılın en etkili Alman şairi kabul edilen Bertolt Brecht’ten başkası değildir.

İhtiyacımız olan şey kahramanlar değil.

Aksi taktirde, 7 kapılı Thebai şehrini kuran Firavun Akhenaten’nin binlerce yıllık emeği başlatmasına sebep olduğu, işçilerin çalışarak öldüğü bir düzende, sadece kralların adını duyarız.

Taş taşırken sakatlanan, sesiz sedasız ölen binlerce adsız kahraman.

Adlarını bilmediğimiz işçiler sayesinde bildiğimiz zalim krallar, taş şehirler ve görkemli kapılar.

Bilim insanlarının yaptığı araştırmalar, içini hazinelerle doldurduğu görkemli tapınaklar inşa ettiren Firavun Akhenaten’in, işçilerinin sağlığına ve çalışma şartlarına hiç dikkat etmediği ve binlerce yıl önce çalışanlar için hayatın katlanılmayacak kadar ağır olduğunu ortaya koydu.

Peki ödeyen kim faturayı?

Elbette ONU büyüten, koruyup kollayan ve biat edenlerdir.

O zaman bu biat niye?

Anlaşılan o ki, adını ilk olarak 1973 yılında yaşanan bir banka soygunundan alan “Stockholm Sendromu”nun kökleri binlerce yıl öncesine dayanıyor. En az insanlık tarihi kadar eski.

En yalın hali ile “Celladına Aşık Olmak” olarak da tanımlanablir.

Maharet, kahramanlara ihtiyaç duymayan bir toplum oluşturabilmek.

Büyük İskender’in Diyojen’i, birbiri üstüne yığılmış insan kemikleri içinden bir şey ararken görüp ne yaptığını sorduğunda, “Babanızın kemiklerini arıyorum; ama hangisinin kölelere, hangisinin babanıza ait olduğunu kestiremiyorum” cevabı ile Diyojen büyük sırrı ifşa etmiştir aslında!

Oyun bittiği zaman şah da piyon da aynı kutuya atılır.

100 Doların üzerinde yer alan ABD'li bilim insanı Benjamin Franklin’nin demokrasi 2 kurt ve 1 kuzunun öğle yemeğinde ne yiyeceklerini oylamasıdır. Özgürlük ise bu oylamaya itiraz eden tam teçhizatlı (silahlı) bir kuzudur.” sözü hepimizin derin ve derinlemesine üzerinde kafa yormamız, irdelememiz gereken bir sözdür.

Unutmayın; demokrasi, hak ettiğimizden daha iyi yönetilmeyeceğimizi garanti eden bir sistemdir.

Peki özgürlüğü temsil eden kuzunun silahı nedir?.

Mal kaybeden bir şey kaybetmemiştir.

Onurunu kaybeden çok şey kaybetmiştir.

Cesaretini kaybeden her şeyini kaybetmiştir.”

sözü, son nefesini verirken yanında olmayan doktoru Carl Vogel’e ulaştırılan bilgiye göre son sözleri “daha fazla ışık” olan, tahmini 225 IQ ile gelmiş geçmiş en büyük dâhi kabul edilen Goethe’nin yüzümüze vurduğu acı gerçektir.

Özgürlüğün sırrı cesarettir.

İhtiyacımız olan şey cesaret.

Unutmayın; cesaret akıldan gelmeli, o zaman cesarettir.

Aksi takdirde, bilgisizlikten gelirse cehalettir.

“Putların Alacakaranlığı” ve “Deccal” gibi eserlere de sahip, felsefe ve düşünce dünyasında büyük çığır açmış Friedrich Nietzsche “Cahil bir toplum, özgür bırakılıp kendine seçim hakkı verilse dahi, hiçbir zaman özgür bir seçim yapamaz. Sadece seçim yaptığını zanneder. Cahil toplumla seçim yapmak, okuma yazma bilmeyen adama hangi kitabı okuyacağını sormak kadar ahmaklıktır. Böyle bir seçimle iktidara gelenler düzenledikleri tiyatro ile halkın eğemenliğini çalan zalim ve madrabaz hainlerdir.”

Cahil bir toplumun seçtiğini zannettiği cahil kral, taç giydirilmiş eşşektir

Kim ne derse desin, ne isterse düşünsün günümüzde artık veraset yolu ile kral olanların yerini, seçimle gelen krallar alıyor.

Dünyada her kötülük, daima cehaletten gelir.

Ve de hareket halindeki cehaletten, daha korkunç bir şey yoktur.

Daha çok Sefiller adlı romanı ile bilinen Fransız düşünür Victor Hugo’nun Zalimlerin çarkı, cahillerin çalışmayan kafalarıyla döner.” sözü de hepimizin derin ve derinlemesine üzerinde kafa yormamız, irdelememiz gereken bir sözdür.

Zira, demokrasi, çoğunluğa, cahil olduğu konularda karar vermek cesaretini verir.

Peki Nietzsche’nin “cahil bir toplum sözü ile murat ettiği “Aşağıdakilerden” hangisi idi? 

    1. Aile Eğitimi
    2. Okul Öncesi
    3. İlköğretim
    4. Ortaokul
    5. Lise
    6. Ön Lisans
    7. Lisans
    8. Yüksek Lisans
    9. Doktora
    10. Hayat Okulu

Doğru cevap şıklarda yok.

CEVAP – Erdem

Platon’un öğrencisi Aristoteles’e (M.Ö. 384–322) göre erdem; aklın belirleyiciliğinde seçim yapabilen insanın iyiyi kötüden ayırtedebilmesidir.

Maalesef, KKTC olarak çok küçük bir ülke olmamıza rağmen, TAMAMEN adil, eşitlikçi ve özgür olan bir Refah Devletini detaylı bir şekilde tasarlayacak kadar AKILLI olamadık.

“saltanat” ve “baş olma hastalığı” çağımızın en bulaşıcı hastalıklarından daha bulaşıcıdır.

O yüzden bir an önce;

Kendimizi beğenmişliğimizi farkedip ve bunun bizleri yetersizliğe sürüklediğini görmemiz elzemdir.

İnsanlığa doğruluğa,

Göğsünü aç korkma sakın.

☼♣☼

Hür doğmuştur insanoğlu,

Hür yaşamak hakkıdır.

Yeryüzünde en iyi şey özgür olmaktır.

Hayat dur durmak bilmeden geçen bir mücadele,

Savaşan, kaybedebilir.

Savaşmayan, çoktan kaybetmiştir.

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.