BİRAZ AYDINLIK

Mert MAPOLAR, C.Ht.
mertmapolar@gmail.com
Mert MAPOLAR, C.Ht.

Şikayet eden değil, icraat yapan olun!

Yayın Tarihi: 09/09/22 08:00
okuma süresi: 11 dak.

Genelde dünyada, özelde de KKTC'de iki tip insan vardır. Birincisi; sürekli şikayet edenler ve ikincisi de; bir şeyler yapanlar yani, "icraat" halinde olanlardır...

En çok şikayet eden insanlar her zaman, en azını yapanlardır... Maalesef ülkemizde bu kesim çok daha fazladır...

Kronikleşen ve salgın haline dönüşen ülkemizdeki "şikayet etme" alışkanlığı, karar vermeyi, performansı ve ilerlemeyi doğrudan etkileyen, en önemli olumsuz tepkisel davranışlardır...

Öncelikle şunu bilmek gerekir ki, şikayet etmeyi alışkanlık haline getirmek, duygusal, düşüncesel ve davranışsal olumsuzlukları tetikliyor... Etkili icraatın cesaretini ortadan kaldırıyor, bulaşıcı

hale geliyor ve olumsuz geri bildirim döngüsünü artırıyor...

Şikayet etmek, amaçsızlık duygusu yaratarak, motivasyonu düşürüyor, olumlu değerlendirme ve değişim için duygusal, düşüncesel ve davranışsal engelleri çoğaltıyor...

Şikayet etmek, kaçınılmaz ve değişmez koşulların kurbanı olma algısını da daha fazla güçlendiriyor...

Bu da, düşünceleri çözümlerden uzaklaştırarak, sürekli karşılaştığımız "hiçbir şey olmaz...", "böyle gelmiş böyle gider..." gibi çıkmaz sonuçlara ve düşünce kalıplarına neden oluyor...

Bu nedenledir ki, mazeret üretmeye ne kadar az meyilli olunursa, genel olarak da o kadar çok başarılı olma şansı artırılır...

Şikayetçi değil, icraatçı olmak bunun için önemlidir...

Ülkemizde kronikleşen "şikayet etme" alışkanlığının farkındalığına varmak şimdi, hayati derecede çok daha fazla önemlidir...

Bu konu, halkımız için de böyledir, siyasetçilerimiz için de böyledir...

Bireysel ve toplumsal ölçeklerde her kesimde bunun çalışma prensipleri birbirine çok benzer...

Özellikle muhalefet partileri için bu konunun önemi çok daha fazladır...

Ülkemizde kurultaylar yapılmakta... Hemen hemen her yerde, ardı arkası kesilmeyen sürekli demeçler verilmektedir...

Sürekli şikayet eden muhalefet siyasetçilerinin sayısı her geçen gün daha fazla artmaktadır...

Genel kurullarda, yolda, sokakta, her yerde tek yapılan; "şikayet..." ve "eleştiri..."

Artık bu toplumsal şikayet etme alışkanlığını halk olarak da, vatandaş olarak da, siyasetçi olarak da bir kenara bırakma, "icraatçı" olma zamanı gelmiştir...

Gerçekten siyasetçiyseniz, bu ülkenin geleceğini düşünüyorsanız, üzerinize düşen sorumluluğun ve görevin bilincindeyseniz, şikayetleri, eleştirileri bir kenara bırakarak KKTC'de yaşanan çok sayıda yolsuzlukların peşine düşmelisiniz... Halka iyi bir rol modeli olduğunuzu göstermelisiniz... Güçlü vizyonlarınızı icraatlarınızla ortaya koymalısınız...

 Ülkemizde ve siyasette dönen dolaplara şikayet ederek değil, ancak icraat yaparak “dur!” diyebileceğinizi artık daha iyi anlamalısınız...

 KKTC’de özellikle muhalefetteki siyasi partilere bu konularda, çok daha fazla görev ve sorumluluklar düşmektedir... Bu kesimin, hep birlikte hareket etme, güç oluşturma ve hesap sorma zorunluluğu vardır...

Bu ülkede, "en üst akıl" tarafından tek yanlı alınan ve alınmaya çalışılan taraflı, kısıtlama yanlısı tüm kararlar ve düzenlemeler, şikayetlerle değil, icraatlarla aşılır, bunun ilk adımı da muhalefet siyasetçileri olarak, yolsuzlukların üzerine kararlı ve cesurca gidilmeli ve sonuç alınmalıdır... Muhalefet partileri olarak acilen ortak komiteler kurarak bu konularla ilgili icraatlar hemen başlatılmalıdır...

