BİRAZ AYDINLIK

Mert MAPOLAR, C.Ht.
mertmapolar@gmail.com
Mert MAPOLAR, C.Ht.

"Ekmek Kavgası"

Yayın Tarihi: 12/06/20 07:00
okuma süresi: 9 dak.

Ekonomik ve geçim sıkıntıları ile mücadele etmeyi, en iyi anlatan sözlerden biridir "ekmek kavgası". Geçmişten günümüze, ülkemizde, yüzlerce aile, binlerce insan bu kavganın içerisinde yaşamlarını tüketti ve var olmanın nedenini sorgulamaya vakit bulamadan, bu dünyadan tek tek göçüp gittiler.

Kimlik ve kişiliğin görünmez olduğu, hayat zulmüne ve acımasızlığına basitçe boyun eğmenin, toplumsal yozlaşma ve çürümenin, gönüllü köleliğin temelinde ortaya atılan mazeretler hep en başta yer aldı. Ne seçimler değiştirdi bu olguyu, ne de sıklıkla gerçekleştirilen eylemler...

Ülkemizde tarihi bir boyutu olan bu olgu, ekonomik standartlara ulaşamayan, geleneksel değer ve birliktelik hassasiyetini yitirmeye başlayan KKTC'de, temel bir sorun olarak kendini her zaman gösterdi. Bütün toplumsal felaketlere, ekonomik sıkıntılara tarih boyunca aynı cevapların verildiği bir zihniyet yapısı ve yaklaşım tarzı, şu an yaşanılan çelişki ve tutarsızlığın en büyük sonucudur.

Araştırırsanız şunu fark edersiniz; 1960’lı yıllara kadar, Türk edebiyatında "zenginlik ile yoksulluk", en çok “köy romanı” kavramı ile adlandırılan akım tarafından yazılmıştır ve Kıbrıs Türk Kültürü de, yaşam tarzı da bundan etkilenmiştir. Bu konu ile ilgili "karşıtlık", daha önceki dönemlerde de "kötülük ile iyilik" kavramlarının yerine, "ezen ile ezilen" arasındaki bağın sembolü olmuştur. Türk sinemasında da  bu konular işlenerek sinemacılık gelişti. Türk toplumu bu bilinçle bu günlere geldi. Bu anlayışla yazılan kitaplar, yapılan filmlerde, hastalıklardan, bir dilim ekmek için mücadele edenlerden, iş bulamadığı için kötü yola itilen yoksul insanlara, onların yaşamlarını sürdürdüğü olumsuz ortamlar anlatıldı yıllarca. Çoğu zaman tartışılsa da, gerçekçi ve eleştirel bir bakış açısı ile gelişti insanımız ve insanımızın zihin yapısı.

Bu dönemde, Türk Edebiyatında, Orhan Kemal’in ayrı bir yeri olmuştur. Hayatı gibi eserleri de çok yönlü çok kapsamlıdır. “Ekmek Kavgası”, Orhan Kemal'in ilk öykü kitabıdır ve 1949 yılında yayımlanmıştır. Kitap, “Ekmek Kavgası” adlı öykü ile birlikte toplam 24 öyküyü içerir. Gençlik yıllarının ilk dönemine, Orhan Kemal’in ekmek peşinde koşmasının anlatıldığı kitabında, insanoğlunun, vazgeçilmez ilk önceliği olan bu sorunu, yani, geçim derdini, çok yakından ve bütün incelikleriyle tanımasını sağlamıştır bu kitap. 7o yıl öncesinden günümüze gelen, işte bu ekmek kavga'sındaki öyküler ve kitap örneğinde olduğu gibi vurgulanan kavga, neredeyse bu toplumun çok büyük bir bölümünün, kaderi haline getirilmiştir. Çok etkili bir gözlem gücüne dayanan roman ile öykülerinde, insanların davranış psikolojisini, karakterini, karşılıklı içsel konuşmalarla dayandırılan özel, kendine has yazış biçimini kullanmış, insani gerçekliği, sosyal gerçekliği ile uyumlu hale getirmiş. Toprakta gerekli reformları yapmamış, ticaretini geliştirememiş "az gelişmiş" bir ülkede, köylünün, işçinin, hâk talep edenin ezik yaşamlarını, onların küçücük, dar dünyalarında, yalnız, bir başlarına, çırpınışlarını en doğal haliyle anlatıyor yazar... İnsanları, en şeffaf biçimde olduğu gibi anlatıyor, birbirlerine olan güvensizliklerini, yalancılıklarını, birbirlerini kötülemelerini, çalımlarını, martaval okumalarını, çağ dışı bencilliklerini tüm açıklığı ile ortaya koyuyor... Öfkelenerek ya da küçük görerek yaklaşmıyor onlara, "anlamaya" çalışarak yaklaşıyor. "Empati" kurarak yaklaşıyor... Orhan Kemal, bir döneme tanıklık etmiş bir yazar, yazdıklarının çoğu kendi yaşamından ve gözlemlerinden ortaya çıkmış... Kitabında bahsettiği kişilerin ilk önceliği hep dişe diş "ekmek kavgası" olmuştur... Öykülerinde, ezilen, çalışmak zorunda kalan insanlardan, kötü yola düşen insanlara kadar, köylü olmak ile şehirli olmak arasında kalan kararsızlara kadar her tür insan olmuştur...

