EkoFin

Yrd. Doç. Dr. Şükrü UMARBEYLİ
sukruumarbeyli@hotmail.com
Yrd. Doç. Dr. Şükrü UMARBEYLİ

Cari açıkta kapıyı bir türlü kapatamıyoruz!

Yayın Tarihi: 18/07/22 07:00
okuma süresi: 5 dak.

Cari açık ülkelerin ihracatı ve ithalatı arasındaki farktır. Gelişmiş ülkeler ihracatı, ithalattan daha çok yaptığı için cari fazla verirler ve devletin ihtiyaçları ya da ülkedeki vatandaşlara yönelik olarak bunları her durumda kullanırlar. Gelişmekte olan ülkelerde ihracattan fazla ithalat yapıldığı zaman ise bu cari açık negatif olur ve dış ticaret açığı oluşur.

Türkiye aslında ihracatta özellikle bu içimizdeki mayıs ayı sonuna kadar geçen yıla göre yüzde 19,3 artış gösterirken, ithalatta ise yüzde 39,9 artış oranı gösterdi. 2021 yılında özellikle ihracat gelirleri, ithalat gelirlerinin yüzde 81,2’sini karşılarken, bu yıl ise ancak yüzde 69,3 oranını karşılayabilmiş durumda. Yani artış var evet ama rakamsal olarak artışlar var. Reel olarak miktarda, yani birim olarak, sayı olarak bir artış söz konusu değil.  İhracattaki artış TL’nin değer kaybetmesi ve bundan dolayı ucuz olmamızdan dolayı ortaya çıkmaktadır. Burası aslında kritik noktadır.

Aslında ihracat bir türlü ithalatı yakalayamıyor. Bu aslında bazı durumlardan kaynaklanıyor. Özellikle tarım ürünlerindeki eksiklikten dolayı buğday vs. sürekli olarak yetersiz kalındığından ithalat sürekli olarak devam ediyor. Pandemi şartlarının devamı ve dünyadaki tedarik zincirlerindeki kırılmalar, fiyatlardaki artışlar ve Rusya-Ukrayna savaşı derken enflasyonist bir ortam söz konusu olmakta ve pahalılık devam etmektedir. Sürekli fiyat artışları geliyor. Hammadde, yarı mamul, makine vs. gibi malların özellikle artışı, sermayenin de artmasını sağlıyor ve ithalat oranları da rakamsal olarak buna paralel olarak artış gösteriyor. Diğer taraftan enerji fiyatları arttıkça, ithalat oranlarının paralel olarak da artışını sağlıyor. Sürekli talep edilen mallarda ithal edildiği için fiyat artışlarından onlar da etkilendiği için ithalat rakamları, ihraç rakamlarının üzerinde oynuyor. Şu an için bu ortamda, buna dur demek biraz zor görülüyor.

Makroekonomik politikalardaki uygulanan düşük faiz uygulamaları ise yine tüketim talebini arttırdığı için ek üretim yapılması söz konusudur. Ama bu üretimlerde ithal girdiler kullanıldığı için devamlı olaraktan her defasında daha pahalı bir girdi maliyeti oluştuğu için ister istemez bu rakamlar ithalat rakamlarının artışını sağlıyor. Tüketiciler için ise, daha pahalı ürünlerin meydana geliyor.

İhracatta aslında önemli bir nokta, kendi vazgeçilmez markanızı yaratmaktır. Alternatifi olmayan ve talebi esnek olmayan mallardan bahsediyorum. Markanız var ise fiyat artışı olsa bile ihracat çok da etkilenmez. Özellikle tekstile bakacak olursak Türkiye’nin de çok sattığı bir alan ama eğer ihracatta fiyatlar yükselirse, karşıdaki alıcılar daha ucuz ürünlere ve daha uygun ülkelere kaçabiliyorlar; çünkü esnek bir talep var ve her yerden alma durumları vardır. Bundan dolayı da ihracat oranları rakamsal düşüş gösterebiliyor.

Paradaki değer kaybı ile aslında piyasalarda dediğim gibi ucuz kalabiliyorsunuz. Bununda tabi ki bazı şartlarda çalışabileceği bir yol vardır ve bu yolu ona göre inşa etmeliyiz. İhracatı artırıp bunun yanında, ithalatı düşürmek için bazı koşulların iyileştirilmesi gerekecektir.

Öncelikle İthal mallar ile ihraç malları arasındaki fiyat istikrarı korunmalı gerekli düzenlemeler yapılmalı ve ihraç yapıp üretmek için tüm koşulların yeterli düzeyde korunması önemlidir. Kısacası üretip ihraç etmek için ortam korunmalıdır. Diğer taraftan ekonomik durumunuz iyi olmalıdır. Kırılgan bir ekonomide iseniz maalesef dengeyi bulmanız gerçekten çok zor olur. Son olarak ise ithal mallarınız için bir marka değeri oluşturmak bir avantaj sağlar iken, ithal mallarda ise daha esnek olmak talebi sürekli olarak değiştirebilecek alternatif ürünler bulmak, ithalat rakamları için de avantaj sağlayacaktır.

Ülkemiz için ise her zaman dediğim gibi ambargoların gölgesine sığınmadan özellikle pandemi sürecinden sonra merhaba dediğimiz yeni dünya düzeninde coğrafyanın ve uzaklıkların bir önemi olmadığı ve artık her şeye saniyeler içeresinde ulaşabilecek bir ortamın sağlandığı süreçte, bir şeyler üretip satmak veya marka oluşturmanın artık geçmiş yıllara göre daha kolay olduğu aşikardır. Üreten toplumlar ayakta kalacaktır. Cari fazla veren toplumlar, dış ticaret açığı vermeyen toplumların refah seviyeleri yükselecektir. Elbette her şeyi üretip yapamayız ama mutlaka yapabileceğimiz bir ürün ve dünyada ulaşabileceğimiz bir niş pazar vardır. Bunları artık görmeliyiz ve geleceği artık yakalamalıyız.

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Yrd. Doç. Dr. Şükrü UMARBEYLİ yazıları