BİRAZ AYDINLIK

Mert MAPOLAR, C.Ht.
mertmapolar@gmail.com
Mert MAPOLAR, C.Ht.

Kıbrıs Türk halkı ciddi anlamda olumsuz 'stres' yükü altında!

Yayın Tarihi: 13/05/22 07:00
okuma süresi: 12 dak.

Sosyal stres, kişinin mikro ortamından (örneğin aile ilişkilerinden) ve makro ortamdan (örneğin hiyerarşik toplumsal yapıdan) kaynaklı olabiliyor... Sosyal stres, tipik olarak insanların günlük yaşamlarında en sık karşılaştıkları stresör türüdür ve diğer stresör türlerine göre daha yoğun bir şekilde etkilidirler...

Stres çoğu zaman sosyal hayatları etkiler... Yüksek düzeyde veya kalıcı sosyal strese maruz kalındığında, bireyler sıklıkla sosyal etkileşimlerden geri çekilebilir ve öfke ile sinirlilik de artmaya başlayabilir...

Son yıllarda ülkemizde daha fazla artan sosyal stresörlere, örnekler verecek olursak bunlar; aile bireyleri arası çatışmalar, iş arkadaşları arası çatışmalar, üstlerden sözlü saldırganlık, negatif grup ortamlarının artması, örgütsel siyaset ve yaşanılan haksız muameleler olarak gösterilebilinir...

Sosyal stres, genellikle, fiziksel ve psikolojik zorlanmayla ilişkili, doğası gereği sosyal olan davranış ve durumlar olarak da tanımlanabilmektedir... Bu ülkesel istikrarsızlıktan, arkadaşlık gruplarından, huzursuz çalışma ortamlarından, aile ilişkilerinden ve buna benzer durumlardan kaynaklanan olumsuzlukları da içerebilir ve bir salgın gibi tüm ülkeyi ciddi anlamda olumsuz yönde etkileyebilir...

Günümüz Kıbrıs Türk toplumunda "stres" konusu, sinsi ve ciddi bir şekilde son dönemlerde çok daha fazla artmaya başlamıştır... Bu konu ciddiye alınmalı, aksi takdirde çok ciddi bir enkazı da ortaya çıkarabilmektedir... Toplumsal "stres" konusu, yakından incelenmesi ve değerlendirilmesi gereken hayati derecede önemli, sosyal bir olgu haline gelmiştir...

Günümüzde Kıbrıs Türk halkı, elektrik faturalarındaki uygulama ile fiyatların sürekli değişmesine, temizlikten gıdaya, ilaca, tüp gazdan akaryakıta, iletişimden ulaşıma kadar hemen hemen her şeye kesintisiz uygulanan zamlar karşısında dayanmaya çalışırken, hayvancısından çiftçisine, sanayicisinden esnafına, turizmcisinden iş insanına kadar tüm sektörler de ayakta kalmaya yaşam mücadelesi vermeye çalışmaktadır...

Ülkede tüm bunlar yaşanmaya devam ederken, ülkeyi yönettiklerini iddia edenlerin, sorunlara çözümler bulmak yerine tek yaptıklarının, kişisel çatışmaları ile sürekli hükûmet bozup, hükûmet kurmaları da, ciddi bir toplumsal stres kaynağı olarak önümüzde durmaktadır...

Son zamanlarda yaşanılanlar karşısında, Kıbrıs Türk halkı çok ciddi anlamda "stres" yükü altındadır ve bu yük her geçen gün ağırlaşıp, artmaktadır...

Kıbrıs Türk halkı, sosyal, siyasi, ekonomik ve kültürel olarak çok ciddi bir kırılma noktasına gelmiştir! Ya da getirilmiştir!

Ülkedeki "umut ışığı" tamamen sönmüş gibi duruyor!

Devletin sürekli borçlanarak ayakta durması, bu ülkeyi asla geleceğe taşıyamayacağını şimdi daha fazla göstermektedir...

Ülkesel sistemin tamamen çöktüğü ortadadır artık...

Sürekli zamlar, alım gücünün yok olması, ilaç yokluğu, altyapı felaketi, çevresel olumsuzluklar, sektörlerin en temel girdi maliyetlerindeki kesintisiz artışlar, salgın olan bir şey gibi her geçen gün ülkemizde bireysel ve toplumsal olumsuz "stresi" inanılmaz derecede tetikleyerek yükseltmektedir...

Bir ülke düşünün ki devlet, kendi mali yükümlülüğünü yerine getirmek için sürekli borçlanmak zorunda kalıyor... TC ile KKTC arasında imzalanan protokoller sürekli hükûmet değişiklikleri nedeniyle uygulanamıyor... Yapılması gereken reformlar yapılamıyor... Birçok yasa tasarısı tamamlanamıyor...

Kısaca, Kıbrıs Türk toplumu olarak "karmakarışığız!"