Günümüzde de çağdaş hayatın ürettiği yansımaların, teknolojik biçimsizleşme, yani deformasyonun ötesinde aslında değişen çok bir şey olmadı. Bir ev kirasını bile karşılayamayan asgari ücretle geçinmeye çalışan binlerce insan yaşıyor bu ülkede. Yüzlerce ailenin, binlerce insanın yoksulluk sınırın altında yaşadığının farkında mısınız? Şu an bu oran daha da artmaya başladı! Parasını alamadığı için evine ekmek götüremeyen, çocuğuna oyuncak alamayan işçilerin dramlarını, para kazanamayan esnafın çektiklerini, yaşadıklarını gazetelerde daha fazla okumaya, haberlerde bunları daha fazla izlemeye başladık artık. Güney Kıbrıs'ta çalışmaya muhtaç edilen çok sayıda insanımız var. Bunların arasında çok yaşlı kişiler de mevcut! Yurt dışına ekmek kavgası için göç eden gençlerimizin sayısı her geçen gün inanılmaz oranda artarak devam ediyor! Bireysel ve Toplumsal sıkıntılar artıyor... Eylemler artarak devam ediyor, farkında mısınız tüm bunların neden olduğunu? Halk ekmek kavgasında. İşçi ekmek kavgasında. İşveren ekmek kavgasında... Kıbrıs Türk halkı ekmek kavgasında... Avrupa'nın gelişmiş birçok ülkesinde şişmanlık en büyük sorun haline gelirken, marketlerin artık sebze ve meyveleri ile beslenen, pazar yerlerinden yiyecek artıklarını toplayarak yaşamaya çalışan insanlar var bu toplumda. Farkında mısınız bunların? Alışık olmadığımız, karın tokluğuna çalışan insanlar var bu toplumda! Ve gitgide artmaya başlıyor!.. Farklı kılıflar altında yapılan kadın ticareti de artmaktadır bu toplumda!.. Farkında mısınız nereye doğru gittiğimizin?..

Seçim meydanlarında söylenen yalanlar da, göz boyamaları ile gizlenen çok yönlü olumsuzluklar da,   hiçbirşeyi değiştirmiyor artık. Yozlaşmış siyaset ile, hissedilebilir bir bilinç düzeyi ne yazık ki ortaya konamıyor. Ezilenler de asıl hedeflere yönelmek yerine, onlar da kendilerinin ezebilecekleri bireyler bulmanın peşinde. Güçlü bir gelişim çizgisi geliştirmekten çok, kirlenmeye, tembelliğe hatta mevcut durumu kabullenmeye yönelik! Bu iklimi değiştirmek, buradan bir çıkış yolu bulmak isteyenlere el uzatmak gerekiyor. Toplum olarak, geçim zorluğu çeken insanımızın, karnını da, zihnini de,  gönüllerini de doyurmayı önemsememiz gerekiyor artık...

Duayen merhum gazeteci-yazar Hikmet Afif Mapolar'ın "40 Yılın Anıları 2" kitabında yazdığı gibi; "... Her nedense, günün 'Sultanlar'ı, köleler içerisinde, genç, dinamik ve enerjik, hatta kafası çalışan kişiler istemiyorlardı. Kul, tutsaktı ve tutsak muamelesi görmeliydi. Onlar çevrelerine miskin, uyuz ve sünepeliği de aşan bir insanlar yığını istiyorlardı ki, bu çabalarında da başarıya ulaştılar ve bugünkü toplumu yaratabildiler. Sevabı olmayan, fakat yığın yığın günahı bulunan bu sonucun suçluları o 'Liderler' ve o 'Sultanlar'dır..."

Bu ülkede Ekmek Kavgası'nda değişikliğe uğrayan ne?.. Hepimiz, bu sorunun cevabına odaklanalım!

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.