Patrimonyalizm

Yayın Tarihi: 17/06/20 07:30
okuma süresi: 5 dak.
A- A A+

Bu tür şeyleri bilmeden politik eleştiri getirmek sadece izleyen ve dinleyenlerin zamanını çalmaktır. Kimi temel şeyleri bilmeden konuşanları bu nedenle asla dinlemem.

Türk siyasal yaşamını ve bu siyasal yaşam içerisinde ortaya çıkan sorunları anlayabilmek için, bizi çözüme yaklaştıran kavramların başında “patrimonyalizm” gelir. Sosyolog Max Weber’in bir egemenlik biçimini anlatmak için kullanılan ifade, merkezi otoritenin paternalist bir role bürünerek merkeziyetçi bir toplumsal örgütlenme modelidir. Bu modeli en iyi örnekleyen Osmanlı İmparatorluğu’nun yapısıdır. Buna göre, hanedan üyesinin kişisel siyasal gücü herseyini üzerindedir. Weber patrimonyalizm kavramını, bir krallık hanedanının doğrudan uzantısı olarak örgütlenmiş devletler için kullanmıştır.

Şerif Mardin, Türk toplum tarihi üzerine 60’lı yıllara kadar yapılan çalışmaların, Türkiye’de en ağır basan ilkenin patrimonyalizm olduğunu söyler. Mardin, bunun devletin kuruluşundan sonra patrimonyal bürokrasinin Osmanlı İmpoaratorluğu’nun en ayırt edici yönü olarak görmektedir.

Devletin iktisadi hayat üzerindeki kontrolünden dolayı, hükümdar halkının refahından şahsen sorumludur. Bu da patrimonyal sistemin temel özelliklerinden birisidir. Aynı döneme denk gelen Batılı ülkelerin aksine devlet, tüccarları değil loncalar üzerinden esnafı desteklemiştir. Şehirlerde lonca zenaatları vardı. Devlet loncaları tüccarların tekelci davranışlarına karşı koruyordu. Tüccar kapitalist oligarşilerinin kurulmasını önlüyordu. Büyük devlet memurlarının olağanüstü yollardan kazanılmış servetleri müsadere edilmesi muhtemeldi. Buda vakıfların kurulmasını teşvik etti. Osmanlı iktisadi kontrol siyasetini yürüten askeri yapıyı da desteklemekteydi. 

Tekelciliği önlemeye yönelik bir politika üretmiştir. Bu yapıyı ihlal edenlere karşı müsadere yetkileri kullanılmaktaydı. 17 yüzyıla gelindiğinde ekonomik hayatın durgunluk yaşamasından dolayı, bir çok nedenle müsadereler artmış, buna karşılık olarak müsadere yolu ile zorla alım olamayacağı içime vakıf kurulması da çoğalmıştı. 

Batıdan farklı olarak ticareti geliştirmek için hiçbir merkantalist siyaset düşünülmedi. Türk patrimonyalizminin ithalata karşı ilgisi olduğu halde ihracata böyle karşı ithalata olduğu kadar bir ilgisi yoktu. 17 yüzyıldaki ekonomik gerilemenin nedenlerini ele alan Koçi Beyi’nin risalesinden edinilen bilgiye göre, insan gücünü maden kaynakları arasında saydığı ve bunların aynı biçimde işletilmesi gerektiğini aktaran Mardin, bu şekilde emeğin harcanabilir bir değer olarak görüldüğünün altını çizmektedir.

Devletin toprak üzerinde tam bir hakimiyeti vardı. Tımar sistemi ile askeri, ekonomik ve sosyal bir yapı inşa edilmişti ama daha sonra bu topraklar iltizama verilmeye başlanmıştı. Bu bazılarına verilen bir ayrıcalıktı ve sadece tarımda özel teşebbüsün teşviki hiçbir zaman olmamıştı. Mardin, Osmanlı Devleti’nin toprak üzerindeki hakimiyette ısrarlı oluşunu İmparatorluğun temel ilkelerinden biri olmasına bağlar.

Bu ve benzeri bilgiler Türk devlet yapısı ile ilgili aslına bize çok şey anlatır. 

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Dr. Ferhat ATİK yazıları