Söylenen mi önemlidir, nasıl söylendiği mi?
Günlük hayatta en sık kullandığımız kelimelerden biri “iletişim”. Evde, okulda, arkadaşlıkta, işte… Her yerde iletişimden söz ediyoruz. Ama çoğu zaman yaşanan çatışmalar bize şunu gösteriyor ki konuşuyoruz ama temas edemiyoruz. Söylüyoruz ama duyulmuyoruz. Duyuyoruz ama gerçekten dinlemiyoruz. Bu noktada da “etkili iletişim” kavramı anlam kazanıyor.
Etkili iletişim, çoğu zaman “doğru kelimeleri seçmek” olarak düşünülür. Oysa etkili iletişimin temelinde ne söylediğimizden çok nasıl, ne zaman, hangi duygusal zeminde söylediğimiz ve karşımızdakinin bunu nasıl algıladığı yatar. İletişim yalnızca bilgi aktarımı değil, aslında çok katmanlı duygu, niyet, algı ve ilişki kurma biçiminin -hem kendimizle, hem başkalarıyla, hem de çevre ile- aynı anda devrede olduğu canlı bir süreçtir. Bu nedenle evde, okulda ve dışarıda kurulan her temas, çocuğun kendilik algısını ve ilişki kurma biçimini önemli derecede etkiler.
Etkili iletişimin temelinde üç ana unsur yer alır. Anlaşılmak, anlamak ve güvenli bir ilişki alanı oluşturmak. Çocuklar ve ergenler için güvenli ilişki alanı, yargılanmadan var olabildikleri, duygularının küçümsenmediği ve hata yaptıklarında ilişkiyi kaybetmeyeceklerini bildikleri bir alandır. Yetişkinler için ise bu, kontrol etmekten çok temas kurmaya odaklanmayı gerektirir. İletişimin etkili olması için tarafların aynı kelimeleri değil, aynı duygusal frekansı paylaşması kritiktir.
Çocuklarla iletişimde en sık yapılan hata, yetişkin bakış açısının merkezde tutulmasıdır. “Anlamaz”, “küçük”, “abartıyor” gibi düşünce ve yaklaşımlar çoğu zaman çocuğun duygusunu görünmez kılar. Oysa gelişimsel olarak çocuklar, yaşlarına uygun şekilde hisseder ve tepki verirler. Etkili iletişim, çocuğun davranışının altındaki duyguyu fark etmeyi ve bunu söze dökmeyi içerir “Şu an çok öfkelisin”, “Galiba hayal kırıklığına uğradın.” Bu tür ifadeler, çocuğa regülasyon sağlar çünkü duygu adlandırıldığında sinir sistemi sakinleşmeye başlar ve duygu regülasyonunun ilk adımı atılmış olur. Davranışı düzeltmeden önce duyguyu duymak, çocuklarla iletişimin kritik noktalarından biridir.
Ergenlerle iletişim ise ayrı bir hassasiyet gerektirir. Ergenlik, bildiğimiz üzere bireyselleşme ve ayrışma dönemidir. Bu dönemde gençler duygusal, bilişsel, bedensel ve sosyal birçok değişime uğrarlar. Bu nedenle nasihat, sorgulama ve sıkı kontrol gencin iletişimden tamamen çekilmesine yol açabilir. Bu önemde etkili iletişim eşitlik hissi üzerinden kurulur. Ergenin fikrinin sorulması, karar süreçlerine dahil edilmesi ve sınırların gerekçeleriyle birlikte sunulması, iletişimi güçlendirecektir. Ergenler çoğu zaman “dinlenilmek” ister, çözüm sunulmasını değil. Yetişkinin hemen düzeltmeye geçmesi, ergenin “anlaşılmıyorum” algısını güçlendirirken, iletişimin zayıflamasına yol açabilir…
Burada algı ve beden dilinin rolü tekrar karşımıza çıkar. Aynı cümle, farklı tonlarla ve beden diliyle söylendiğinde tamamen farklı anlamlar taşıyabilir. “Sorun yok” cümlesi sakin bir ses tonuyla söylendiğinde yatıştırıcı olabilirken, sert bir mimik ve keskin bir tonla söylendiğinde tehdit edici algılanabilir. İnsan beyni, sözcüklerden önce tonu ve bedeni okur. Bu nedenle etkili iletişimde beden dili, göz teması, duruş ve ses tonu, kelimeler kadar hatta bazen onlardan daha belirleyicidir. Bazen de yorgunken yapılan bir uyarı eleştiri gibi duyulabilir, kaygılıyken söylenen bir söz kontrol olarak algılanabilir. Bu yüzden etkili iletişim karşı taraf ile beraber, kendi iç hâlimizi de fark etmeyi gerektirir. “Şu an konuşmak için doğru zamanda mıyım?” sorusu, çoğu çatışmayı başlamadan önleyebilir.
