Faiz ve döviz yan yana koşuyorsa ormanda yangın mı çıktı?
Merkez Bankası geçen perşembe günü politika faizini 500 baz puan artırarak %35'e yükseltti; döviz ise yatay seyrine devam etti. Aslında vatandaş dövizin, faiz artışına rağmen neden bu durumda kaldığını tam olarak anlamış değil.
Dolar günü 28,29 lirayla başlarken. Sterlin 34,29 euro günü ise 29,87 ile açmıştı. Orta Doğu'da başlayan savaş dolar ve euro para birimlerindeki hareketliliği sürdürüyor.
Genel olaraktan faizlerdeki 500 baz puan artış ile %35 politika faiz oranı, ekonomik ve finansal çevrelerde tartışmalara neden olurken aslında Türkiye’deki yıllık enflasyon oranının %70 olduğu ve ENAG Türkiye enflasyonunu eylül ayı için %130,13 olarak açıklaması durumlarını göz önünde tutarak ve diğer taraftan mevcut piyasalardaki faiz oranlarının %45-%60 aralıklarında borçlanma oranları da diğer taraftan piyasanın çok farklı bir yolda olduğu gerçeği ile birlikte artan faiz oranlarının maalesef döviz kurlarına bir etki yapamaması tam da bu süreçlerden kaynaklanmış durumda.
Faiz, büyük bir silah ama sadece tek başına yetmiyor. Desteklenmesi gereken birçok enstrüman var. Bütçe açığı, dış borçlar, enflasyon, cari açık, döviz ve altın rezervleri, riskler, kredi derecelendirme notları, ülkeye yabancı girişleri, doğrudan ya da dolaylı yoldan yatırımlar, sıcak para girişleri gibi süreçler ile faizin desteklenmesi gerekiyor.
Mevduat faizi, enflasyonun altında kaldığı süreçlerde dolarizasyon süreci ortaya çıkar. Talepler de bu şekilde artınca kurlar yükselme eğilimine girer. Bunun yanında dünyadaki savaşlar ve risklerden dolayı geleceğinde belirsizliği üzerine altına da kaymalar devam ediyor. Kur korumalı mevduatta bittiğinden dolayı TL mevduatlar zayıf kalıyor.
Negatif reel faiz makas aralığının açık olması ve ülkeye yeterli yabancı yatırımcının giriş yapamaması, turizm gelirlerinin sezondan dolayı yavaş yavaş azalacak olması süreçleri genel olarak dövizin bollaşmasını azaltacağı için az olan değerlidir mantığı ile kurların düşmesi sürecine ters etki etmektedir.
Genel olarak girdi maliyetlerinin artması ve üretim mallarında da hammadde de %85 dışa bağımlılık olduğundan, fiyatlardaki artışlar devam ediyor. Maliyet enflasyonu devam ediyor. Fiyatların pahalılaşmasından dolayı daha fazla fiyat artışı da yaşanabileceği tahminleri de stok yapmayı tetikliyor.
Enflasyonu düşürmek önemli, yapılan artışlar çözüm değil. Hayatı ucuzlatmak gerekiyor. Süreçler kolay değil ama zamanla denge yakalanabilir. Enflasyon ile faizi dengeleyip, ardından faiz indirim süreçleri ile paralel olarak enflasyonun düşmesi sağlanmalıdır. Diğer mevcut paralel yapılar ile de desteklenince süreç toparlanmaya girecektir.
Ayrıca piyasada paranın maliyetinin artması ile birlikte üretim ve istihdam oranlarının düşmesi, işsizlik oranlarının artması ve ekonomik büyümenin yavaşlaması da ayrıca söz konusudur. Artan personel maliyetleri ve ürün fiyatlarından dolayı KOBİ’ler de zor zamanlar yaşıyorlar.
Artan yabancı nüfus ve onların talepleri okul, araç, konut ve cafe v.s gibi yerlerdeki fiyatlardaki artışlar da aşırı talepten dolayı patlamış durumda. Her geçen gün daha farklı fiyatlar ortaya çıkıyor.
Bir an önce zamanında yapıldığı gibi acı reçete uygulanıp, sıkı para politikası ile taleplerin azaltılması ve enflasyonla mücadele süreçlerinin hızlanması ile gidilen yolda daha hızlı adımlar atmalıyız; ama atılan adımlarda kademeli faiz artışları olmalıdır ki bir yol kazası yaşanmasın.
Yorumlar
Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.