Türk dış politikasında zor dönemeç !

Yayın Tarihi: 26/09/22 08:47
okuma süresi: 7 dak.

Türk dış politikasında zor dönemeç !

                 Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş temelleri batılılaşma üzerine dayanmaktadır. Batılılaşma ve modernleşme düzleminde devlet yapılanması ve bununla birlikte toplumun şekillendirilmesi söz konusu olmuştur !

                  Türkiye’nin Batılılaşma serüveni salt iç siyasal ve ekonomik yapılanmayla kalmamıştır. Başka bir deyişle Batılılaşma sadece bir model olarak alınmamıştır, aynı zamanda batı bloğu içerisinde yer alarak ekonomi politiğin çizgisi de uluslararası ilişkiler denkleminde benimsenmiştir... Nihayetinde de 1952 yılında Sosyalist Doğu bloğuna karşı kurulan Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü’ne  (NATO) üye olunmuştur. Öyle ki, üyeliğin öncesinde Batı bloğuna bir kanıt bağlamında Kore savaşına asker gönderilmiştir... (Nazım Hikmet’in dizeleri aklıma geliyor)...

                  Soğuk Savaş boyunca Türkiye NATO’nun güney kanadında ikinci en büyük orduya sahip olarak Sovyetler Birliği’nin Akdeniz ve Afrika’ya yönelmesinde bir ‘’savunma duvarı’’ rolü üstlenmiştir...

                  Soğuk Savaşın ardından NATO’nun genişleme süreci (1997) ve ardından koruma sorumluluğu konseptiyle bölgesel çatışmalara müdahale sürecinde (Eski Yugoslavya coğrafyası) Türkiye etkin rol almıştır...

 

                  NATO’nun 2000’li yılların başına kadar uluslararası alanda ABD önderliğinde tek başına olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır.... Ancak 2000’li yılların başından itibaren Rusya’nın Putin ile birlikte uluslararası politikada özellikle bölgesel ölçekte söz sahibi olmaya başlamasıyla birlikte ve kendi güvenlik örgütünü (Kolektif Güvenlik Antlaşması Örgütü) etkin hale getirmesiyle ve Avrasya Ekonomik Birliği’ni de ekonomik alanda olabildiğince etkin kılmasıyla kartlar yeniden dağıtılmaya başlanmıştır... Bu aynı zamanda Rusya’daki tarihsel derinliği bulunan Avrasyacı siyaset felsefesinin ve tarih anlayışının dış siyasete yansıması olarak yorumlanabilir... Bu safhada da Türkiye ve İran gibi ülkelerle de yakınlaşma sağlanması ve ilişkilerin yoğunlaştırılması düşünülmüştür...

                  Rusya’daki gelişmelere paralel olarak Türkiye’deki ANASOL-M hükümeti (Bülent Ecevit Başbakanlığında) Rusya ile ilişkilerde sorunların çözülmesi  ve yakınlaşmanın sağlanması bağlamında adımlar atmıştır. Bu dönemde 1997 yılında imzalanan Mavi Akım projesine  hız kazandırılırken Rusya ve Türkiye arasında ticari ilişkilerin gelişmesine ayrıca önem verilmiştir...

                  Türkiye bir yandan Avrupa Birliği ile uyum paketini devreye koyarken aynı zamanda 1999 yılındaki meşhur Helsinki zirvesinde adaylık statüsünü elde etmiştir... Bu dönemde kıta Avrupası ve Rusya arasında ilişkilerin yoğunlaşması ve enerji alanında ortak projelerin gerçekleştirildiğini de unutmayalım... Bu minvalde Almanya eski Başbakanı Gerhard Schröder ve İtalya’nın Başbakanı Silvio Berlusconi’nin isimlerini anmadan geçemeyiz...

                  2005 yılında İtalyan Eni şirketinin, Gazprom ve BOTAŞ ile birlikte ortak olduğu Mavi Akım projesi tamamlanıp faaliyete geçer... Bu proje Rusya ve Türkiye arasında karmaşık karşılıklı bağımlılık ilişkilerinin yoğunlaşması bakımından bir dönüm noktasıdır !

