Ülkemizde ve dünyada tuzlanma sorunu

Yayın Tarihi: 09/11/14 08:00
okuma süresi: 4 dak.
A- A A+

Yaklaşık yarım asırdan beri ülkemiz kuraklığın ve buna bağlı olarak da tuzlanmanın kıskacı altında bulunuyor.

Sulu tarım yapılan bir çok bölgelerimizde yer altı sularında 1960'lı yıllardan sonra, azalma ve tuzlanma başladı.

Tuzlu sularla sulama yapılması sonucu, topraklarımız da her yıl biraz daha çok tuzlanmaktadır.

Ülkemizin sulama sularında ve topraklarında tuz oranının artması nedeniyle,verimlilik ve kalitede önemli düşüş meydana gelmiş ve bazı bitki türlerinin yetiştirilmesinden vazgeçilmiştir.

Örneğin yakın geçmişte adanın en önemli Turunçgil bölgesi olan Mağusa ve çevresinde, tuzlanma nedeniyle, bu üretim kolundan vazgeçilmiştir.

Yine 1960'lı yıllara kadar Kıbrıs'ın en büyük sulu tarım yapılan bölgesi olan Güzelyurtta da halen turunçgiller ve sebze üretimi sıkıntılı bir şekilde yapılabilmektedir.

Bizim dışımızda bir çok ülkede de, sularda ve topraklardaki tuzlanma her geçen yıl artmaktadır.

Amsterdam üniversitesi merkezli Profesör Jelte Rozema,' 'insanoğlunun eninde sonunda kabul etmesi gerek, dünyamız tuzlanıyor' diyor.

Çünkü sulama sularında tuz düzeyinin sürekli artışı,ekili arazilerdeki tuzluluk oranını tırmandırdığı biliniyor.

Tuzlu sularla sulanan arazilerin verimliliği gittikçe azalmakta ve sonunda kullanılamayacak duruma gelmektedir.

Bilindiği gibi dünyamızın büyük bir kısmı sularla kaplıdır.Fakat mevcut suların sadece yaklaşık %1'i tatlıdır.

Mevcut tatlı su kaynaklarının gittikçe azalması ve tuzlanması,tuzlu sularla yetiştiricilik yapılmasını zorunlu duruma getirmiştir.

İşte bu nedenle, bilim adamları bu olumsuz gelişmeye uyum sağlamak için tuzlu ortamlarda, örneğin deniz kıyılarında yetişmeye alışmış bitkilerin, tarım ürünü olarak kullanılmasına ağırlık verilmesini istiyor.

Çünkü tuzlu topraklarda yetişebilen yabani bitkilerin tarım ürününe dönüştürülmesi ve gıda sıkıntısına karşı ciddi kazanımlar sağlayacağı düşünülmektedir.
Bu yönde atılacak en iyi adımların, yabani bitkileri daha iyi duruma getirmek için melezleme olduğu ileri sürülüyor.

Örneğin deniz rezenesi gibi dünyanın bir çok yerinde kıyı şeridinde yetişen ve yüzyıllar boyunca insanlar tarafından yenilen bitkiler, ileride buğday gibi belli başlı ürünlerden biri haline gelebilecektir.

Deniz kıyılarında yetişen bir çeşit kıvırcık lahana türü de araştırmacılara göre önemli bir potansiyele sahiptir.

Prof. Rozema, bu lahana türünün Hollanda da ticari ekiminin yapılmaya başlandığını söylüyor.

Ispanak ve şalgam gibi yaygın biçimde yenen bitkilerin tuzlu topraklara dayanıklı olduğuna dikkat çeken araştırmacılar, deniz rezenesinin de ayni bitki familyasından geldiğini ifade ediyor.

Maalesef, yaklaşık son 30 yıl içinde dünyanın bir çok yerinde tuzlu sularla, pirinç ve buğday gibi ürünleri yetiştirmek amacı ile yapılan araştırmalardan henüz dikkati çekecek düzeyde olumlu bir sonuç elde edilememiştir.

Ancak son yıllarda genetik ve bitki ıslahı tekniğindeki büyük gelişmeler, yakın gelecekte tuzlu sularla tarımsal üretim yapılabileceği umutlarını güçlendirmektedir.

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.