Kadını “kurban” rolüne sokan cezalandırılmalıdır

Kimi hak mücadeleleri uzun yıllar devam eder. Bu sürenin uzunluğu, mücadeleden önceki zamanın uzunluğu ile ilintilidir. Mücadele edilecek konuda yer alan karşıt yapı ne kadar eski zamanlara dayalı ise, mücadele o kadar zor, uzun zamanlı ve elbette bir o kadar kaçınılmazdır. Kadın erkek eşitliği bu konunun en önemli örneğini oluşturur. Öyle ki, kavramın tartışılması ilk insanlık tarihi kadar eskidir. Çünkü kavramın mağduriyeti de aynı eski çağlara dayanır. Tarihin uzun tünellerinden bugüne kadar, erkek egemen söylem öylesine etkin ve başat bir güçle yerleşmiştir ki, kimi zaman bu adil olmayan söylem ayrımını, bu konuda duyarlı hatta bu konuya vakıf kurum veya kişilerce kullanıldığını dahi görmekteyiz. Böylesi bir çağda, cinsiyet ayrımının özellikle ifade edilir kısmında kadına ve/veya erkeğe yönelik yaftalar içermesi, görevler verilmişçesine ayrımcı şekilde kullanılması rahatsız edicidir, çağ dışıdır. Elbette bir söylem ayrımından ve eşitlik pratiğinden bahsederken tek taraflı bakmamız mümkün değil.

Ancak artık bahsedilen şey “eşitlik” sözcüğü ile anlatılacak kadar sığ değil. Yani kadın ve erkeğin eşit olması ile ilgili bir söylem artık ilkelleşti. Bahsedilen veya bahsedilmesi gereken "cahil ve psikolojik sorunları olan erkek” ile “kurban durumunda olan kadın”dır. 

Her geçen gün kadınların bir erkek tarafından öldürülüşünün haberleri ile karşılaşmak beni bırakın soyumdan, cinsiyetimden dahi soğutuyor. Türkiye’de, kadınları öldürenlere ağır cezalar verilmesi yetmez. Bunu teşvik edici cahillikte ifadeler kullananlara, kadını kurban rolünde sunan medyanın tüm içeriklerine de ağır cezalar verilmelidir. 

Bu konu artık “ego” düzeyin çoktan aştı, “süper ego” düzeyinde seyrediyor. Bu nedenle, eğitimle düzeltmek yeterli değildir. Ancak ağır cezalarla kadınların, erkeklerce katledilmesi zaman içerisinde engellenebilir. Ne üzücü!