“Şimdi” sürdürülemez!

Yayın Tarihi: 28/09/23 07:00
okuma süresi: 5 dak.

Son yılların Kıbrıslı Türkler için özeti:
“Ne veriliyorsa...”

Evet, sana ne veriliyorsa, 
sen de bu verili şartlara göre hayatı ve politikayı restore edeceksin...
Mecbursun...
Bir çeşit "yanaşma" kültürü resmiyeti içinde ...

İdeoloji diye bir şey yok!
Var mı?
Olsa olsa batılı bir iktisat ve İslami hayat tarzının taklidi var...

Zaten Kıbrıs’ın kuzeyinde başat olarak Anadolu kültürünün dominant hale geldiği, ancak Afrika ve Rus kültürlerinin de etkin olmaya başladığı gayet açık!
Konuya yaşam tarzı ve Kıbrıslı Türk kültürü üzerinden bakılınca tereddütte pek de yer kalmıyor!
Neye mahkûm ederler, ya da ne sunarlarsa ona razıyız!

Peki gelecek yakın yıllarda ne olur?

Size önce şunu sorayım:
“Bugün Kuzey Kıbrıs'taki "akıl" ve onun yaşamda pratik bir ifadesi var mı?
Var ise nedir?”

Eğer Kıbrıslı Türk toplumunun ihtiyaçlarından kaynaklanan ve feyz alan bir vizyonunuz yoksa, 
bütün bu yapılmaya çalışılan “reform” süreçleri başkalarının eline geçer...
Bu da ülkeyi daha önce başarısız olandan daha da kırılgan yaparak,
riskleri yönetmede ve fonları nereye gitmesi gerekiyorsa oraya etkin bir şekilde yönlendirmede yetersiz kılar...

Kısacası, 
Kıbrıs’ta federal bir çözüme ulaşılmaz, üretim araçları kontrol edilmez ve üretim odaklı bir yapıya geçilmez, 
eğitim sistemi toplumsal ihtiyaçlara göre düzenlenmez,
ve siyasetin topluma, toplumun da siyasete karşılıklı popülizmi sona erdirilmezse,  
bence toplumsal, sosyolojik ve kültürel bağlamda Kıbrıslı Türk kültürünün toplumsal yaşamdaki başladığı sona erip, tabiri caizse "beyin ölümü" gerçekleşebilir...
Artık yaşamda olmayan, 
aramızdan ayrılan birine yapılması gereken ne ise, 
beyin ölümü gerçekleşene de yapılması gereken o olur!
Böylelikle yaşam ünitesinde suni yaşatma aletlerine bağlı tutarak yaşatmaya da mecbur kalınmaz...

Hobbes'e göre:
"özgür bir adam, 
iradesi dahilindeki yapacaklarına mani olunmayan kişidir."
O halde, 
birisi bize Kıbrıs’ın kuzeyindeki özgürlüğe giden yolun bir matrisini çıkarsın...

Bir kere, mevcut statükoyu değiştirmek için çıkarların yeniden tanımlanması gerekir...
İstenilen algının oluşturulması, 
ancak ve ancak yeni bir tanıma göre mümkün olabilir...
Örneğin, 
jeolojik formülasyonları halkın beklentileri ile daha inandırıcı argümanlarla,
ve pratik temellerle bütünleştirebilirsiniz...
Tabii ki burada dikkat edilmesi gereken husus, 
algının oluşturulması değil, 
algının yönetilmesidir...
Çarpıtma değil!
Bir duygusal politika değil!
Karşılıklılık kuralı...

Amaç;
ulusal çıkarların değerlendirilmesinde,
bir kendi kendini aşma politikasının yerleşmesidir!
Kıbrıslı Türklerin mübadele edilebilir değerlerine yönelik bir politika, siyaset üretmektir.

Yoksa, başkalarının bilincine ulaşmak kolay!
Ne veriliyorsa, hayatı ve politikayı da ona göre restore edersin, olur biter!

"Bilincin eylem zamanı şimdidir, -adalık- zamanıdır.
Geçmiş ve şimdi yalnızca materyaldir.
O materyal kullanılarak gelecek yapılandırılır, ki paradoksal olarak o “gelecek” hep gelecektir.
Yani hiç gelmeyecektir...

“Şimdi” ise felsefi olarak ele alınamaz, zira “zamansızlık”ta daha oluşurken kaybolur, 

geçmişe dönüşür…" (Bilgin Saydam / Psikeart: Sayı 44).
 
Geçmiş, gelecekle ilgili ümitleri beslediği için önemlidir.
Bu yüzden geçmiş, değer ve anlam kazanır...
Materyaldir...
O materyal kullanılarak, gelecek yapılandırılır...

 
Biz Kıbrıslılar, aynı alışkanlıkların yaratıklarıyız...
Aynı şeyleri düşünmek, bizleri aynı seçimleri yapmaya yönlendiriyor!
Aynı deneyimler, aynı duygular, aynı düşünceler...
Dolayısıyla, bu adada gelecek hep geçmişe mi dönüşüyor?!
Yoksa defnedilemeyen bir ölü gibi mi yaşıyoruz?
 
Oysa ki, "şimdi" gibi bir güne inanmak gibidir hayat!
Gündelik zaman-mekan rejiminin kuralları içerisinde, ileriye bir adım atmaya benzer;
bilinmeyenin korkusu, keşfin ümidi vardır adım atmakta!
Metafor olmadan, yani bir şeyin yerine koyduğu başka bir şey olmadan, "şimdi" sürdürülemez...

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Prof. Dr. Mehmet ÇAĞLAR yazıları