Berlin zirvesini doğru okumak...

Yayın Tarihi: 02/12/19 07:00
okuma süresi: 8 dak.
A- A A+

Berlin zirvesi geride kaldı ama etkileri halen devam ediyor. ‘Zirveden sadece Akıncı mutlu’ başlıklı yazım muhafazakar kesimden hayli destek gördü ancak çözüm yanlısı birçok okuyucum da bana mesaj atarak süreci doğru okumak gerektiğini ve zirvenin aslında Kıbrıs Türk halkının menfaatlerine hiçbir zarar getirmediği gibi yarar da sağladığını anlattılar.

Bu yönde okurlarımızdan çok tepki gelince süreci yeniden değerlendirme ihtiyacı hissettim ve farklı bir pencereden de bakma ihtiyacı hissettim.

Tabii hangi açıdan hangi pencereden bakarsak bakalım sonuç çok değişmiyor ve gelişmeler bizim istediğimiz hızlılıkta gelişmiyor.

Gelin görün ki karşımızda çözüm istemeyen ve samimi olmayan bir Rum tarafı var. Avrupa Birliği’nin şımarık çocuğu Nikos Anastasiadis var.

Çok şükür ki Ankara Hükümeti, Anastasiadis’e baskı kurabilecek güçte ve bunu istediği zaman korkmadan uluslararası kamuoyunda yapıyor.

Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın gerektiği zaman çözüm yönünde ortaya koyacağı güçlü çözüm çabasının yanı sıra Cumhurbaşkanı Akıncı’nın da hakkını yememek lazım.

Akıncı görev süresince istikrarlı ve kararlı oldu. Bu özelliği uluslararası camiada ona bir avantaj sağladı. Tabii bundan sadece Akıncı değil, Kıbrıs Türk toplumu da avantaj sağladı. Beş kez İsviçre’ye gidildi. Her gidileceğinde bazı çevreler gidilmesin dedi. Her seferinde tepki konuldu. Ne oldu peki her seferinde Kıbrıs Türk tarafı moral üstünlüğü sağladı.

 Berlin de yapılan üçlü toplantı da aynen öncekiler gibi oldu. Gidilmesin dendi ama gidildi.

Bizim açımızdan iyi oldu olmasına ama Nikos’un durumu yine aynı.

Zirvenin yapılması Guterres’in bir kararı

İlk defa bir BM genel sekterinin açıklamalarında Kıbrıs Türk liderinin söylemi ile örtüşen bir özellik gördüm. Crans Montana’dan bu yana Guterres’in açıklamasında o var.Hatta iddia edebilirim ki kullandığı dil bile Akıncı’nın diline yakın.

Hafızanızı yorarsanız hatırlarsınız. Biz bu şekilde inandırıcı ve kararlı liderlikle toplum olarak kazanıyoruz kaybettiğimiz bir şey yok.

Neden beşli değil de üçlü bir zirve yapıldı sorusu çok soruldu, eleştirildi de aynı zamanda. İşin gerçeği şu, öncelikle bunun Akıncı ile bir alakası yok; bunun BM ve Guterres ile bir alakası var.

Şöyle ki Eylül ayında New York’a gidildiğinde, Guterres, Cumhurbaşkanı Akıncı’ya üçlü mü yoksa beşli bir zirve yapalım diye sormuştu, Akıncı da Guterres’e “Siz nasıl uygun görürseniz biz uyarız” cevabını vermişti.

Guterres de Lute’u yeniden görevlendirip, bir mekik diplomasisi yapmasının ve raporunu tamamlamasının arından kararını vereceğini söylemişti.

Öyle de oldu. Guterres üçlü bir zirve yapılmasına karar verdi. Berlin de olmasının da ilginç ve biraz da komik bir gerekçesi var. Guterres’in Berlin’de yapacak başka işleri de olduğundan zirvenin Berlin de olmasını istedi. Yoksa özellikle Berlin seçilmiş değil.

