Yönetim heyecanı…

Yönetim heyecanlı iştir. Özellikle seçim ile seçiliyorsa yöneticiler heyecan kat sayısı daha da artar. Seçimde bir heyecan vardır… Yönetici iş üretmek için heyecanlanınca, onu izleyenler de heyecanlanır. Yöneten ve yönetilenin heyecanı bir olunca müthiş işler başarılır. Biz seçeceğiz ya sorumluluğunu sonuna kadar üzerimizde hissederiz…Ne de olsa biz seçtik.

Haftasonu yine yönetim seçimleri konusunda oldukça hareketliydi…Bir taraftan bizim belediyelere yönetici arayışları, reklam kampanyaları…kitapçıklar…bir taraftan Türkiye'deki seçimler, tartışma programları derken…Sn. Ali Koç ve Sn. Aziz Yıldırım arasındaki Fenerbahçe Spor Kulübü yönetimi için yaşanan rekabet soluksuz takip edildi. Yönetici adayları kürsüden kıyasıya mücadele etti. Peki sandık ne diyecekti? Takipçiler yalnızca Fenerbahçeliler değildi…Tüm Türkiye izledi… Bir taraftan yirmi yıllık başkanlık dönemi, bir taraftan, yeni bir vizyon iddiası ile genç bir başkan…üstelik yöneticilik konusunda Türkiye'nin öncü isimlerinden…Beni tanıyanlar bilir, futbol ile yakından uzaktan ilgim yoktur. Eski bir Fenerbahçeli olarak nikâh masasında eşimin ricası üzerine hiçbir baskı altında kalmadan ve tamamen kendi iradem ile Galatasaray Spor Kulübünü destekleme kararı aldım. Karar, tamamen aile bütünlüğü üzerine yapılandırılmıştır ki, şu an eşime ek olarak evde oğlumun da fanatik bir Galatasaraylı oluşu, kararımın gerekçeli haklılığını ortaya koymaktadır.

Yine tanıyanlar beni bilir…Ben Koç ailesinin icraatlarını yakından takip eder, yöneticilik anlayışlarını takdir ederim. Ali Koç konusu ise, Bir Koç ailesi üyesi olmasının yanında kendi kişisel özellikleri ve karizmatik yapısı ile de bir farklılık yaratmayı başarıyor. Futbol camiası yeni başkanına merhaba derken, siyaset de arkadan gelir mi diye konuşulmaya başladı bile. Neden mi? Arkasına aldığı rüzgar çok güçlüydü… Ali Koç'un ayak sesleri buradan bile duyuldu. Sn. Ali Koç'un seçim sonrası yapmış olduğu konuşma yöneticilere örnek olacak nitelikteydi. Tüm bunları dile getirirken nedenleri ile birlikte açıklamak isterim. İsterim ki yönetici adayları için bir örnek olsun. Yönetim becerileri her ne kadar doğuştan gelen bir özellik olsa da geliştirilmesi de mümkün olan bir yapıdadır. Bu nedenle yöneticilerin topluluk önündeki duruş ve tavırlarını iyi incelemek gerek…Ses tonundan ve konuşma yapısından kendinden olukça emin olduğu belli olmalı…bir lider edasıyla… Ekibine duyduğu güven ve onlardan aldığı destek, ekibi motive edici nitelikte...Teker teker saydı ekibinin ismini, özelliklerini… onurlandırdı hepsini…Rakibini hiçbir zaman küçümsemedi, kendi büyük hedeflerini, planlarını, programlarını anlattı ve sonunda başarıyı kendine değil, kendine destek verenlere mal etti…Onları da onurlandırdı…Başardı…Kazandı… Sesi bir an titremedi, konuşurken tökezlemedi. Heyecanlıyım dedi ama kontrolü hep elinde tuttu. O kazanınca herkes başarıdan payını aldı…kendi kazanmış gibi kutlama yaptı. Diğer takımların destekleyicileri bu mutluluğa anlam dahi veremedi…Camiacoştu…Türbinler, sokaklar, sosyal medya coştu…

Bana sorarsanız yönetim heyecanı bir başka güzeldir…Hem yönetene hem yönetilene…Her seçimin bir kazananı ve mutlaka kaybedeni veya kaybedenleri olur. Kazanan verdiği vaatleri yerine getirebilir, takımı ile aynı heyecanda çalışmayı başarırsa, bu rüzgarın hızında insanları, destekçilerini arkasından sürüklemeyi başarırsa başarı elbette kaçınılmaz olarak gelecektir.Yöneticilikten liderliğe geçilecektir.Tıpkı siyasal yönetimlerde de olduğu gibi… Tüm Fenerbahçe camiasını kutlar, Kuzey Kıbrıs'tan Sn. Koç'a görevinde kolaylıklar dilerim.