Kulüp dizisi: Çok kültürlülüğe ve kent soyluluğa veda...

Son günlerde sinema ve dizi severler tarafından gündeme getirilen Kulüp dizisini ben de hafta sonu izleme şansı buldum...

Dizi 1950’li yılların İstanbul’unda toplumsal yaşamı olabildiğince ekrana yansıtıyor...

Bu toplumsal yaşamın şekillenmesinde 1940’lı ve 1950’li yıllarda siyasi otoritelerin izlediği politikalarına da gönderme var...

Tek parti döneminde 1942 yılında yürürlüğe giren Varlık Vergisi ve 1950’li yıllarda Demokrat Parti’nin izlediği ‘’Türkleştirme’’ politikalarının toplumsal yaşama- ailevi ilişkilere yansıması dizide somut, yalın ve abartıdan yoksun bir tarzla işleniyor...

Dizinin   merkezinde oyuncu olarak Matilda rolünde Gökçe Bahadır var...

Matilda, 1950’li yılların İstanbul’unda kent soylu Yahudi bir ailenin ferdini yansıtıyor...

Kent soylu derken gerçek bir burjuvaziden bahsediyorum...

Kentlerde yaşayan zengin taşralılardan bahsetmiyorum...

Dizi aslında bana bir bakıma ‘’Salkım Hanımın Taneleri’’ filmini anımsattı...

Dizide sermayenin Türkleştirilme çabaları neticesinde kent soyluluğun bir anda ortadan kalkma sürecine ve yerine kırsaldan gelen, kısa sürede sermaya birikimine sahip olan bir sosyal tabakanın nasıl ortaya çıktığına tanıklık ediyoruz....

Dizi bizlere İstanbul’un çok kültürlü dönemini ve eski sakinlerini anımsatıyor...

Bunu anımsatırken dizi bizlere , Müslümanlarla Gayrı-Müslimlerin birlikte ve aynı zamanda bir o kadar da ayrı yaşadıklarını da gösteriyor...

Dizinin yalın ve abartıdan uzak olan bir yanı olması en önemli özelliği... Bu dizinin en olumlu özelliği bence... Ancak en negatif yönü ne olabilir diye sorarsanız, biraz Latin Amerika ve Fransız dizilerini anımsatan ağır bir gidişi olması...

Konuların ağır akışı ve mistik yanı bazı noktalarda nacizane düşüncem biraz fazla kaçmış gibi...

Gerek 1942 yılında yürürlüğe giren Varlık Vergisi, gerekse 1950’li yıllarda izlenen siyaset Türkiye’nin toplumsal yaşamının nasıl derinden etkilediğini dizi bizlere sade bir dille anlatıyor...

Kendi vatanlarında farklı etnik gruptan oldukları için yaşadıkları vatanı terk etmek durumunda kalan veya kendisinin esas kimliğini  gizleyen insanların yaşamlarını bizlere tekrardan anımsatan bir diziden bahsediyorum....

Çok kültürlülüğe ve Kent Soyluluğa nasıl veda edildiğini anltan bir dizi...

Başka bir deyişle kentlerin kırsalın boyunduruğuna girmeye başladığı 1950’li yılları anlatıyor dizi...

Daha fazla yazmak istemiyorum...

Çünkü sizlerin de bu tatlı mini diziyi izlemenizi öneriyorum...

Herkese sağlıklı ve mutlu bir hafta dilerim...