Duygular ise iletişimin taşıyıcısıdır. Bastırılmış ya da fark edilmemiş duygular, iletişimi ya pasif-agresif hale getirebilir ya da kopma yaratabilir. Özellikle öfke, çoğu zaman ikincil bir duygu iken, altında hüzün, korku ya da hayal kırıklığı bulunabilir. Etkili iletişim, yüzeydeki öfkeyle değil, alttaki ihtiyaçla temas kurabilmeyi gerektirir.
Öte yandan günümüzde iletişimin önemli bir kısmı ekranlar üzerinden kuruluyor. Mesajlaşma, ses tonunu, mimikleri ve beden dilini ortadan kaldırdığı için yanlış anlamalara çok açıktır. Özellikle duygusal konuların ekran üzerinden konuşulması, çoğu zaman bağ kurmak yerine mesafe yaratır. Çocuklar ve ergenler için yüz yüze iletişim, sinir sistemi regülasyonu ve bağlanma açısından hâlâ vazgeçilmezdir. Ekran her ne kadar bilgi aktarsa da temas kurmaz.
Etkili iletişimin önündeki en büyük engellerden bir diğeri ise yargıdır. Yargı, karşı tarafı savunmaya iter, savunma durumu ise iletişimi kilitler niteliktedir. Zaten hangimiz yargılanmaktan hoşlanırız ki? Böyle zamanlarda, şefkat iletişimi yumuşatır. Şefkat, sınır koymamayı değil, sınırı incitmeden koyabilmeyi ifade eder. Bu noktada empatiyle kurulan bağ çok değerlidir. Daha önce empati üzerine yazdığım köşe yazısında da vurguladığım gibi, besleyici ilişkiler anlamaktan çok, anlaşıldığını hissettirmekle güçlenir. Empati, karşımızdakinin dünyasına kısa bir süreliğine de olsa misafir olabilme cesareti ve becerisiyle etkili iletişimin temelini oluşturur.
Etkili iletişimin olmadığı ortamlarda çocuklarda içe kapanma, öfke patlamaları, davranış sorunları ve özgüven zedelenmeleri sık görülür. Bununla birlikte ergenlerde ise riskli davranışlar, ilişki kopuklukları ve yalnızlık duygusu artabilir. Öğretmen-öğrenci ilişkisinde ise etkisiz iletişim, öğrenme motivasyonunu doğrudan düşürür. Çünkü insan, kendini güvende hissetmediği yerde öğrenemez. Bununla birlikte, yetişkin ilişkilerinde ise kırgınlıklar birikir ve mesafe artar.
Belki de etkili iletişim dediğimiz şey mükemmel cümleler kurmak değil, gerçek bir temas kurabilmek, karşımızdakine “Buradayım. Seni duyuyorum. Anlamaya çalışıyorum” duygusunu hissettirebilmektir. Bu temas, çocuklarımızın ve bazen de hepimizin içinde bulunan o küçük çocuğun en çok ihtiyaç duyduğu şeydir.
Yorumlar
Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.