‘Derin Kıbrıs’ın makbul adayı Akıncı: Kim korkar seçimden

Yayın Tarihi: 15/09/20 16:33
okuma süresi: 8 dak.

İstediğimizi yapabiliriz ama ‘isteklerimizi seçmekte’ özgür değiliz”

 Arthur Schopenhauer

16, 17 ve hatta 15 numaradan da yoksun Covid-19, doğrusu “Sars-Cov-2 küresel tatbikatı” öncesi KKTC’de mevcut Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’ya karşı aday olan “diğerleri”, bol sayıda geniş adaylık katılımları nedeniyle şansını kaybetmişti…

Ümitleri yoktu.

Çünkü “ben” dediler ve dertlerinin içini doldurmaksızın savundukları “davaları” olmadığını ispat ettiler.

**

Pandemi tatbikatı, bu “diğerlerine” bir talih atamıştı oysa...

Ne var ki geldiğimiz noktada seçim “yeniden ertelenmezse” yine değerlendirememiş olacaklar…

Tıpkı ikinci tura da girerek Akıncı’yı rekor oyla getiren eski Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu gibi bu “diğerlerinin” bugünkü durumu…

İcap ettiğinde ‘ben şöyleyim de böyleyim’ diye konuşan Akıncı, gücünü hala ‘Meral Hanımı ilk tur sonrası dinlemeyen’ Derviş Eroğlundan alıyor...

Anlaşılan bu kez de gücünü karşısına yanlış bir dizilimle “dikilen diğer adayların “egolarından” alacak ve ikinci tur misali pandemi sonrası dönemde de aralarında anlaşamayan bu diğerlerine karşı Akıncı, belki ‘yeniden’ seçilecek.

**

Türkiye’de ‘erken seçimi’ hayal eden uluslararası odaklar, Trump’ı da devireceklerini varsayarak Doğu Akdeniz’de Kıbrıs senkronunu yeniden Akıncı ile dengelemeye çalışabileceklerini düşünebilir…

Ancak bu kez kumar, Kissenger’in da pandemi sürecinde kaleme aldığı sarsıcı makalede işaret ettiği gibi gerçekten de büyük…

Mustafa Akıncı, “küreselci” demokrat Bill Clington’un veda resepsiyonuna katılmış “tek Türk ünvanını korumanın rahatlığı ile kendisini “bana Bidenepolis derler” diye tanıtan Joe Biden ile -seçildikten sonra- “yeni bir kimliğe” bürünebilir…

Bu olası “yeni kimlik” ve fiili “yeni vizyon” şimdi O’na oy verecekleri de fazlasıyla kızdırabilir…

Ama bu seçmen alışık.

Çünkü zaten Akıncı ile bu hayal kırıklıklarını çok yaşadılar…

Vadettiği hiçbir şeyi yapmayan ve her bakımdan eleştiriyi hak eden Mustafa Akıncı, bölünmüşlüğün “esas lideri” olarak hepinizi şaşırtabilir… 

Akıncı’nın “neslin son denemelerinden bahsetmiş” bir lider olduğunu unutmayalım.

TÜRKİYE BÜROKRASİSİ ‘İRSEN KÜÇÜK OPERASYONLARINDAN’ HALA DERS ÇIKARMAMIŞ…

Öte yandan pandemi ile ertelenen Cumhurbaşkanlığı seçim süreci ile iki şey değişti ya da barizleşti;  

İlki Serdar Denktaş

“Bir şeyleri dengelemenin” önemini fark etti ve ‘seçimin ertelenmesini ilk öneren siyasetçi’ olarak aday olmaya karar verdi…

İkincisi ise Türkiye, tüm hızıyla ‘kendine göre haklı teorik’ gerekçelerle mevcut Başbakan Ersin Tatar’dan yana ağırlığını koydu.

Kontrolsüz bir körükleme ile hem de…

Türkiye ağırlığını, KKTC ile Ekonomik-Mali protokolleri çöpe atıp 90 model cep harçlığı usulüne dönerek değil sadece, pandemiyi -reform fırsatı olarak değerlendirmesi gereken- Kıbrıslı Türklerin geleceğini –hamasi sözler dışında- önemsemediğini de göstererek koymaya devam ediyor…

Türkiye’ye ‘anormal’ davet biçimleri…

Maraş’ın seçimden önce Tatar lehine açılması noktasında görüş birlikleri…

UBP içi muhaliflerle ‘köşklerde’ görüşmeler vesair her biri ayrı ayrı Mustafa Akıncı kampanyası gibi görünen gayretler ve siyaset biliminden yoksun ‘acemi’ çabalar…

Ne denebilir: anlaşılan “Akıncı tecrübesi” ile çalışmak istiyorlar.

Türkiye, tıpkı UBP kongresinde merhum İrsen Küçük gibi bir adamı Kıbrıs Türk siyasetinden “utanç içinde” –kendi eliyle- sildiği gibi şimdi de Cumhurbaşkanlığı seçimi arifesinde bir süredir yine sahada sözde “tam markaj” halinde bir şeyleri başaracağını zannediyor.

Bu hatalara Türkiye Cumhuriyetinin kurum ve kuruluşları eliyle imza atanlar seçimden sonra “batırmanın” hesabını vermeyeceklerini zannediyorlarsa yakın tarihi ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı tanımıyorlar demektir…

AKINCI ÜZERİNDEN LEFKOŞA-ANKARA ARASI KARŞILIKLI KORKU SİYASETİ…

Türkiye ile bazı Kıbrıslı Türkler, karşılıklı ilkel bir biçimde “korku” stratejisi yüklemeye çalışıyorlar…

Türkiye “Akıncı olursa” diye korkuturken Lefkoşa, “Eğer Akıncı olmazsa” diye korkutuyor…

Eskiden statükonun devamını sendikalar temsil ederlerdi.

Korkuyu onlar yayar, gerektiğinde sahaya iner ve sağ/sol siyasetin “harçlığını” bu yolla Ankara’dan temin ederlerdi…

Bu sigorta ‘statükocu’ rol, KKTC’de Mustafa Akıncı’nın artık…

Bu yüzden de favori.

Aslında Akıncı, bir aday olarak “her şey böyle dursun, devam etsin” diyenlerin, pandemi sonrası  ‘küresel ekonomik krizi işaretle para akışını’ kontrol edenlerin, yani aslında “KKTC siyasetinin neredeyse tamamının adayıdır.

Ancak unutulmamalı ki anaların çocuklarını kaybetme korkusu, çocukların anasını kaybetme korkusundan daha çoktur…

Arthur Schopenhauer’un işaret ettiği gibi: “İstediğimizi yapabiliriz ama ‘isteklerimizi seçmekte’ özgür değiliz”.

Yani ne ‘yiyeceğinizi’ seçebilirsiniz ama “aç olmamayı’ tercih edemezsiniz.

Korku siyasetinin Lefkoşa ayağının içi aslında boş.

Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı yeniden seçilse dahi Türkiye, KKTC’de ‘istediğini yapma’ konforunu kaybetmez…

İşin özü anlayabilenler için budur.

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.