Kültür sanat ayıbımız

Yayın Tarihi: 19/09/16 08:00
okuma süresi: 4 dak.
A- A A+
Arkadaşlarımla Nürnberg'te bir toplantıdayım. Bir kasabanın yıllık sanat etkinliklerinin programını planlıyoruz.

Devlet katkısı yanında iş insanları, şirketler ve vakıfların da katkıları konuşuluyordu.

Toplantı sonunda söz ülkemizdeki kültür sanat faaliyetlerinden açıldı.

Derken Devlet Tiyatromuzun yanlış hatırlamıyorsam 2000 yılından beri yanmış olduğunu ve yönetimin umurunda bile olmadığını anlattım.

Beni dinlerken hayretlerini gizleyemedi arkadaşlarım.

Aramızda Almanya'nın en büyük ve güçlü vakıflarından birinin yönetim kurulu üyesi de vardı.

Beni soru yağmuruna tuttu. Zorlandım ve utandım cevap verirken.

Benimle olan yakın dostluğundan mı yoksa ülkenin haline acıdığından mı, anlayamadığım bir tavır takındı ve dedi ki " bizim vakfın her yıl artmakta olan bir serveti var ve bazen biz bu parayı kullanmakta zorlanıyoruz. Yönetime sorayım ve sizin tiyatronun yeniden inşa ettirilmesini önereyim. Daha önce de bu tür çalışmalarımız oldu."

Bu arkadaşım Almanya'nın ileri gelen ve en saygın iş insanlarından biridir. Bana güvenir, inanır ve söz verirse de yapar.

Bu bilgiyi sosyal medyada paylaştım. Anında birçok olumlu ve olumsuz yorum geldi. Devlete olan güvensizlik paranın cebe atılacağı, çar çur olacağı yazıldı. Vazgeç yapma dediler.

Öte yandan özel mesaj kutumda belirtilen takdir, sevinç ve motivasyonun sıcaklığını Laptop'umun tuşlarında hissettim.

Ülkemin ve insanının ihtiyaçlarını bir nebze de olsa gidermeye çalışmak insanlık adına görevim oldu her zaman.

Arkadaşımdan gelen bu teklif karşısında aslında bir duygusal karmaşa içine girdim. Bir sanatçı olarak yönetimlerimin yetersizliği, acizliği yüzünden 16 seneden beri yanmış olarak duran Devlet Tiyatroları binasının yapımı için Alman'lar yardım etmek isteyince utandım, yerin dibine girdim.

Tiyatrocu arkadaşlarımın geleceğini düşündüğüm zaman da sevindim. Hem de çok.

Bu kadar kolay mı bu katkıyı almak? Bence evet. Yönetimin yaptırmasından daha kolay.

Ama Alman da bize hade al bu parayı git istediğin gibi bir tiyatro binası yap demez her halde.

Şartlar koyabilirler. Örneğin, projeyi daha önce tiyatro, opera veya konser salonu yapan bir mimara çizdirmek. İnşaatın kontrolünü, yerli şirket ve işçilerle birlikte yapmak. Belki arada bir de Almanya'dan bir kültürel etkinliğin sahnelenmesini organize etmek.

Sanatçı sayısını, yılda kaç değişik oyun sahneleneceğini, seyirci talebi vs. vs. bilmek isteyebilirler. Haklı olarak.

Herşey oldu bitti diyelim. Kapıya da küçük bir levha, üzerine de vakfın adını yazmayı unutmayız herhalde.

Grand Final olarak da kurdeleyi kesecek olanlar binanın üç katı değerindeki Alman yapımı Mercedes'lerini kapının önüne park edip açılışı mı yapacaklar?

İşte bunu dengeleyemiyorum kafamda. Para var ama yok.

Dr. Jekyll ve Mr. Hyde gibi bir durum.


Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Kıbrıs Postası’nın editöryal politikasını yansıtmayabilir.
#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Doç. Turgay HİLMİ yazıları