Güvenlik ve garanti gerçeği

Yayın Tarihi: 06/06/15 10:15
okuma süresi: 4 dak.
A- A A+

Kıbrıs'ta kalıcı barış için, mutlaka geçmişte yaşanan acı olaylar dikkate alınmalı, Tekrarlanmasını önleyecek somut önlemler ve sağlam güvenceler dışında hiçbir vaat ve yazılı garantiye razı olunmamalı.

Kıbrıs tarihinde sürekli olarak Rumlar saldırdığına göre,Türklerin yeni yapılacak bir anlaşmada, yeniden can ve mal güvenliğinin tehdit edilmemesi için, somut güvenceler istemesi tüm ilgili taraflarca anlayışla karşılanmalı.

Ayrıca 1960 ortaklık yönetiminden dışlanması deneyiminden dolayı, Türk tarafının yapılacak bir anlaşmanın Rum tarafınca bozulamaması için de, somut güvenceler üzerinde ısrar etmesi en doğal hakkıdır.

Tarafların kabul edeceği bir anlaşmasının yeniden Rumlarca tek yanlı olarak bozulması durumunda,Türk tarafının kendi yönetimini kurma hakkına sahip olabileceği peşinen kabul edilmelidir.

Yalnız geçmişten günümüze yaşanan deneyimler, anlaşmaların ve yazılı güvencelerin etkili olmadığını göstermiştir.

Yakın zamanda yaşanan olaylar,Yunanistan ve Rum tarafının kabul ettikleri anlaşmalara uymadığını da göstermektedir.

Uluslararası kuruluşlar ile dünyamızda etkili olan süper güçlerin de, çatışmalarda, haklı ile haksızı ayırt etmediği, çifte standart uyguladığı,iki yüzlü davrandığı, ulusal çıkarları nedeniyle saldırganların yanında olabileceği ve mağdur olan tarafa yardım etmediği de yaşanan olaylarla kanıtlanmıştır.

1963'te ortaklıktan atılmamıza rağmen, saldırgan Rum tarafının yasal Kıbrıs Cumhuriyeti olarak tanınması, uluslararası kuruluşlar ile süper güçlere kesinlikle güvenilemeyeceğini gösterir.

Batılıların, ve Avrupa Birliğinin de uluslar arası insan hakları ve kendi ilkelerini, çıkarlarına göre yorumladığı yaşanan olaylarla kanıtlanmıştır.

Lozan anlaşmasına rağmen, Batı Trakya'da yaşayan 750 bin Türk nüfusunun göçe zorlanması sonucu bugün 120 bin dolayına gerilemesi, Avrupa'nın ortasında yüz binlerce Boşnak'ın katledilmesi, Filistin dramı, Suriye ve Irak Türklerinin dünyanın gözü önünde katledilmesi, Çin'in Uygur Türklerine uyguladığı soy kırım, Azerbaycan'ın büyük bir kısmını işgal atında tutan Ermenistan'ın bir de geçmişte haksızlığa uğradığı gerekçesiyle bir çok ülke tarafından desteklenmesi, Kıbrıs Türk halkının yazılı güvencelere ve garantilere razı olmasının felaketine yol açacağını gösteren delillerdir.

BM eski başkanı Annan'ın bize uygulanan ambargoların kaldırılmasını öngören raporun rafa kaldırılması,2004 referandumu döneminde AB'nin bize vaat ettiklerini uygulamamasından da ders alınmalı.

Yukarıdaki somut gerçeklere rağmen Kıbrıs'ta yapılacak bir anlaşmada sadece yazılı güvence ve garantilere razı olmamız, peşinen bu topraklardan yok edilmemize zemin hazırlanmasını kabul etmemiz demektir.

Türk askerinin adadan ayrılması ve 1960 analaşmalarındaki garanti sisteminin aynen yürürlükte kalması durumunda bile, yine varlığımız güvence altında olmayacaktır.

Çünkü 1963-74 döneminde, Türkiye'nin analaşmalardan kaynaklanan hakkını kullanmasının engellendiği, hatta ABD başkanının rahmetlik İnönü'yü tehdit ettiği unutulmamalı. Sonuç olarak, bu topraklardaki varlığımızı sürdürebilmemiz, yapılacak anlaşmanın ve adadaki barışın bozulmaması için, Anavatanın ülkemizde aynen İngiltere gibi askeri üsse sahip olması şattır.

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.