Gençler, genel başkanları yeterince terletemedi…

Yayın Tarihi: 21/01/22 09:30
okuma süresi: 10 dak.

Kıbrıs Postası, seçimde sandık gününe 4 gün kala tüm siyasi parti başkanlarını aynı sahnede bir araya getirerek ‘gençlerle’ buluşturdu önceki akşam…

Kıbrıs Postası ve Kıbrıs Türk Gençlik Kongresi iş birliğinde düzenlenen “Geleceği Konuşuyoruz” programı KKTC’de formatıyla bir ilkti…

Gazeteciler ya da sunucular değil, gençler sordu bu kez ve de ilk kez…

Genel Başkanların iki kez 5’er dakikalık hitapları dışında soru-cevap olarak ilerleyen program ilgi gördü, rekor kırdı.

Gençlerin siyasete ilgisiz olduğu, düşüncesini yerle bir eden program öncesi gençlerden çok korkuyordu Genel Başkanlar…

Daha önce yaptıkları, yapılmış bir şey değildi.

**

Programda UBP Genel Başkanı Faiz Sucuoğlu, gençlerin karşısına geç çıktı.

Ama gençler bunu nezaketle sorun etmedi.

Ulusal Birlik’te –bir Derviş Eroğlu geleneği olarak- ne kitle ile canlı yayında yüzleşmek, serbest kürsü soru yanıtlamak; ne de diğer siyasi rakipleri ile aynı ortamda fazla haşır neşir olmamak bir prensiptir ama Sucuoğlu öyle böyle geldi.  

Gençler soruları ile, Sucuoğlu da –iki kez ek yapmak ihtiyacı hissettiği- yanıtları ile açığını kapatmaya çalıştı ama “genel olarak” Faiz Sucuoğlu, partisinin genç teşkilatının slogan ve tezahüratları ile kapılarda ağırlansa da “program performansı” olarak “geç gelişini” dengelemeye çalıştı.

Kendisini ezdirmedi.

Ne de olsa O, “Ankara’nın en mağdur figürü” olarak oradaydı.

Muhalifi gençler bunu mevzu bahis etmedi, çünkü bunun seçim sathında bileyici olacağını bilecek kadar akıllılardı.

Sucuoğlu, seçim kararı alan Başbakan olduğunu, rekorla UBP Genel Başkanlığına taşındığını, ‘ödenemez’ denen her ödemeyi -üstelik yıl sonuna çatan- son iki aydaki kur krizine rağmen yapılabildiğini öne çıkardı.

**

Ana muhalefet partisinin doğal olarak ‘yıldız’ olması beklenen CTP Genel Başkanı Tufan Erhürman, ortak kanaatle “sinirli” idi.

Aslında Sayın Erhürman öyle biri değil.

Kuliste sigara içerken devamlı gülümseyebiliyor ama kitle karşısında genel olarak da bir asabi hali var.

Gençler karşısında böyle olmaz diyordum ama; sanki önceki gece “ekstra bir durum” içindeydi.

Kim bilir belki de CTP’nin genç teşkilatını ya Mustafa Akıncı’nın ya da Mehmet Harmancı’nın peşine sürüklemenin mahcubiyeti içinde idi.

Bunu diğer arkadaşlarımız da fark etti: Tufan Hoca; gençlere umutsuz olmayın, biz nice şeyler atlatmış bir toplumuz, mesajını net verdi ama asabi idi.

Gençlerin genel olarak gözünün içine baktığı Erhürman, ne denli somut şeyler söyleyebildi emin değilim.

Özellikle Euro konusunda başından beri “TL’yi endekslemeyi” kast ettikleri iddiası doğrusu tutmadı.