                  Türkiye ve Rusya arasında sorunlar giderilirken iki ülke arasında hızla artan ticaret hacmi iki ülkenin stratejik ortaklığına doğru evrilir... Bu süreçte stratejik ortaklığa doğru bir yönelim olmakla birlikte, Türkiye’nin NATO üyeliği hep bir soru işareti olmuştur..... Öyle ki, ilk çelişki de Gürcistan-Abhazya ve Gürcistan-Güney Osetya sorunlarında ortaya çıkmıştır... Bunu daha sonra Suriye konusu ve Kırım’ın Rusya’ya katılması konusu izlemiştir... Ancak iki ülke ilgili korunlarda farklı pozisyonlarına ve Suriye’deki jet krizine rağmen ilişkilerini ekonomik karşılıklı bağımlılığın ve kamu diplomasisinin etkisiyle bugüne kadar getirmişlerdir...

                  Akkuyu Nükleer Santrali’nin inşası S-400’lerin Türkiye tarafından satın alınması ve nihayetinde bir NATO üyesi olarak Türkiye’nin son dönemde Rusya’ya yaptırım uygulamaması uluslararası ilişkiler disiplini perspektifinden bakılınca önemi büyük ve farklı bir olgu olarak değerlendirilebilir...

                  AB ile gümrük birliğine sahip Türkiye’nin geçtiğimiz günlerde Özbekistan’daki Şangay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) zirvesine katılması ve Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan’nın ŞİÖ’ye tam üyeliği işaret etmesi uluslararası toplumun dikkatini çekerken, diplomatik çevreler Türkiye’nin ŞİÖ üyeliğinin ancak NATO’dan çıkmasıyla birlikte mümkün olabileceği belirtilmiştir...

                  Bu bağlamda Türkiye’nin ŞİÖ’ye üye olması hem NATO’dan hem de yıllardır sürüncemede kalan AB üyeliğinden vazgeçmesi anlamına gelmektedir...

                  Türkiye’nin son günlerde Yunanistan ile yaşadığı gerilimi ‘’Kardak Krizine’’ benzetmek pek doğru değil sanırım... Gerilimin ulaşacağı noktayı kestirmek kolay olmamakla birlikte, ABD’nin son dönemde Yunanistan’ı silahlandırarak askeri bir üs haline getirdiği de unutulmamalı... Türkiye’ye Patriot füzelerini ve F-35 uçaklarını vermeyen ABD’nin , Rusya’nın S-300 füzelerine sahip Yunanistan’a olabildiğince silah sağlaması dikkat çekmektedir ! Türkiye ve Yunanistan arasındaki gerilim sadece iki devlet arasındaki bir gerilim değil aynı zamanda NATO üyesi iki devlet arasındaki bir gerilimdir... Bu bakımdan ABD’nin ve diğer NATO üyelerinin alacakları rol ve tavırlar Türkiye’nin şu anda muğlak olan dış politika yönelimine de etki edecektir...

                  Türkiye’nin izlediği çok yönlü dış politika yaklaşımı özellikle Rusya-Ukrayna savaşında arabuluculuk rolü Türkiye bakımından olumluluk içermekle birlikte, Türkiye’nin ana dış politika çizgisi bakımından Türkiye’nin son dönemde çelişkilerle yüzleşmesine neden olmakta ve Batı nezdinde güçlüklerle karşılaşmasına söz konusudur.

                  Türkiye’deki seçimler ve bununla birlikte NATO üyesi Türkiye’nin Rusya ve Çin ile yakın ilişkileri, ABD ve Batı’nın tavırları, Yunanistan ile olan gerilim Türkiye’nin dış politikada çok zorlu bir dönemeçte olduğunu bizlere göstermektedir...

                  Bu zorlu dönemeçte nasıl bir rota çizileceğini hep birlikte göreceğiz...

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.