Evet "karmakarışık!"

Sorunlar çığ gibi büyümeye devam ediyor... Geçmişten gelen sorunlar da, kar topu gibi devasal boyutlarda büyüyerek, genişleyerek artıyor ve yeni sorunlara eklenmeye devam ediyor...

"Plansızlık!" ve "istikrarsızlık!" Bu ülkeyi bitirme noktasına getirmiştir...

"No hope!" Umut yok! Yabancı ülkelerde yaşayan ve ülkeyi ziyaret eden Kıbrıslı Türklerin kendi ülkeleri için kullandıkları ortak bir ifade haline geldi...

Evet umut yok! "No hope!"

Peki bu duruma Kıbrıs Türk insanı neden düştü? Ya da düşürüldü?

Bu konu çok derin...

"Karmakarışıklığın" çok ötesinde...

Gelinen bu son noktada, vatandaş da ülke de "borç batağında!" Ortaya çıkan tabloda ışığı gören çok az kişi var...

Peki şimdi ne olacak?

Olacak bir şey yok!

Olması gereken bir şeyler var!

Kıbrıs Türk halkının uyanması! Farkındalığını artırması, kısa görüşünü ve bakış açısını genişletmesi gerekiyor...

Ve en önemlisi de, dünya ile iletişim ve etkileşim halinde olmanın sürekli yollarının aranması, denenmesi ve geliştirilmesi gerekiyor...

Gelinen noktada dünyaya sırtınızı dönemezsiniz... Size öğretilen "çaresizliği", nesillerden nesillere aktaramazsınız, taşıyamazsınız artık!

Yanıbaşınızdaki komşunuz Güney Kıbrıs, en büyük, en yüksek ve en kapsamlı yardımları "AB"den almaya devam ediyor!

Siyasetinizde, revizyon yapmanın zamanı çoktan geldi ve geçiyor bile... Dünyaya ayak uydurmak zorundasınız... Ülkesel fırsatları çok yakından takip etmelisiniz... Açılım yapmalısınız... Ülkesel potansiyeli en iyi ve en etkili şekilde kullanmalısınız...

Ülkenin kaderi sadece protokollere endekslenmemelidir...

Vatandaşın üzerindeki ağırlığı kaldırabilmelisiniz...

Bu ülkeyi yönetmeye karar vermişseniz, bu sizin sorumluluğunuz ve görevinizdir!

Birilerinin gelip bunu yapmasını beklemeyin artık! "Kendiniz!" Yapınız...

Kıbrıs Türk toplumu ciddi anlamda "Stres" yükü altında! Yaşanılan belirsizlikler, endişeleri ve kaygıları her yönden tetiklemektedir...

Ülkeyi yönetenler bu yükü insanların üzerinden hemen kaldırmak zorunda...

Ülkesel "dağınıklık" her geçen gün devasal boyutlarda artmaktadır ve büyümektedir...

"Zavallı ülkem!" İfadesi Kıbrıs Türk basını manşetlerinden inmiyor artık...

Ülke insanı zarar görüyor... Yeni ve gelecek nesillere, inanılmaz bir enkaz hazırlanıyor...

Bu ülkeyi gerçek anlamda "düzlüğe" çıkarmak zorundasınız...

Bunu yapabilecek olanlar cesurca, korkmadan öne çıkabilmelidir...

Bunu yapamayacaklar bu işten vazgeçmelidir... Bilinçsiz mevcudiyetiniz, ülke insanına ciddi anlamda zarar veriyor artık...

Ülke yönetimine talip olmak yetmez, bunun hakkını vermek zorundasınız... Gece gündüz çalışmak zorundasınız... Kim olduğunuzu ve nereye doğru gittiğinizi, bu toplumu nereye doğru taşıdığınızı bilmek ve topluma göstermek zorundasınız...

"Neyi, neden" yaptığınızı çok iyi bilmeniz gereken çok önemli bir dönemdeyiz...

"Deneme, yanılma" yöntemleriyle bu ülkeyi günümüzde, bu çağda yönetemezsiniz...

Halkın siyasetçiye olan güveni ve sevgisi bu ülkede kalmamıştır artık...

Siyasetiniz artık topluma hitap etmiyor!

"Vatandaş rahatlayacak!" diyerek, vatandaşı rahatlatamazsınız... Bunun da hakkını vatandaşa vermek zorundasınız...

Günün önemine yönelik "mesajlar!" yayımlatarak, bu ülkeyi kurtaramazsınız artık!

Ülkeyi yönetenler ve yönetecekler olarak, "Nerede, hangi çağda!" yaşadığınızın farkına varmalısınız...

Ülke, savaş alanı...

Vatandaş "çaresiz!" Yük her geçen gün artmaktadır...

Ve Kamuda "yaz mesaisi" de başladı!

