EkoFin

Yrd. Doç. Dr. Şükrü UMARBEYLİ
sukruumarbeyli@hotmail.com
Yrd. Doç. Dr. Şükrü UMARBEYLİ

Merkantilizmin kendisi yankılanıyor mu?

Yayın Tarihi: 21/12/20 08:09
okuma süresi: 6 dak.

Merkantilizm öncesinde 16. ve 17. yüzyıllar arasında Avrupa’da uygulanan ekonomik sistemdi. Bu uygulama kapitalist sistemden önce kullanılmıştır. Daha sonra kapitalist sistemle devam edilmişti. Merkantilist politikaların amacı o dönem ülkeye giren altın ve gümüş miktarlarının arttırılması, bunun yanında ülkeden çıkan altın ve gümüş miktarlarının ise azaltılması yönünde önlem almaktı. Peki, bu nasıl olacaktı? Sürekli dış ticaret yaparak yani ihracat gelirleri ile ithalat giderleri arasındaki cari denge, cari açığın hep fazla vermesi ile bu başarılabilirdi. Hedeflenen temel politika ve amaç buydu aslında. Sürekli cari açık fazlası veren, dış ticaret fazlası olan ülkeler zenginleşip bunun yanında askeri ve siyasi açıdan da güçlü olarak refah düzeyi ve güvenlik ihtiyaçlarını da garanti altına alarak huzurlu bir şekilde yaşayabilirdi. O dönemlerde altın ve gümüş değerli madenlerdi ve zenginlikleri buradan gelmekteydi. Bu değerli madenlere sahip olmak çok önemliydi. Bu madenler değişim aracı olarak alışverişte geçmekteydi.   

Merkantilizm felsefesinin amacı altın, gümüş ve değerli madenleri elde ederek zenginliği artırmak, devletlerin ekonomi politikaları sürdürmesi, ithalatın kısıtlanması çünkü yurt içinde üretimi mümkün olan malların dışarıdan alınmayıp yurt içinde üretiminin yapılması ile değerli madenlerin de ülke dışına çıkmasının önlenmesiydi. Önemli olan temel konu aslında ihracata özendirmekti. Devletlerin ulusal alanda güçlü olması için ihracat fazlası yani üretim fazlası ile zenginliği ve refahı artırması, yani ithalattan daha çok ihracat yapması ve böylece ticari bilançosunda ilerleme kaydedip daha fazla gelir elde ederek zenginliğe ulaşması yönünde düşünceler hakimdi. Tüm bu hedefler kapsamında devletlerin ekonomiye bu felsefede müdahale etmesi içişlerine karşı müdahale eden bir tutum içerisinde olması ve sanayileşme yönünde adımlar atılması yanında dışa karşı da korumacı bir ekonomi tarzı görüşü ile merkantilist ekonomi yaklaşımı uygulanmaktaydı.    Merkantilizmin temel amaçları ve yapmak istedikleri için geliştirdikleri yollar; sömürgecilik ve koloni sahibi olmak, kolonizasyon, dış ticaret hâkimiyeti, himayecilik, üretimde imalat kesimindeki üstünlüğü ön planda tutmak ve ülkede milli ekonomik bir birlik elde etmekti. Zenginlik ve ekonomik olarak refah düzeyde iyi seviyelerde olmak amaçlandığı için devletin ve toplumun amaçları bu yönde gelişerek sürmüştür. Merkantilizm için koloni sahibi olarak bu kolonilerin ham maddelerini kullanarak, ucuz ham madde kaynağı sağlayarak bu ham maddeler ile üretilen mamul maddelerin daha pahalı olan değerlerini ortaya çıkararak mevcut pazarlarda daha da fazla gelir elde edilebilmek amaçlanmıştı. Merkantilizm ekonomisi 19. yüzyılın başlarına kadar liberal teoriler gelene kadar sürmüştür. Bu dönemden sonra merkantilizmin yerine artık serbest piyasa ekonomisi piyasa öngörüleri gelişerek buna dayalı liberal anlayış kapısını açmıştır. Daha sonra merkantilizm birinci ve ikinci dünya savaşları arasındaki dönemlerde yine Avrupa’daki baskıcı rejim yönetimleri ile yine gündeme gelmekle beraber neo-merkantilizm olarak yeni bir tür merkantilist politikaların ortaya çıkması ile bu dönemlerde siyasi ve stratejik politikalara mazur kalan ülkelerde yeniden korumacı bir ekonomi şeklinde ortaya çıkarak devam etmiştir. Karşılıklı bağımlılık ve serbest ticaret artık yerini ulusal yeterlilik ve devlet korumacılığına bırakarak tarihteki sayfasını kapatmıştır.    Dünyada demokrasinin benimsenmesi ile bunun yanında serbest ticaret anlayışı da artık ortaya çıkınca merkantilizmin sonu geldi. 18. yüzyılın sonlarında yerini kapitalizme bıraktı ama yine de bu merkantilizmin sonunun geldiği anlamına gelmemektedir. Hala daha ihracata ağırlık veren ve korumacı politikalar savunan ülkeler vardır. Yukarıdaki bölümde de bahsetmiş olduğum gibi 2. Dünya Savaşı sonrasında Rusya ve Çin merkantilist anlayışlarına devam ettirdiler. Çin girişken biçimde üretime hız vererek ihracata yönelerek ülkedeki döviz girdilerini artırdı ve dünyanın üretim fabrikası oldu. Bununla birlikte Çin kazancını halkına dağıtmak yerine yatırımlara harcadı.   

Günümüze baktığımızda ülkeler son yıllarda tekrardan korumacı politikalara dönüyorlar. Avrupa’nın dağılmama çabaları bu görüşü net şekilde destekliyor. 2019 yılı sonunda Çin’de başlamış olan Korona salgını da dünya genelinde bir pandemiye dönüşünce ülkeler hazırlıksız olarak yakalandılar ve dünyadaki tüm ülkelerin hepsi ekonomik ve sosyal krizin içinde kendilerini buldular. Ortaya çıkan sonuçlara baktığımız zaman neo-merkantilizm çağı başlayabilir yönünde tünelde bir ışık görülüyor. Her ne kadar şu anki görünüm böyle bir durumu gösterse de neo-merkantilizm uzak bir ihtimaldir ama ülkelerin krizden normale dönene kadar kendi içlerinde kapalı bir ekonomi politikası izleyeceği bu dönemde kısa süreli merkantilizm felsefesinin gölgesinde kalabilecekleri muhtemel olabilir.

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Yrd. Doç. Dr. Şükrü UMARBEYLİ yazıları