Yalvarmak sadece çözümsüzlüğe hizmet eder

Yayın Tarihi: 13/11/14 08:00
okuma süresi: 5 dak.
A- A A+

Kıbrıs Türk halkının ezici çoğunluğu, içtenlikle Kıbrıs sorununun artık çözümlenmesini istemektedir.

Çünkü sorunun devamından Rumlardan çok Türk halkı olumsuz yönde etkilenmekte, zarar görmekte ve mağdur olmaktadır.

Öte yandan, Rum tarafı yasal Kıbrıs Cumhuriyeti olarak tanınmış olması ve adanın yaklaşık dörtte üçünde egemen olması nedeniyle, çözümü fazla önemsememektedir.

Üstüne üstlük Avrupa Birliği ve hidro karbon örneğinde görüldüğü gibi, sorunun çözümsüz kalması ile Rum tarafı, tek yanlı çıkarlar da elde etmektedir.

Bu durumda toplumlar arası görüşmelerin başlatılması ve bir anlaşma yapılması için Rumların bizim peşimizden koşmasını sağlamamız gerekir.

Fakat,Rumların toplumlar arası görüşmeye yeniden dönmesini sağlamanın yolu, yalvarıp yakarmak, haklarımızdan vazgeçmek ve taviz vermek değildir.

Görüşmelerin yeniden başlatılması için Rum tarafına yalvarmamız ve isteklerine boyun eğmemiz durumunda sorunun çözümüne değil sürüncemede kalmasına hizmet edeceğiz.

Her şeyden önce Rum tarafının mevcut koşullarda ve sahip olduğu avantajlı durum nedeniyle, egemenliğini tüm adaya yaymasını sağlayacak bir anlaşma yapmak niyetiyle görüşmelere katıldığı göz önünde tutulmalı.

Bu nedenle Rum tarafının bizimle makul bir anlaşmaya yanaşması için, mevcut koşulları ve sahip olduğu avantajlı durumun etkisini ortadan kaldırmamız gerekir

Yoksa içinde bulunduğumuz koşullarda toplumlararası görüşmelerden,varlığımızı sürdürmemize olanak verebilecek bir anlaşma yapılabileceğini düşünmek bile saflıktır.

Yaklaşık yarım asırdan beri sürdürülen toplumlar arası görüşmelerden hiçbir sonuç alınamaması,bu gerçeği açık bir şekilde ortaya koymaktadır.

1977-1979 Denktaş –Kibrianu doruk anlaşmasının imzalanmasından sonra yapılan toplumlar arası görüşmelerde bizim tüm çözüm planlarını kabul etmemize rağmen, Rumlar ret etmiştir.1986 cuellar planını,1992'de Gali Planını,1994'de Güven Yaratıcı Önlemler Paketini ve en son 2004'de Annan Planını, bizim kabul etmemize karşın Rumların ret etmesi bizimle ortaklık kurmak niyetinde olmadıklarını göstermektedir.

Kuşkusuz Rum tarafının istediği şekilde bir çözümü içimize sindirebilmemiz, yani adanın tümüne sahip olmalarını kabul etmemiz halinde, hemen bir anlaşma yapılmasını sağlamamız mümkün olacaktır.

Fakat böyle bir çözümden sonra,Batı Trakya'daki soydaşlarımız gibi ikinci sınıf vatandaş olarak yaşamak ile göç etmek arasında seçim yapmak zorunda kalacağız.

İşte bu nedenle Türk tarafı olarak bizim atacağımız adımlar ile Rum tarafının bizimle görüşmek ve bir çözüm bulunması için arkamızda koşmasını sağlamamız gerekir.

Bunun sağlanması için de :

Anavatanla her konuda ikili anlaşmalar yaparak, iç işlerimizi düzene sokmamız ve vatandaşların günlük yaşamını rahatlatmamız ;

İkinci olarak da yine anavatanla özel ticari ve işbirliği anlaşmaları yaparak, özendirici önlemlerle Türkiye'deki yatırımcıların ülkemize yatırım yapılmasını sağlayarak ekonomimizi güçlendirmemiz;

Üçüncü olarak da devletimizin güneydeki yönetimden daha meşru olduğu gerçeğini dikkate alarak, Anavatanın destek yardım ve işbirliği ile tanınmak için yoğun çaba harcamalıyız.

Çünkü Rum yönetimi 1960'da kurulan Kıbrıs cumhuriyeti olarak tanındığı süre, bizimle eşit ortaklığa yanaşmayacaktır.

Güneydeki yönetimin 1960'ta kurulan iki toplumlu ortaklık devleti olmadığı ve sadece Rum halkını temsil ettiği inkar edilemeyen bir gerçektir.Kuruluş anlaşmasına göre, sadece Rumlardan oluşan yönetimin Kıbrıs cumhuriyeti olarak tanınması da 1960 anlaşmalarına göre yanlıştır.

İşte bu gerçek nedeniyle , Rum tarafının anlaşma yapmasını engelleyen bu avantajı etkisiz duruma getirmemiz, bunun içinde KKTC'ni tanıtmamız şart olduğu kabul edilmeli.

Kısaca Rum tarafına toplumlara masaya dönmesi için yalvarmak yerine,Kıbrıs Cumhuriyeti unvanı avantajı, ambargolar, baskılar, Merkel gibi fanatik Türkiye düşmanlarının desteği, yabancı ülkelerle askeri işbirliği anlaşmaları ve KKTC'deki işbirlikçilerin yıkıcı kampanyaları ile bizi çökertemeyeceğini, adanın tümüne sahip olamayacağını anlamasını ve böylece bizimle ortaklığa yanaşmasını sağlamalıyız.

Aksi takdirde geçmişte olduğu gibi bundan sonra da Rumlar makul bir çözüme yanaşmayacak ve boşuna zaman kaybetmiş olacağız.

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.