Hatırla, hatırla, 5 Kasım'ı hatırla...
5 Kasım, dünya tarihine 'Barut Komplosu' olarak geçen olayla meşhurdur.
Kısaca bahsetmem gerekirse, 1500'lerin başında yönetimde reform yapan ve kiliseyi hükümete bağlayan İngiltere'de durumdan memnun olmayan katolikler vardır.
Sıkı bir katolik olan Guy Fawkes da bunlardan biridir.
Aynı zamanda bir asker olan Fawkes ve 12 arkadaşı bu durumu çözmek ve ilerici protestanlardan kurtulmak için bir komplo düşünürler.
Buna göre, 5 Kasım 1605 günü, parlamentoda aristokrat sınıfın da katılacağı bir zirve düzenlenecektir. Fawkes ve arkadaşlarının planı, toplantı sırasında parlamentoyu toptan havaya uçurup, işi kökünden çözmektir.
Plan aslında basittir: Parlamentonun alt katlarına barut fıçıları yerleştirilecek, ardından da toplantının başlaması ile birlikte fitil ateşlenecektir…
Plan uygulamaya başlayan ekip barut fıçılarını hazırlar ve ardından da binanın altına yerleştirilmeye başlar.
Aylar süren bu gizli işlem sonrası Fawkes ve ekibi binanın altına toplam 56 fıçı barut yerleştirir.
Fakat ekibe sonradan katılan Francis Treasham, son anda komployu sızdırır ve Fawkes, toplantının yapılacağı günün gecesi, sabaha karşı parlamento binasının altında fıçıların yanında ele geçirilir.
Büyük işkencelere maruz bırakılan Fawkes, tüm komplocuların ismini verir ve 31 Ocak 1606 günü asılarak idam edilir.
Sonraları İngilizce tekerlemesi 'remember, remember the fifth of november' diye çocukların havai fişek patlatıp eğlendikleri bir güne dönüşen ve İngilizce meali 'gunpowder plot' olan 5 Kasım'ın tarihi önemi budur.
Ancak 5 Kasım'ın ünü artık sadece İngiltere ile sınırlı değildir zira dünden sonra da Kıbrıs Türk siyasetine 'UBP komplosu' olarak geçmiştir.
Ha diyeceksiniz ki, UBP'nin damga vurduğu bin tane komplo vardır, niye düne taktın?
Dünden beri, kimi siyasetçi ve kalemşörün 'e zamanında da bu olduydu', 'filan tarihte da şu olduydu' şeklinde kötülüğü normalleştirme çabalarını esefle ve utançla izlediğimi not etmekle birlikte, bu yapılanların pervasızlığının şimdiye kadarki en büyüğü olduğunu söylemem gerekir.
Cumhurbaşkanlığı seçimlerine yapılan müdahaleye kucak açan, onu çağıran, hatta 'en çok bizi severler' diye böbürlenen UBP, tam da aynı şekilde müdahaleye maruz kalmış ve nihayetinde ortaya Kıbrıs Türk siyasi tarihinin en utanç verici açıklamalarından bazıları çıkmıştır.
Dünkü toplantı sonrası çektirilen hatıra fotoğrafı ise Kıbrıs Türk siyasetinin mezar taşına konacak kadar manidardır.
Ondan ötesi, bu müdahaleye rağmen hala daha demokrasicilik oynamaya devam eden, ağzına müdahale lafı almamak için bin dereden su getirerek laf çeviren Ana Muhalefet CTP'nin liderlik kadrosu da bu olanlara seyirci olarak hala daha düşük perdeden konuşmaktadır. Bu müdahaleleri, yapan üzerinden okumayıp, yapılan üzerinden okuyan sinik ve de silik anlayış, içine düştüğümüz korkunç sarmalın bir başka sebebidir.
Kuşku yok ki, bugün saraya çağrılan partilerin oynanan bu tiyatroya devam etme isteği, yapılan düşük tondaki açıklamalar, akıllara bazı gizli planlar yapıldığını getirmektedir.
Öte yandan siyasete giriş şekli bir 'müdahale' gibi olan ve Cumhurbaşkanlığı seçim döneminde yapılanları bıçak kemiğe dayanana kadar görmezden gelen HP'nin ruhani liderinin yaptığı açıklamalar da en basitinden geç kalmış açıklamalardır.
Buna rağmen açıklamasında en sonunda itiraf etmek zorunda kaldığı şey, yani "dış müdahaleler siyaset yapmayı anlamsızlaştırıyor" şeklindeki tespiti doğrudur.
Kendisi, daha önce, bu sistem değişmezse, bu etki bitmezse, bu kukla yapı sona ermezse, siyaset yapmak anlamsızdır şeklinde uyarılarımı hatırlayacaktır.
Dolayısıyla Cumhurbaşkanlığı seçimi sonrası Twitter hesabımdan yazdığım "Cumhurbaşkanını seçenler, Başbakanı da seçecekler, küsmece darılmaca yok" şeklinde tespitimin 15 gün geçmeden doğrulanması, öncesinde seçim süreci müdahaleleri için her gün programımda hatırlattığım "demokrasi gün gelip herkese lazım olur" şeklindeki kadim deyişin doğruluğunun ortaya çıkması beni değişik bir ruh haline sokmuştur diyebilirim. Bir yandan haklı çıkmanın mağrurluğu, bir yandan başkaları adına utanma duygusu...
Ancak seçimde aday olan eski Cumhurbaşkanının "ölüm tehditleri alıyorum" diye canlı yayın programlarında konuşmasına bile tahammül edemeyenlerin, hiçbir şey olmamış gibi yapanların, o açıklamaları seçim stratejisi olarak anlatanların, bugün boynu eğik bir şekilde sus pus oturmalarını görünce onlar adına gerçekten üzülüyorum ama ağlayamam.
Lafın kısası, siyaset kurumu hiç bu kadar ayaklar altına alınmamıştı...
Tarih, 5 Kasım UBP Komplosunu, Kıbrıs Türk siyasetinin altına barut konmadan patlatılmasının günü olarak yazacaktır.
Tabii bu utanca alet olanları ve sessiz kalanları da yazacaktır.
Bu yüzden İngilizce olan o meşhur tekerlemeyi Türkçeleştirip söyleyebiliriz…
"Hatırla, hatırla, 5 Kasım'ı hatırla…"
Yorumlar
Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.