EkoFin

Yrd. Doç. Dr. Şükrü UMARBEYLİ
sukruumarbeyli@hotmail.com
Yrd. Doç. Dr. Şükrü UMARBEYLİ

“Napacağık be gardaş bu dövizi”

Yayın Tarihi: 08/08/22 07:00
okuma süresi: 6 dak.

Evet, döviz herkesin kanayan yarası her zaman olduğu gibi. Bulunduğumuz konum itibariyle her türlü döviz, gıda ithalatı için Dolar, ev ve araba alımları ve çeşitli işlerde ise Euro ve Sterlin kullanımlarımız vardır. Özellikle son günlerdeki Dolar ve Euro’daki değerlenmeler ile hayat daha da zorlaştı. Yüzde 56 hayat pahalılığı verildi ama durmak bilmeyen dünyadaki enerji krizleri, tedarik zincirlerindeki kırılmalar, gıda krizleri, iklim değişimleri ile bağlantılı olarak artan talebe arzın yetişememesi durumları, emtia fiyatlarındaki artışlar ki 1974’den sonra en yüksek seviyelere gelinen fiyatların piyasaya etkisi ile tamamen pandemi ile de birleşince farklı bir dünyaya uyanmış olduk.

Dünyada merkez bankaları tarafından yapılan faiz artışları çok keskin ve agresif, çünkü enflasyon sebep ve faiz sonuçtur. Enflasyonu kesmek lazım ki faizi de düşürme şansı olsun. Amerika Merkez Bankası son 28 yılın en yüksek faiz artışını 75 baz puan ile yine son 40 yılın en yüksek enflasyon oranı olan %9,1 için yapmak zorunda kaldı. Faizler %2,25-%2,5 bandına geldi. Hedef yıl sonu %2 enflasyon oranına gerilemek. Bunun için seneye kadar %1’lik yani %3,5’a denk gelecek şekilde artışların yapılması ve haziran 2023 tarihinden itibaren de faizleri geriletme planları var. Amerika değerlenen dolar karşısında %0,9 ile 2022 yılının ikinci çeyreğinde daraldı.

Tabi hemen akabinde Euro’dan da atak geldi o da beklentilerin üzerinde 50 baz puan artış ile Avrupa Merkez Bankası 2011 yılından bu yana ilk defa faizini artırdı ve 2014 yılında beridir uyguladığı negatif faizine son vermek zorunda kaldı. Euro bölgesi enflasyon ortalaması %8,6 iken, politika faizi ise %0 olurken, marjinal borç verme faizi de %0,75 oldu. Eylül ayı için 65 baz puan daha faiz artışı tahminleri piyasalarda konuşulmaya başlandı. İngiltere ise %9,4 enflasyon oranı için faizini 25 baz puan artırarak %1,25 seviyelerine yükselterek önümüzdeki aylar için 50 baz puan daha artış yapabileceği sinyalini verdi.

Türkiye tarafında ses yok durumlar sabit, politika faizi %14 olarak son toplantılarda hep sabit bırakılıyor. Enflasyon oranı son 24 yılın en yükseğinde, TÜFE %79,60 ve ÜFE %144,61 seviyelerinde. ENAG bağımsız olarak enflasyon hesabını %176 seviyelerinde yaptı. KKTC’de ise enflasyon %110,42  seviyelerinde gerçekleşti.

Gelelim döviz tarafındaki durumlara, gelişmekte olan ülkeler için 2 seçenek vardır. Ya sıcak para yani sermaye girişi ya da ihracatın artması. İki durumda da döviz piyasada bollaşacağı için az olan değerlidir mantığı sona erecek ve döviz bu durumda gerileyecek. TCMB döviz rezervleri de reel olarak 55 milyar TL ekside olduğundan dolayı swaplarla dengeye getiriliyor ve müdahaleler geçici yapılabiliyor, çare yurtdışından dış yatırımcıların gelmesidir. İhracata bakacak olursak geçen yıla göre %18 civarı ihracatta artış olur iken, ithalatta %40 artış gösterdi. Paranın bu kadar değer yitirdiği bu dönemlerde bu ihracat rakamlarının çok daha fazla artması gerekiyordu. Demek ki daha ucuz ülkeler ortaya çıktı ki malların satışları düştü. Bir de dövizdeki artıştan dolayı bu ihracat rakamlar yükseldi ama bizim esas bakmamız gereken yer, üretilen ürünlerin birim miktarları, esas onların artması gerekiyor. Diğer taraftan ürünlerinizin muadili varsa ve ülkenizin sattığı ürünlerde marka değeri yok ise her zaman karşınızdaki alıcılar yeni arayış içerisinde oluyorlar ve bu da büyük sıkıntılar ortaya çıkarıyor.

Genel olarak fiyatlar artış gösteriyor; çünkü, Türkiye’nin 2000’li yıllarda ithalatının %65’i hammadde alımı iken şu an %85 oranına bu oran çıkmış durumda ve böylece girdi maliyetleri de sürekli artış içerisinde ki bu da enflasyonu tetikliyor bunun yanında fiyatlar artıyor ve bizler de  her defasında farklı ürünleri farklı fiyatlardan alıyoruz.

Brend petrol bir yılda %100 artış gösterdi ki bu da demektir ki normal şartlarda o dönemlerde 10 TL olan benzin lazım 20 TL olsun. Bunun üzerindeki fark enflasyon ve parasal değer kayıplarından kaynaklanmaktadır.

Dünyaki gelişmiş ülkeler faizleri arttırdıkça yavaş yavaş enflasyonu kontrol altına alacaklardır. Ama artan faizlerden dolayı gelişmiş ülkelere dönen yatırımcılar var ve bu da bizim işimize maalesef gelmiyor. Onları faiz artırmadığımız için çekemiyoruz ve diğer taraftan CDS primi dediğimiz kredi risk primi oranı olması gereken ortalama 300 puanın çok üzerinde, 900 civarlarında seyrettiği için ayrıca sıcak para girişleri olmuyor hatta çıkışlar oluyor ve bu da dövizlerdeki dalgalanmaların sürmesine ve döviz kurlarının gerilme süreçlerine engel oluyor.

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Yrd. Doç. Dr. Şükrü UMARBEYLİ yazıları