Çanlar senin için çalıyor!

Yayın Tarihi: 10/04/20 07:00
okuma süresi: 7 dak.

Maliye Bakanı Olgun Amcaoğlu eğer Türkiye’den para gelmezse Mayıs ayında işlerin zora gireceğini açıkladı. Ben Sayın Bakanın konuşmasını biraz açayım. Sosyal Sigorta Emeklileri maaşlarını Nisan ayı sonunda tam olarak alacaklar ancak mayıs ayı sonunda eğer Türkiye’den ek kaynak bulunamazsa maaşlar yarım ödenmek durumunda kalınabilir.

Gelelim işin daha kötüsüne; Maliye’nin Nisan ayı sonunda maaşları ödemekle ilgili ciddi sıkıntıları olacağını ve maaşları ödeme konusunda zorlanacağını duydum. İşin aslı Hükümet iç borçlanmaya gitmemesi halinde Nisan ayı memur maaşlarını ödeme şansı yok.

Bu son derece sıkıntılı bir durum… Bildiğim kadarıyla henüz Türkiye ile para akışının başlaması noktasında bir uzlaşı sağlanmadı. Türkiye Hükümeti, KKTC Hükümeti’nin uygulanması oldukça zor olan reformları uygulama noktasına gelmesi ve zaruri olarak para alabilmek için ülke de ciddi tepkilere yol açacak reform paketini uygulaması halinde bu kaynak akışının yeniden başlatılacağını öğrendim.

Yani işin özeti reformları yap parayı al, aksi takdirde başının çaresine bak deniliyor ya da denecek. İşte durum bu kadar kötü…

Olur da Ankara Hükümeti, olağanüstü bir durum var deyip birkaç alığına maddi katkı yaparsa o ayrı konu ama bu haliyle bile Hükümetin aylık maaş ihtiyacı yaklaşık olarak 350 milyon lira civarında, buna SSK maaşları da dahil.

Anlayacağını yakın gelecekte hayli sıkıntılı günler bizi bekliyor.

Memur devleti ve hazin son...

Ne memurum ne ailemde bir memur var ve ne yazık ki devlet dairelerindeki memurların maaşları arasında ciddi uçurumlar olduğunu düşünüyorum.

Az maaş alan memurlar daha çok, çok maaş alan eski memurlar ise ne yazık ki daha az çalışıyor.

Kimse kusura bakmasın ama bu sayfada memurların özlük haklarını savunan bir köşe yazısı göremeyeceksiniz.

Bugüne kadar sendikaların meydanlarda yaptığı eylemler ve Türkiye’ye karşı olan söylemler hep devlet dairelerinde çalışan memurların haklarını korumak için yapılmadı mı?

Yıkım paketi dendi, bir sürü isimler takıldı ve toplumun genelinde Türkiye’ye karşı bir öfke hareketi tetiklendi.

Biz gazeteciler de buna aslında hep alet olduk.

Ne kadar acıdır ki, bu rüzgâr Kıbrıs’ta çözüm sloganlarıyla öyle güzel bezendi ki Sendika başkanlarının bazıları siyasete atılıp milletvekili de oldu, bir kısmı da seçim kazanamadı.

Özel sektörü düşünen var mı?

Sendikalarda hareketlenmeler başladı ve yeni mali protokolü eleştiriler başladı. Hepsine bir baktım. Tüm sendika başkanları hepsi dostumdur, hepsiyle çok iyi arkadaşlıklarım vardır ama bu sefer kendilerine destek vermeyeceğim.

Ben bir özel sektör çalışanıyım. İyi bir gazeteci olduğum için iyi kazanabilirim ama birçok meslektaşım ve özel sektörde çalışan birçok işçi kardeşimi temsil etmiyor bu sendikalar.

Ve her geçen gün özel sektörde çalışan yurttaşlarımızın hak gaspına uğradıklarını, sendikaları olmadığı için hiç kimsenin haklarını savunmadığını ve kelime anlamıyla sefil bir hayat yaşadıklarına şahit oluyorum.

Memur devleti yüzünden aciz düştük...

Devlet dairesinde memur olup oldukça iyi maaşa geçinen vatandaşların aldığı maaşlarda zerre kadar gözüm yok ama siyasiler tarafından yaratılan bu memur devleti yüzünden değil mi bu devletin aciz duruma düşmesi, memur devleti oluşumuz yüzünden değil mi bu devletin her bir çalışanının ödediği vergilerin hemen hemen hepsinin memur maaşlarına gidiyor olması?

Bu ülke de çalışan her yurttaşın maaşından kesilen vergiler, her yıl hepimizin ödediği seyrüseferler ve daha birçok şey memurların maaşlarının ödenmesine gitmiyor mu?

Memur devleti yüzünden değil mi bir buçuk yıldır Türkiye’den aciz bir şekilde para bekliyoruz. Eğer bu devletin yeteri kadar memuru olsaydı, toplanan vergilerle her şeyi ama her şeyi yapılırdı. Kimseye de ihtiyacımız olmazdı, kimseden bize ne gün para gönderecek diye beklemezdik.

İşte bu nedenle ayrımcı zengin zümreye artık ben yeter diyorum.

Yalan mı bu yazdıklarım?

Sonuç olarak durum ortada… Ernest Hemingway Pulizter Ödüllü kitabında sorar “Çanlar Kimin İçin Çalıyor?“ diye ve yanıtlar da aynı zamanda “Çanlar Senin İçin Çalıyor!”

İzlem Gürçağ seviliyor…

UBP Girne Milletvekili İzlem Gürçağ geç tanımış olsam dahi çok değer verdiğim ve ülkemiz insanının değil, yalnız kalmış çocukların, şiddet gören kadınların, sağlıklı yetişmesi gereken bireylerin sancısını taşıyan son derece duyarlı ve bunun için ciddi çalışmaları olan biri. Bildiğiniz gibi kabine yakın sürede yeniden şekillenecek. İzlem hanımı seven çok sayıda partili demeyeceğim sıradan vatandaş yazılarımı okuyor ki yeni kabine de İzlem hanımın bu ülkenin bekası için hak ettiği yerin verilmesini beklediklerini aktardılar bana. Sizin yazılarınız okunuyor lütfen dile getirin dediler. Okuyucularımdan gelen bu isteği geri çevirmem doğru olmazdı. Mesele bakan olmak vekil olmak değil aslında, mesele İzlem Gürçağ gibi değerlere sahip çıkılması ve hizmet noktasında doğru değerlendirilmesi meselesidir.

Siyaset genel çirkindir bizim ülkede ve ancak iyi niyetli insanlarla güzelleşebilir…

Günün Sözü

"Asla aşk acısı çeken birine aşık olmayın. O kişi yaralıdır ve yara bandı olarak sizi kullanır."

Pablo Neruda

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Gökhan ALTINER yazıları