Ahmet Ünsal: Kıbrıs Din İşleri’nde ‘2'nci Menzilcioğlu’ vakası

Yayın Tarihi: 06/10/22 08:30
okuma süresi: 8 dak.

KKTC Din İşleri’nin, Güney Kıbrıs’taki Hala Sultan Tekkesi Camii İmamı Şakir Alemdar’ın başına ördüğü çorabı anlamam çok uzun sürmedi bir gazeteci olarak doğrusu…

Şakir Bey’in kendisi de “görevden alındığını” nereden öğrendiğimi, Din İşleri’nin bunu yapmak için nasıl bir uydurma iş çevirdiğini çözüp haberleştirdiğimi bilmiyor.

Israrla soruyor “kaynağı” ama ahbap olmadığımız için kendisine sır vermiyoruz!

Sakın ola kendisine basınla ve gazetecilerle işbirliği yapma yaftasını da atmaya kalkmayın!

Gerçi atılan çamurlar karşısında benim bu endişem komik sayılır!

**

Kıbrıs’la tek bağı, 2018 seçimleri öncesi aldığı “KKTC Vatandaşlığından ibaret” olduğu anlaşılan KKTC Din İşleri Başkanı Prof. Dr. Ahmet Ünsal'ın üstelik imzasını da atmaya çekinerek yaptığı Şakir Alemdar açıklamasını okuyunca hepimiz utandık

Meslek hayatımda uzun süredir bu denli saçma bir basın açıklaması okumamıştım.

Kahvede bile konuşmaz insanlar...

Koca Din İşleri, lafları dedikoduları yazmış.

Konuşmaz, GEREĞİNİ YAPARSIN!

Konuyla alakadar ilgili sendikanın da açıklamasını okuyunca devlet kurumu sendika mı Din işleri mi, doğrusu tereddüte de düştüm.

Yazık, dedim…

**

Mevcut Din İşleri başkanı bir vaka, gerçekten.

Üstelik tarihin tozlu raflarında kalmış, unutulmuş bir vaka türünden

Arz edelim;

Türklerin Kıbrıs’ı fethettiği ilk yıllardan itibaren 1928 yılına kadar yani 350 yılı aşkın bir süre varlığını sürdüren Kıbrıs Müftülüğü makamının önemi 1950’ler Menderes döneminde yeniden gündeme gelir.

Müftünün atama ile değil, seçimle iş başına getirilmesi tartışmaların başında gündeme gelecektir ama İngilizler bunu istemez.  

1950’de Kıbrıs Türk liderliği ve basınının müftü konusunu sık sık gündeme getirmesi karşısında İngiliz sömürgeci Vali Sir Andrew Wright, bu görev için Kıbrıs’ta uygun biri bulunmadığı gerekçesi ile Türkiye’de Kıbrıs için müftü aramaya başlar

Müftünün esas görevinin Kıbrıs’ta İslam din ve varlığını tekrar ihya etmek ve bu esnada da gerek yerel gerek uluslararası siyaset faaliyetlerinden kaçınması gerekliliği vurgulanır.

Burada eleştiri konusu, 1928 yılından beri müftüsüz kalan Kıbrıs Türk toplumunun “müftüsünü seçmek hakkından yine de yoksun bırakılması”, valinin 3 yıl atayacağı müftünün ise Evkaf kadrosu içinde sayılıp maaşının Evkaf sandığından ödeneceği kararı olmuştur.

Dönemin Hür Söz gazetesi şöyle yazar: “Bu olay her ne kadar münasip görünmemekte ise de hükümet tebliğinde belirtildiği gibi 2 veya 3 sene devam edecek bir intikal devresi için biz bunu yine de makul karşılarız.”

**

İngilizlerin, Hristiyan Ortodoks Rumların piskopos seçimlerine müdahale etmeyip, Müslümanların müftülük makamını intihapla değil de tayinle doldurmak konusunda ısrarı gariptir haliyle…

Bu müftülerden biri “Muğlalı” YAKUP CELAL MENZİLCİOĞLU isminde bir “TİP” VARDIR Kİ UNUTULMAZ BİR VAKADIR!

Adam, Ankara’daki İngiliz Büyükelçi’sinin girişimleri ve bu amaçla vali tarafından Ankara’ya gönderilen icraat meclisi Türk üyesi Halid Beyin özel gayreti ile sömürge yönetimince atanır ve başlarda henüz “büyük bir vaka” olacağı bilinmeyen Menzilcioğlu’nun adaya gelişi memnuniyetle karşılanır...

