Vaktimiz hiç yok!

Yayın Tarihi: 25/01/21 07:00
okuma süresi: 4 dak.

“Ölenler döğüşerek öldüler; güneşe gömüldüler.

Vaktimiz yok onların matemini tutmaya!”

*

Bayrak Radyo Televizyon Kurumu (BRTK), Cumhuriyet Meclisi’nin yayınlarını veriyor, bilirsiniz. Adı da Meclis TV. Uydudan da yayınlandığı için, bir çok ülkeden izleniyor.

Seçilmişlerin konuşmalarını, üsluplarını, beden dillerini, konularını nasıl anlattıklarını bazen itina ile izliyorum. Algıladıklarımı teyit etmek için, izleyen arkadaşlarıma sık sık bu konuşmalarla ilgili değerlendirmelerini soruyorum. Üzülerek, düşüncelerimin teyit edildiğini görüyorum.

Bi ülkeyi anlatmaları için Avrupa Parlamentosu’nda bir vekile 5 dakika veriliyor. Bu sürede bir konu değil bir ülkenin tüm konuları anlatılıyor.  

Değerli vekillerimiz Türkçe’ye de yerleşen şekli ile en çok ‘demagog’ olmak konusunda başarılılar. Kürsüye kim çıksa, anlatacağı konuyu, izleyeni usandıran detaylar ve laf cambazlıkları ile anlatıyor. Kimisi o kadar uzatıyor ki konu, başladığı eksenden oldukça uzaklaşmış şekilde sonlanıyor. Kimisi anlattıklarını toparlayamıyor.

*

Uzun konuşmalar etkisini yitirir. Dinleyicisini yorar ve dinleme konsantresini dağıtır. Konuşma uzadıkça anlatan konuya olan ilgisini yitirir, dinleyen de dinlemeye olan isteğini yitirir. Laflar giderek güftesini kaybetmiş besteler gibi olmaya başlar. Oysa sözün enstrümantal türevi yoktur.

Konuşmanın bir melodisi vardır. Sözün dinlenilirliğini ve etkisini artıran içeriği kadar melodisidir. Ancak, melodi sözsüz kalırsa, söz anlamını tamamen yitirir.

Böyle bir süreç yaşandığı anda, o ana kadar dinleyenin harcadığı zaman verimsizleşir, değersizleşir. Bu değersizleşme öncesinde ise anlatanın anlattığı da değersizleşmiştir. Vekillerimizin uzun konuşmalarının, zaman kaybı olarak algılandığı, hatta sırf konuşmak için konuşma yapanlar dahi olduğu, çoğunlukla değerlendirmelerin odağı durumunda. Ayrıca beden dillerinin saldırganlığı ve duygularına yenilişi, halkın tepkisini çekiyor. Kaldı ki gerçek etkisi toplum içinde ötekileşmelere neden olabilir. Oysa biliyoruz ki, en sert tartışmaların ardından bile vekillerimiz dostça tavırlarını birbirlerine karşı sürdürmektedirler. Ancak kameralar karşısındaki görüntü bu değil. Bu da toplum için iyi bir şey de değil.

Öte yandan kameraların varlığı vekillerin trübünlere oynamalarına neden oluyor ki, bu da memleketçe büyük zaman kaybı.

Kanaatim odur ki, Meclis’ten yapılan TV yayını olmasa, tüm oturumlar çok daha hızlı biter ve çok daha verimli olunur. Kamera işi role sokuyor. 

*  

Tam da yazıya giriş yaptığım Nazım Hikmet’in şiirindeki gibiyiz şimdi biz... 

Gerçekçi olalım. Çok gerideyiz birçok şeyden. Zamanımız yok, gelecekten ödünç aldığımız bugünleri çok konuşarak harcamaya. Geride kalan kayıp zamanlarımızın telafisini çok konuşarak değil, çok çalışarak sağlamak tek çözümümüz. Halkın tutunacak fazlaca bir umudu kalmadı çünkü. Sabrı da kalmadı üstelik.

Peynir gemimiz denizin ortasında kaldı. Ve bunca lafın işe yaramadığı herkesçe anlaşıldı.

Az laf çok iş denecek zamanı bile geride bıraktık. 

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Dr. Ferhat ATİK yazıları