"Umut ışığını!" geleceğe taşımak zorunda olduğunuz çok önemli günlerden geçiyoruz...

Bu ülkenin ciddi sorunları her geçen gün daha fazla artmaktadır... Bu ülkenin cesur, çalışkan insanlara ihtiyacı var... Evet "çok cesur ve çok çalışkan!" insanlara ihtiyaç vardır ve o gün de bugündür...

Salgın gibi "stres" de tüm topluma yayılıyor... Durum çok ciddi! Önlemini şimdi almak zorundasınız...

Toplumun üzerindeki kara bulutları hemen "ortak akılla" dağıtmaya başlamalısınız... Evet hemen! Bunu şimdi "hemen!" Yapmak zorundasınız... Yarın çok geç olacak...

Stres, tükenmişlik, olumsuz duygu, düşünce, davranış ve koşullar toplumumuzun tüm seviyelerine yayılmıştır... Hatta çocuklar ve öğrenciler de ailelerin sorunlarından, olumsuzluklarından nasibini şimdi daha fazla almaya başladı... Başarmak için sürekli kendilerini yüksek düzeyde baskı altında hissediyor günümüzün çocukları ve gençleri artık... Zarar büyüyor... Genişliyor ve derinleşiyor...

Olumsuz toplumsal stres, ülkesel "Kısır döngü" yaratıyor... Verimlilik arzusu ve ilerlemeye olan inanç, cesaret sürekli azalıyor... Toplumsal algı körlüğü artıyor... Bağımlılıklar yükseliyor... Sorunlar, her zamankinden daha karmaşık ve iç içe geçmiş hallere dönüşüyor, kriz ve yetersizlik duyguları çoğalıyor... Zorluklar ve tükenmişlikler büyüyor... İş baskıları çeşitleniyor...

Ülkede yaşanılanlar ile birlikte kişisel düzeydeki stres seviyesi, toplumsal düzeyde salgın stres seviyesine dönüşüyor... Ülkesel stres, toplumsal sağlığı ve sosyal çevreyi ciddi boyutta etkilemeye başladı... Günümüzde ülkede, bir insanın başına gelebilecek neredeyse her kötü şeyin altında kontrolden çıkan toplumsal "stres" yatıyor... Gerginlikler artmaya devam ediyor... Zihinsel ve fiziksel sağlık sorunları büyüyor...

Kontrolden çıkan toplumsal "stres" salgını konusunda hemen bir şeyler yapılmalıdır!

"Toplumun" önemine varılmalıdır... "Toplum" için siyaset yapılmalıdır...

"Toplumun" çıkarları ön planda tutulmalıdır...

Bireysel stres, kişisel semptomlara yöneliktir... Ülkemizde bununla çok fazla insan yüzdesi mücadele ediyorsa, tüm bu stresin "nedeni" bireysel vakaların seviyesinin ötesine geçmiştir... Toplumun yapılarının içerisine girmiştir... Stres, tükenmişlik ve olumsuz duygu, düşünce ile davranışlar yaratacak ana akım haline geldi ve dolayısıyla kültürün de, yapısal unsurların da bir parçası haline gelmiştir...

Sıkışıp kalmış Kıbrıs Türk toplumu olmaktan öteye geçip, noktaları birleştirip, "ortak akılı" bu ülkede geliştirmemiz gerekiyor artık... Toplum direncinin yarattığı "stres" ancak, toplumun ortak iradesi ile ortadan kaldırılabilir...

Bu sürecin başlangıcı, her bir "Kıbrıs Türk insanın" kendi elinde...

Bunu ancak, yaratıcılığınızı harekete geçirerek, yenilikçi çözümler bularak, mevcut kaynaklarınızı ve yapılarınızı birbiriyle bağ kurarak, daha sağlıklı ve sürdürülebilir bir ortak akıl kültürü geliştirerek, daha geniş toplumsal meydan okumaya evrimleşerek gerçekleştirebilirsiniz...

Bunun başka bir yolu yok!

"Stres" bir engel değil, güçlü bir itici "güç" olmaya başlamalıdır ülkemizde...

Unutmayınız! Sizi öldüren "stres" değil, ona verdiğiniz tepkilerinizdir...

"Stresle" başa çıkmanın anahtarı basit: Odaklanmanız, ne istediğinizi bilmeniz ve bununla rahatlayarak, gerekli adımları atmanızdır...

Gerginlik bir alışkanlıktır... Rahatlamak bir alışkanlıktır... Kötü alışkanlıkları bırakılabilir, iyi alışkanlıkları oluşturulabilirsiniz...

Bu, bireysel olarak da böyledir... Toplumsal olarak da böyledir...

Zorluğun ortasında her zaman fırsatlar yatar... Bunu görebilmelisiniz ve bunu görmelerini sağlayabilmelisiniz...

Çıkış yolu bu!

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.