Türkiye ile anlaşma ve sonrası...

Yayın Tarihi: 01/06/20 07:00
okuma süresi: 5 dak.

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) ve Türkiye Cumhuriyeti (TC) arasında imzalanan işbirliği anlaşması hükümet ve Kıbrıs Türk Toplumu için bir can simidi olarak yorumlanabilir...

İlgili anlaşmada TC tarafından KKTC’ye 1.038.95.726.92 TL’ye kadar bir hibe yardımı ve 1.250.580.323.50 TL’ye kadar bir kredi yardımı taahhüt edilmektedir...

Anlaşmada KKTC hükümetinin istihdam politikasına ilişkin bir sınırlama öngörülüyor, ilgili maddeler şu şekilde; kamuda (kurum ve kuruluşlar dahil) yeni istihdam edilecek toplam personel sayısının (geçici personel dahil) 2020 yılı için bir önceki yılda kamudan ayrılanların sayısını geçmemesi (2020 yıl boyunca), yeni istihdam edilecek geçici işçi sayısının bir önceki yılda kamudan ayrılan geçici işçi sayısının geçmemesi (2020 yıl boyunca)... Anlaşma istihdam bağlamında bir mali disiplin politikasını içeriyor, ancak liyakat bağlamında bir ifade yer almıyor. Kısacası liyakata önem vermek ve günümüzün dijital çağına uyum gösterecek bir istihdam politikasının belirlenmesi veya belirlenmemesi hükümete bağlı... Ancak istihdamla  ilgili maddeleri takiben e-devlet ve Dijitalleşme süreçleri unutulmuyor...

Bugüne kadar Ulusal Birlik Partisi (UBP) TC hükümetleriyle bir çok işbirliği anlaşmasına ve mali protokole imza attı, ancak ilgili anlaşmaların ve protokollerindeki taahhütlerin çok azını yerine getirdi...

Liyakata dayanmayan istihdam politikaları, verimliliği göz ardı eden tarım politikaları neticesinde patronaj sistemi güçlendirildi!

TC’nin gerek hibe gerekse kredi bağlamında vermeyi taahhüt ettiği meblağ azımsanmayacak düzeyde...

Bu azımsanmayacak düzeyde olan meblağın verimli projeler üretilerek kullanılması en büyük dileğimizdir...

Hibe edilecek olan meblağ çok verimli kullanılmalı!

Verimli projelerle yatırımların tarım ve turizm alanında yoğunlaşması gerekir diye düşünüyorum... Bu bağlamda özellikle küçük ve orta ölçekteki girişimcilerin hibe programından yararlanması teşvik edilmeli. Böylece üretim sürecine daha geniş bir kitlenin katılımı sağlanacaktır...

Tarım ve turizm sektörlerinde verimliliğin artması ve toplumun geniş bir kesiminin bundan yarar sağlaması ancak radikal reformlarla mümkün kılınabilir...

Tarımda ürün çeşitliliğinin artırılması ve ilgili ürünlerin katma değeri de yaratılarak hem uluslararası hem de iç pazara sunulması gerekmektedir... Tarımda kronik ‘’kuraklık’’ kelimesinden kurtulmak gerek... Aksi takdirde yine bütçenin bir kısmı verimsiz üretim sürecine aktarılır... Tarım sigortası konusunu da unutmayalım!

Turizm alanında ise küresel salgın sürecinin ardından toplumun daha fazla bir kesiminin yararlanacağı bir turizm politikasının yaşama geçirilmesi elzemdir...

Butik otellerin ve kültür-doğa turizminin yaygınlaşacağı, turistin kentlere ve köylere ineceği bir anlayışın hâkim kılınması gerekiyor...

Tarım ve turizmin yanı sıra bilişim alanında da yeni yatırımlara ihtiyacımızın olduğu gözden kaçmıyor... Eve kapandığımız süreçte internet alanında ne kadar geriden geldiğimizi daha iyi anladık... Öncelikle fiber optik sisteminin kurulması için yatırımlarının yapılması gerekmektedir... Bu bağlamda da kapsamlı projelere ihtiyaç vardır...

İmzalanan anlaşma bir fırsat penceresi yaratıyor, ancak bu fırsatın kullanılması için yeniden yapılanma da gerekli...

Umarım aktarılacak olan kaynak üretimi esas alan ve toplumun genel refahını düşünen projeler yaratılarak kullanılır...

Bu süreçte sadece hükümete değil sivil topluma da büyük görev düşüyor!

Sürecin takipçisiyiz...

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.