Ama Sucuoğlu’nun savunduğunun aksine “Ersin Tatar’ın içine bir kez bile girebileceği meçhul müstakbel yavru sarayı” konusunda Erhürman çok önemli bir tespiti kayıtlara geçirdi: “Külliye için yapılan protokol 14 Milyon TL idi. Yani Sucuoğlu’nun bu programda harcanmazsa geri dönecek yanıtı doğru değil çünkü şimdi 586 milyon TL’den bahsediyor”

**

Erhan Arıklı’ya doğal olarak KIB-TEK, elektrik kesintileri konuları soruldu. Orada ortaya çıktı ki hiçbir Genel Başkan özellikle gençler karşısında artık KIB-TEK’i savunacak halde değil.

EL-SEN ve müktesipleri programı başından sonuna bir izlesin.

KIB-TEK bir yapı olarak arkasında kimsenin duramayacağı bir noktada: Kimse o topa girmiyor...

Bu, Kıbrıs Türk Gençlik Kongresi’nin program arasında katılımcılara özetlediği çalışmasında da netti: Gençler KKTC’de elektriğin sadece KIB-TEK eliyle temin edilmesine karşı.

Ötesi özel elektrik şirketi de istiyorlar...

Arıklı, UBP’ye oynadı, hatta “sizin korkulu rüyanız benim…” diye çıkıştı programda ve kendi minvalinden alacağını aldı. Gençlerin siyasete ilgi duymasının önemine değindiği kısımlar bir retorik olarak değerli idi.

Faiz Sucuoğlu ile girdiği “YDP-Zaroğlu” kısa süreli polemiği ise ne denli tatmin edici idi emin değilim.

Bunu tam olarak 24 Ocak sabahı anlayacağız.

**

Kudret Özersay, ülkemizin genel karanlık tablosu karşısında gençler karşısında sempatik olmaya gayret etti.

İyi niyetle “umut ritmini” korumaya çalıştı.

Gençler karşısında temel olarak “biz en genç vekil adayları olan partiyiz, ötesi var mı?” tadında övündü ama gençlerden birinin “içmediği o kahveyi” ve “cumhurbaşkanı olmak için bu hareketi kurmadım” söylemlerini hatırlatması üzerine doğrusu yanıtı tatmin edici değildi.

Neticede “kötü mü oldu?” dedi, geçti.

Özersay, en temelde geçmiş iki hükümette de halkın hak ve menfaatlerinin sigortası olduklarını argümanını öne çıkardı.

Beceriksiz yönetimlerin bizi bugünlerde 80’lerin karanlığına gömdüğünü ifade edişine herkes katıldı.

Kudret Özersay eski bir müzakereci-diplomat olarak alışkın olduğu için 5 saati bulan yayın boyunca aynı yüzü ve tavrı koruması takdire değerdi.

**

Fikri Ataoğlu’nun, 4 net saatlik yayın boyunca salondaki kitleyi hem toplu olarak “güldüren” hem de toplu olarak “alkışlatan” tek genel başkan olması gerçekten şaşırtıcı idi.

Bir genç soru karşısında Mehmet Çakıcı’ya “sempati” ile çatan hali, gerilen sinirleri rahatlatan tek andı.

Ataoğlu’nun 24 yaşında ülkeye dönüşünü “bir genç olarak” anlatması, taksicilik yaptığı yılları, limanda çalıştığı günlere değinmesi program konseptine uygun gençlerle arasında bir bağ kurma çabası bakımından başarılı idi.

Kendisi de bir zamanlar ‘bir genç olarak çok sıkıntılar yaşamış biri’ olduğunu vurgulayarak umudu o da Tufan ve Kudret hoca gibi özellikle vurgulama ihtiyacı hissetti.

O’na da tıpkı diğerlerine olduğu gibi “terleten çok sıkı” sorular gelmedi.

**

Mecliste 12-13 saatlik kesintisiz konuşma rekortmeni Mehmet Çakıcı her zamanki gibi “iyi konuştu”…

“Geçişlerde” şerbetli biri olarak “teklemedi” ama o da agresifti.

Bunu sadece gençlere değil, programı sunanlara da hissettirdi.