Bunu öğreninceye kadar birçoğumuz Berlin duvarının yıkılmasını örnek vermiştik ancak neden bu değilmiş.

Guterres önemli bir sorumluluk üstlendi

Gelelim beşli zirvenin ne zaman yapılacağına. Bu konuda sorumluluk tamamen Guterres’in kendinde ve nasıl bu kadar büyük bir sorumluluk aldı açıkçası ben de merak ediyorum. Üçlü zirve yapmak kolaydır. Çağırırsınız liderleri onlarda çıkar gelir ama iş beşli zirveye geldi mi garantörler ve tarafların toplanması daha doğrusu ikna edilmesi kolay iş değil.

En son Crans Montana da Türk Dışişleri Bakanı Mevlut Çavuşoğlu ile birlikte Cumhurbaşkanı Akıncı birlikte oldukça başarılı bir performans ortaya koymuş ve tek kelimeyle bir mucize yaratmışlardı. Her ne kadar Rum Lider Anastasiadis zirveyi bozmuş olsa dahi Türk tarafı tek bir vücut olarak çözüm istediğini tüm dünyaya göstermişti.

İşte bu noktada aynı sinerjiyle yeniden bir beşli konferans olur mu orasını bilemem ama olmasını çok isterdim doğrusu.

İşte bu nedenle Guterres’in beşli zirve konusunda işi son derece zordur. Bundan sonra beşlinin ne zaman toplanacağı ile ilgili inisiyatif de Birleşmiş Milletler’de dir.

Guterres kendisi bir çalışma yapacak, en uygun zamanda ne ve nasıl yapılacağına karar verecek. Yani işin yükü bu sefer Guterres’de dir. Crans Montana da Guterres biraz çekimserdi. Ağırlıklı yük Akıncı ile Ankara’ydı ama bu sefer bu yükü Guterres üstlenecek.

Beşli Haziran 2020’den sonra

Bir başka doğru anlaşılması gereken konu daha var ki beşli zirvenin yapılması için en az 6-8 aylık bir zamana ihtiyaç duyulduğudur. Geçtiğimiz günkü yazımda Cumhurbaşkanının açıklamalarını açıkçası ben yanlış anladım, yanlış anlamamın nedeni de anlamlandıramamam olsa gerek ancak bu konuda Cumhurbaşkanının da daha açık olması gerekirdi.

 Birleşmiş Milletlere yakın çevrelerinden aldığım duyumlara göre garantörlerinden biri olan İngiltere’nin Brexit nedeniyle yaşayacağı bir erken seçim var ki bu son derece önemli, Yunanistan’daki hükümetin yeni oluşu ve gergin olan Türk-Yunan ilişkilerini tamir etmekteki arzusu, Nisan’da gerçekleşecek olan bizim seçimlerimiz hep bunlar Haziran 2020’ye kadar beşlinin olmasını engelliyor.

Akıncı’nın Berlin zirvesini sanki de seçimlere yönelik yapmış gibi algılanması pek doğaldır. Doğaldır diyorum çünkü demek oluyor ki Cumhurbaşkanlığı Guterres’in Kıbrıs konusunu bu sefer gayet ciddi ele aldığını anlatamadı. En azından ben bunu böyle görmedim. Çünkü BM, Kıbrıs konusunda bir son deneme mi değil mi bilemem ama Kıbrıs konusunu çözmeye yönelik bu sefer kendisi inisiyatif üstleniyor.

Perde gerisinde hangi aktörler ne istiyor bekleyip göreceğiz, fakat bildiğim iki gerçek var. Birincisi Akıncı’nın bu sorunu çözmek için ciddi anlamda istekli olduğu ve başarmaya yakın olduğudur ama ikinci ve en önemli gerçek ise Türkiye’nin çözüm olacağına ve samimi olunduğuna inandırılması gerektiğidir.

********************

Günün Sözü

Hayat zamanda iz bırakmaz, bir boşluğa düşersin bir boşluktan. Birikip yeniden sıçramak için. Elde var hüzün.

Attila İlhan

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Gökhan ALTINER yazıları