Üzgünüm

Yayın Tarihi: 23/09/19 07:00
okuma süresi: 4 dak.
A- A A+

Yıllar önce "Geleceğe Mektuplar" isminde bir belgesel çekmiştim.

8'inci yıla girmek üzereyiz.

Dünyada veya kendi alanında, önemli bir isim yapmış 25 deneyimi Kıbrıslı Türk bu belgeselde yer almış, her biri bir meslekten olan bu kişiler, ülkenin en özel tarihi mekanlarında kayıt altına alınmışlardı. Bu konuşmacılardan bazıları ne yazık ki vefat etti. Bazıları yaş almaya devam ediyor.

Her konuşmacı kendi alanında, 25 yıl sonrayı hayal ederek; bilgisi, öngörüsü ve umutları ile bize 25 yıl sonrasını anlatıyordu. Projede ayrıca 250 çocuktan geleceği hayal ederek çizdikleri resimler ve yetişkinlerden de mektuplar almıştım. Hepsi şu anda bir özel kasada saklanmakta ve projenin kasaya girişinden itibaren 25 yıl geçince yani 2038 yılında izlenmeyi beklemekte. Hiç kimse belgeseli izlemiş değil.

Ömrümüz yeterse 2038'de ya da bizden sonrakiler aynı tarihte bu belgeseli izleyecekler ve geçmişe yolculuk yapacaklar. Çünkü sadece konuşmacılarla sınırlı değil proje. İçerisinde binlerce kilometre gezilerek KKTC'nin her karesi de kayıt altına alındı. Yani 25 yıl öncenin KKTC'sinde bir duygusal gezinti yaşayacak herkes.

Belgeselin bir kasaya kilitlenmesinden bu yana, kendi kendime ve ister istemez gelişen bir reflekse, sürekli KKTC'deki değişimi düşünür oldum. 7 yıl geçti ve ben ne uygulamada ne de söylem pratiğinde bir ilerleme görmedim. Ne acı.

*

Özel olarak birisini suçlamak mümkün değil.

Böylesi bir tutum politik bir kanada bağlı olanların işi. Ben geneli konuşuyorum. Çok konuşup, her şeyi bilip, bir arpa boyu ilerlememek nasıl bir süreç ve sonuçtur? Bunu sorguluyorum. Anlaşılması güç. Bir siyasiye, bir atanmışa, bir vatandaşa sorun. Herkes sorunları size sıralar. Kimse çözümleri sıralayamaz. Sıralayanlar da, sadece kendi görüşünün doğru olduğunu savunur. Önümüzdeki bir gün sonrasını dahi bilemediğimizdendir bu. Hedef yok, amaç yok, ortak kanaat zaten hiç yok. Enformasyon çağının getirileri yok. Veri yok. Bilgi yok.

Aslında bir gün sonrasını bilemez durumda bir görünüm var.

*

Geleceğe Mektuplar Belgeseli'ni çekerken, rahmetli Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş'ı da çekmek istemiş ve kendisine bir davet mektubu yazmıştım. Bana verdiği yanıt bu kadar yıl geçmesine rağmen ne acıdır ki geçerli. Demişti ki: "25 gün sonrasını dahi bilemediğim bir coğrafyada, 25 sene sonrasını nasıl konuşabilirim!"

Bunu söylemesinden çok daha acı olan bişey var. O da, yıllar geçmesine rağmen bu söylediğinin geçerliliğini koruması.

Biz bilgi toplumuna kolay dönüşebilecek ölçekte bir nüfusa sahibiz. Ancak bunun dönüşümü ahkamla olmuyor. Kültürle oluyor. KKTC'de ise kültür ortaklığı ne yazık ki hiç yok. Küçük kültürel zümreler halinde kalabalıklarız. Toplumsal ölçekte, toplum olmanın tanımına uygun olmayan bir kalabalık!

Üzgünüm!

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Dr. Ferhat ATİK yazıları