Süre pazarlığına falan dahi girmeye kalktı.

Gençlere anlatılan masallara atıfla Çakıcı’nın “Sterlin 12’ye sabitlensin dedim, bankaları karşıma aldım; Bir önceki gençlik kongresi sırasında Cumhurbaşkanı Antep’i geziyordu; Tufan Hoca ‘kaynak var’ diyor ama bir adım öteye gidemiyor; Başbakan Türkiye’ye gitti, fotoğraf çekti geldi, meşalelerle karşılandı!” gibi tespitlerine tüm gençler hak verdi.

Çakıcı, gençlere en çok “teşekkür eden” Genel başkan olarak tamamladı performansını…

**

 Yeni “kızıl CTP” olarak Münür Rahvancıoğlu, kendisini en dikkatle dinleten kişi idi.

Misyon ve vizyon olarak kendisin tüm diğerlerinden ayırmasını bildi; “Ben bu gece burada 10 yıllardan beri kurulmuş olan ve istikrarlı olarak bu ülke insanını yoksullaştırırken, bir avuç ultra zengini daha fazla zengin eden rejime karşı mücadele etmeden, mücadele etmek için güçlerinizi birleştirmeden, hiçbirimiz için gelecek olmadığnı bildiğiniz bu gerçeği bir kez daha anlatmak için geldim…”

Rahvancıoğlu’nun iki kez gençlere genel anlamda sorulması ve sorgulanmasını istediği konu hepimizin gündemi olmalıdır.

Özetle partiler, diyor manifestolarında iki başlık açmalı… Bir başlıkta tek başına gelirlerse ne yapacaklarını belirtmeliler. Diğerinde ise tek başına olamazlarsa “hangilerinden” vazgeçeceklerini…

Çünkü diyor Rahvancıoğlu, burada herkes en yüksek oyu aldığında ideal olanı vaat olarak anlatıyor.

Söylesinler diyor, ortak olduklarında hangisinden vazgeçecekler?

Bu tüm gazetecilerin de ön plana çıkartması gereken önemli bir fark.

**

Cemal Özyiğit, aslında programda en büyük manşeti çeken kişi idi.

Gençlerden birinin Mustafa Akıncı’nın partisi TDP’ye destek vermemesi ve açıkça boykotçu bir eğilimle “seçime lakayt” kalması tavrı karşısında “hayal kırıklığı yaşayıp yaşamadığını” sorması üzerine Özyiğit, sürpriz bir yanıt verdi.

Bu denli açık konuşmasını beklemezdim: “Akıncı'nin iradeye sahip çıkanlara destek vermesini istiyor, bekliyorum”.

UBP’li bir gencin, siyasette gençlerin önünü açması gerektiğine işaretle Özyiğit’in yaşını yüzüne vurması karşısında TDP’li bir gencin de Faiz Sucuoğlu’nun yaşını hatırlatarak aralarında sadece 1 yaş fark olduğunun ortaya çıkması programın en renkli anlarından biri idi.

Yılların öğretmeni, sendikacısı olarak Özyiğit’in “Size ekolojisiyle, çevresiyle bir güzel ülke bırakamadık, yaratamadık. Ben aslında üzgünüm…” sözleri programın en samimi anlarından biri olarak kayda geçti.

**

Gençlere gelirsek…

Aslında gençler, sorulabilecek standart soruları sordular.

Sıkıştırdılar da; gazetecileri aratmadılar.

Ama Genel Başkanların “korkulu rüyaları” olmaya değer olmadıklarını da maalesef ortaya koydular.

Gençler böylesi bir ortamı acaba bir daha ne zaman bulacaklar?

Onların siyasileri canlı yayında daha da terletmesi beklenirdi…

Bu anlamda notları yarımdır ama iyi bir ilk antrenman oldu.

Kıbrıs Postası farkıyla bu ilk formatın tutacağı belli idi.

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.