Mersin Larnaka arasında düzenli sefer yapan devlet deniz yolları vapuru ile adamıza gelen Menzilcioğlu’nu limanda Evkaf Muharrası Kemal Serdar, Larnaka komiseri, Dr. Küçük ve arkadaşları karşılarlar.

23 yıllık aradan sonra ilk kez Kıbrıs Türk toplumunun yeniden bir müftüsü olmuştur ancak ne var ki bu adam üstelik ilk vaazında Kıbrıslı Türklerin “dinsizliği, imansızlığı” konusunu işler.

Merhum Denktaş’ın da içinde olduğu ahali başta sabreder dinlerken ama öğlen vakti duyurusu da yapılmış bu ilk müftü vaazıyla, camiden çıkarken bütün halkın istisnasız yüzünü düşürmüş, herkes birbirine “ne biçim müftü” diyerek camiden ayrılmıştır.

Muğlalı Menzilcioğlu, vaaz konseptlerini Atatürk’e çeşitli hakaretler ve devrimler karşıtlığı üzerine ısrarla sürdürür…

Toplum ve basında sevinç kısa sürede öfke ve hayal kırıklığına dönüşür çünkü Muğlalı 75 yaşındaki yaşlı müftü adeta bir provokatördür ve ortalığı karıştırmaya niyetli olduğu bellidir.

Doktor Küçük’ün, müftünün güve yeniği eski fesinin O’nu karşılayanlar üzerinde nasıl bir olumsuz izlemin yarattığını ve vaazını dinlemek için gittiği camide de ne büyük bir hayal kırıklığına vesile olduğunu anlattığı bir yazısı dahi vardır…

Maalesef, bir yanda henüz 38 yaşında genç dinamik ve Helen milliyetçisi Enosis Plebisitini yapan, adanın Yunanistan’la birleştirilmesi için içte ve dışta yoğun bir kampanya başlatmış olan başpiskopos Makarios vardır…

Bir yanda da böyle bir tip!

**

Kıbrıslı Türkler için “Muğlalının” yararlı bir unsur haline gelmesine imkân olmadığı nettir! 

Müftü’nün bir an evvel defolup gitmesi için adeta bir kampanya havası oluşur.

Müftü efendi Ada’ya gelir gelmez Türkiye’den geldiğini unutmuş ve Kıbrıs’ta yaşayan münevver İslam cemiyeti içinde ayırıcı bir şekilde çalışarak bir çok kimseleri birbirine sokmuştur.

Dönemin basının yazdığı gibi Kıbrıs’ta kara kaplı kitaplara bakarak fetva veren bir müftüye değil, doğrudan doğruya Kıbrıs Türklerinin dini işleri ile meşgul olacak, daima etrafa hürmet telkin ederek onların başında bir baba gibi hareket edecek bir zata ihtiyaç vardır ama Müftü Efendi “siyasete” de karışmıştır…

İşte bu Menzilcioğlu vakası, müftünün atama ile değil seçimle iş başına getirilmesi konusunun daha yoğun bir şekilde ele alınmasına ve hükümetin bir an önce gerekli yasayı çıkarması çağrılarının sıklaşmasına vesile olmuştur…

İngiliz sömürge yönetimi bu fiyasko sonrası yeniden atama yoluyla bu işin yürüyemeyeceğini kabul etmek zorunda kalmış ve 10 Eylül 1952’de “müftü seçimi yasasını” çıkarmıştır…

Akabinde Müftü Ali Dana Efendi seçimle iş başına gelecek İLK KIBRISLI TÜRK olacaktır.

**

Türkiye Cumhuriyeti Bakanlar Kurulu kararı ve Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanının onayı ile atanan Menzilcioglu’nun görevi 1 yıl bile sürmez…

“Muğlalı” Menzilcioğlu , zorunlu izne çıkartılarak ‘gönderilir’!

Kıbrıslı Türkler, akabinde iş başa düştü deyip, kendi müftüsünü seçer.

Bu seçimi de esasen İngilizlere rağmen yapar.

Sayın Ahmet Ünsal için bu anlattıklarımızın bir önemi yok, çünkü kendisi meşruiyetini "ne dinden ne diyanetten" alıyor.

Kendisini buraya gönderdiğini iddia ettiği “öğrencilerine” dayanıyor.

Kendisine tavsiyemiz, Menzilcioglu gibi bir an önce izne ayrılması…

Dediğimiz gibi Kıbrıslılar, kendi müftüsünü geçmişte seçmişti, yine seçer.

Korkmasın!

Korkmayın!

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.