Ya 'Sarı Öküz' ya da 'kucak'

Yayın Tarihi: 01/06/19 07:00
okuma süresi: 6 dak.
A- A A+

UBP-HP hükümeti, bugün muhtemelen siz bu satırları okurken ya meclisten güvenoyunu almış olacak ya da KKTC yakın tarihinin en büyük skandallarından birisi yaşanarak, güvenoyu alamayıp, memleketi daha da derin bir krize sokacak.

Doğrusunu söylemek gerekirse, şu yazdığım giriş cümlesi bile, içinde yaşadığımız sistemin nasıl da 'siyasi istikrasızlık' üzerine kurulmuş olduğunun göstergesidir.

Düşünün, bir parti, içinde bulunduğu koalisyon hükümetinden ayrılıp bir başka parti ile koalisyon kurmayı kararlaştırıyor ancak o kurulacak olan koalisyon daha kurulamadan 30 senelik evli bir çiftin yıpranmışlığını daha ilk günden yaşıyor , güvenoyu mevzusu bile tartışmalı duruma geliyor.

Peki nedir bu yıpranmışlığın belirtileri?

Bu mevzular ortaya çıktığından beri hemen her sabah yaptığım programlara da pek çok defa konu ettiğim üzere, UBP, HP ile kuracağı hükümet için, Lefkoşa İlçe Başkanı ve benim çocukluktan beri arkadaşım olan Sadık Gardiyanoğlu'nun harika bir metafor ile ifade ettiği üzere 'Sarı Öküz' diye nitelediği Eski Başbakan ve Genel Başkan Hüseyin Özgürgün'ü kurban verecek mi, esas konu budur.

Sadık, "HP eğer bunda ısrar ederse mandırasını boşaltırız" diye de ekliyor. Yani açıktan tehdit ediyor.

O bunu söylerken, HP lideri ise hemen hemen katıldığı tüm programlarda bu konuyu her türlü nihayetine erdireceğini söylüyor.

Yani Hoca, geçmiş dönemde bir türlü sonuçlandıramadığı (ve haksız yere diğer ortaklarını suçladığı) Özgürgün ile ilgili iddiaları, şimdi bizzat UBP ile kurduğu ortaklıkta nihayetine erdirecek ha?

Buna ancak, Hoca'yı 'Reis' mertebesine yükseltip, onun tanrı olduğunu düşünen 'müritleri' inanır sanırım.

O değil de, hade bunu yapmak için yoğun çaba sarfetti diyelim, son günlerde Twitter'den yaylım ateşine tuttuğu üzere, Özgürgün'ün İngilizlerin ünlü tabiri ile 'die with the boots on' yani 'postalları ayağında ölecek' şeklinde bir tutum izlediğini apaçık belli değil mi? Adam açıkça "sonuna kadar mücadele edeceğim" diyor.

Öte yandan Hüseyin Bey'in ortaya attığı iddialar da yenilir yutulur cinsten değil.

Diyor ki "Kudret Bey'in polis içinde adamları var, bunların vasıtasıyla yolsuzluk iddialarını kendine yakın 3 gazeteye yaydı" diyor.

Hükümete güvenoyu vermeyeceğini açıkça beyan eden Özgürgün bununla da yetinmiyor ve "Kudret Özersay ve çetesi" diye oldukça sert sözler sarf ederek, muhatabını "bitmiş tükenmiş birisi" olarak niteliyor , "UBP bunlarla hükümet yerine seçime gitse, zaten baraj altı kalırlardı. Bunlarla sonuna kadar mücadele edeceğim" diyor.

Eski Başbakanın bu ifadelerinin yenilir yutulur bir tarafı olmadığını, söz konusu polisler ve onların haber yaydığını iddia ettiği 3 gazete de dahil, tüm tarafları töhmet altında bıraktığını söylemek herhalde yanlış olmaz.

Peki başka ne gariplikler dönüyor?

Misal, dün sabah bir TV'ye konuk olan Başbakan Tatar, Başbakan Yardımcısı Özersay ile Özgürgün konusunda konuştuğunu ve ona "Özgürgün ile ilgili açıklamalar güvenoyu öncesi doğru olmadı. Partiyi karıştırdı. Konuşmalarımıza dikkat edelim" dediğini açık yüreklilikle anlatıyor.

Bunun üzerine kendisine "peki Kudret Bey ne cevap verdi?" diye sorulunca da "pek cevap veremedi" diyor.

Nasıl yani? Kem-küm mü etmiş?

Sürreal bir film gibi devam eden bu sürece, hükümete güvenoyu vermeyeceğini açıkça beyan eden Özgürgün'ün, bu hareketiyle parti tüzüğünü ihlal edip disiplin kuruluna kesin ihraç ile verilmesi beklenirken, Genel Sekreter Hasan Taçoy'un bunu yalanlamasıyla devam edebiliriz.

Yani UBP'nin 'sin da gülle geçsin" tarzı bir şekilde sorunları yorgan altına süpürme anlayışı içinde olduğunu söyleyebiliriz. İyi de parti içinde resmen bir 'dinamit' gibi duran bu sorun ile 'her an patlayabilir' paranoyası altında, bu hükümetin ömür ne kadar olabilir ki?

Araya bazı bakan olamayan UBP'li vekillerin "HP haddi bilsin" şeklindeki açıklamalarını da eklersek iş daha da vahim görülüyor…Daha Genel Sekreterlik kavgasına girmedik bile…

Hal böyle iken, yani UBP içinde hala daha çok etkin olan Özgürgün'ün başını çektiği bir isyancı grup olduğu açıkken, zorla kurdurulduğu belli olan bu hükümetin, bırakın halka hizmet etmeyi, ömrünün ne kadar olacağı bile şüphe altındadır.

Ya da, geçtiğimiz günkü hükümet programı tartışmalarında, Hamza Ersan Saner'in, Erhan Arıklı'ya cevaben dediği "Merak etme Arıklı, tıpkı Özersay ve partisi gibi günü geldiğinde seni ve partini de kucağımıza alacağız" diye açıkça beyan ettiği şey mi olacak?

UBP ile koalisyon kuranların bir daha hayır etmediğinin sarih olduğu gerçeğinden de yola çıkacak olursak, Saner'in 'kucak' lafının manasını daha iyi anlayabiliriz sanırım.

Bu durumda, ya o 'Sarı Öküz' verilir, ya da o 'kucağa' oturulur demekten başka çaremiz yok…

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Ulaş BARIŞ yazıları