Bizim çalıştaylar...

Yayın Tarihi: 10/04/18 07:00
okuma süresi: 5 dak.
A- A A+
Biz akademisyenler, uzun uzun toplantıları, bilimsel konferansları, kongreleri, çalıştayları çok severiz. Yine uzun uzun hazırlanmış bilimsel makalelerimizi meslektaşlarımız ile birlikte ele almayı anlatmayı, uygulayıcılar ile paylaşmayı mesleğimizin bir parçası olarak görürüz. Bana sorarsanız mesleğin en eğlenceli tarafı da uzun süredir araştırmakta olduğun bir konuyu, konunun uzmanları ile bir araya gelerek tartışmak ve sorunlara çözüm önerileri aramaktır. Zaman zaman teoriler ve uygulamalar oldukça farklı bir yapı sergilerler. Yazılanla oynanan uyuşmaz. Akıllar karışır. Sorunlar yaşanır. Oluşan sorunu çözmek için yeniden yazılır… Her ne kadar kitapta yazanın uygulamaya geçmesi beklense de bazen farklı nedenlerden ötürü, uygulamalar başkalaşır. Bazen hadi yazılanı değişelim derler… Bazen de uygulamadaki aksaklıkları…Toplantı düzenlemek oldukça meşakkatli bir konudur. Öyle düzenledim. Gelin de tartışalım demekle olmuyor. Toplantının konusuna göre gerekli tüm paydaşların bir araya gelmesi beklenmektedir. Farklı kesimlerden farklı görüşler alabilmek için… Belki gözden kaçacak önemli bir noktayı atlamamak için… Akademik olarak hazırlanan toplantılarda ve/veya çalıştaylarda bilim insanları bir araya gelerek daha önceden konu üzerinde yapmış oldukları bilimsel çalışmaları sunarlar…Demiştik... Dinleyicilerden, ki onların da konunun uzmanı olması beklenmektedir, sorular alırlar…Yorumlar alırlar…Değerlendirmeler alırlar… Günün sonunda teoriden veya uygulamadan gelen bireyler birbirleri ile fikir alışverişinde bulunurlar…Ve bir sonuç raporu veya kitabı mutlaka hazırlarlar. Biz bu kitapları kütüphanemize yerleştirir, söz konusu konuda yeniden araştırma yapacağımız zaman rafından alır onu yeniden kullanırız…

Şimdi haklı olarak diyorsunuz ki bunlar bizim ne işimize yarar? Bilimsel toplantıların ve çalıştayların en önemi özelliği de birçoğunun uygulamaya geçme özelliğinin bulunmamasıdır. Daha çok kağıt üzerinde kalan derinlikli tartışmalardır. Çünkü bilim insanının elinde uygulama gücü yoktur. Bu güç siyasal erkte vardır. Çünkü sorunların çözümünde aktif olan bilim insanları değil, yönetim kadrolarında yer alanlardır. Konu ile ilgili gerekli bir politika oluşturmak için yeni yeni çalıştaylar yaratmak adetten oldu…Dünyada örnekleri bulunmayınca, biz bulduk sanılan…Oysa konu ile ilgili politika geliştirmek için çalıştay düzenlemeye ihtiyaç varsa, bilimsel bir bakış açısı getirileceği ilk akla düşen konulardandır. Fakat toplantı düzenleyenler bilir, toplantı kapsamında herkesi ama herkesi toplantıya davet etmek gibi bir lüksün olamaz. Toplantı tamamen bilimsel bir çerçevede yapılır teoriler üzerinden gidilirse uygulayıcılar bir şey anlamaz, yalnızca uygulayıcıları bir araya getirirsen…Bilimsel bir içeriğe sahip olmaz. Genel bir paydaş listesi oluşturulur, daha sonra basın yardımı ile duyurulur. Toplantı biraz ses getiren bir organizasyon olursa, aman efendim beni niye çağırmadınız, benim niye haberim yoktu oysa en önemli paydaş bendim diye başlar kıpırdanmalar…Herkes bir anda konuya paydaş oluverir.Bir sorun varsa ortada önce çalıştay ile mi çözülür ona iyi karar vereceksin. Şimdi siyasal yönetim olarak bir toplantı yaptın mı, bir çalıştay düzenledin mi, bunun sonuçlarını da uygulamaya koyacağının sözünü vereceksin. Ama zaten bu sözlerle ve vaatlerle iktidara gelmişsen, çalıştaya ihtiyaç duymadan politikanı uygulamaya koyacaksın. Bizim düzenlediğimiz ve katıldığımız toplantıların sayısı çoktur fakat uygulamada sonuç yoktur. Yalnızca şık bir şekilde kalın kitaplarda dururlar…

Bana sorarsanız, bilim insanlarının yaptığı gibi, yöneticilerin de her konunun çalıştayını yapayım da bir bakayım demekle olmuyor. Varsa siyasal bir karalılık, bir politika uygulanır. Ona da sorayım buna da sorayım, şu uzmanın görüşünü de alayım dersin dersin güzel de dersin de paydaşların hepsini masa başına nasıl toplarsın?…Yoksa gündem olmak, zamana oynamak kolay…Önemli olan uygulamayı görmek…

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Prof. Dr. Deniz İŞÇİOĞLU yazıları