Bu ülkede sorunlar sürekli sorunları, şikayetler sürekli şikayetleri, eleştiriler de sürekli eleştirileri getirmektedir...

Çözümler ve icraatlar ortada gözükmemektedir...

İstenilen sonuçlar ortaya çıkmamaktadır...

Zaman kaybedilmektedir...

Peki, istediğimiz sonuçları alamadığımızda ne yapmalıyız?

Şikayet etmek yerine, kendimizi bireysel ve toplumsal başarısızlıklardan sorumlu tutarak, neden istenilen düzeyde olamadığımızı, sonuçlar alamadığımızı sorgulamalıyız... Bireysel ve toplumsal gelişmişlik için daha fazla ne yapmamız gerektiğini, anlamamız gerekmektedir...

Kolay yol olan eleştirmeye, mazeretlere yönelmemeli, sonuç alıcı, sonuç odaklı daha fazla çalışılarak, icraata yönelmeliyiz...

Buna, kendimize bu üç soruyu sormakla başlamalıyız...  

  1. Öncesinde, bu duruma gelmemek için farklı ne yaptım?
  2. Şimdi bu duruma gelmemek için farklı ne yapıyorum?
  3. İleride bu durumdan daha kötüsüne gelmemek için farklı ne yapıyor olmalıyım?

Peki, bireysel ve toplumsal sorunların gelişmesini engellemek için somut olarak "sen", eleştirin dışında ne yaptın, hangi planı, hangi projeyi, hangi gerçekliği ortaya koydun?

Genel kurullarda, yolda, sokakta, her yerde tek yapılan; "şikayet..." ve "eleştiri..." ötesine asla geçilemiyor!

Şu an bu yazıyı okurken bile hangi noktada eleştiri yapayım da, yazanın açığını bularak "egomu" tatmin edeyim diye düşünenlerin sayısı ülkemizde oldukça fazladır... Peki, "sen" de onlardan biri misin?

Aslında gerçeğe, çözüm odaklı yaklaşmadıkça ve kısır döngülü eleştiri yapmaya devam ettikçe, gerçeklikten de fark etmeden uzaklaşmaya devam ediliyor...

Bir an önce halk olarak, vatandaş olarak, siyasetçi olarak kısayolları, kolayı takip etmeyi bırakarak, icraata yönelik, sonuç odaklı daha fazla bireysel ve toplumsal çalışmalar yapmalı, projeler üretip, icraatlara yönelmeliyiz...

Bu konuda ortaya çıkan önemli farkındalık nedir bilir misiniz?

Bireysel ve toplumsal sorunlarda, hatta hiç çözüm alınamayanlarda bile, her zaman bir çözüm yolunun olmasıdır... Çözümler istediklerimiz olmayabilir ama yine de çözümdürler... Bir durum ne kadar sorunlu, zor veya korkutucu olursa olsun, her zaman ileriye giden bir yolu mutlaka vardır... Bunu bulup almamak, tamamen bizlerin tercihine kalmıştır...

“Eleştiri” gibi kolay bir yolu mu, yoksa “icraat” gibi zor bir yolu mu seçtiğimiz, hepimizin kendi elinde...

Bu küçük ülkede, şikayet etmeyi artık bir kenara bırakarak, yaşanan sayısız yolsuzluk olaylarının, haksızlıkların, adaletsizliklerin, adam kayırmacılığının, partizanlığın ciddi olarak hesabı sorulmaya başlanmalıdır....

Ülkemizdeki, siyasette bulunan muhalefet partilerine bu konularda daha fazla görev ve sorumluluklar düşmektedir...

Şikayet ederek, eleştiri yaparak genel kurullar, toplantılar düzenleniyor... Peki kaçınız tam olarak bu ülkede ciddi boyutlarda yaşanılan ve her geçen gün artan bu sayısız yolsuzluk olaylarının peşine düştü? Eleştiri dışında, ne tür icraatlar yapıldı ve kesin sonuçlar alındı?

Muhalefetin temel rolü, günün hükûmetini sorgulamak ve onları icraatlarla, halka karşı sorumlu tutmaktır... Bunu, sürekli eleştirerek yapamazsınız... Ancak icraatlarınızla hükûmet partilerinin hatalarını düzeltmeye neden olabilirsiniz...

Bu tıpkı, gölgelerden aydınlığa çıkmak gibidir...

Muhalefet, ülke halkının çıkarlarını korumaktan eşit derecede sorumludur!

Bunları eleştirel lafazanlıklarla, sürekli şikayet ederek yapamazsınız... Yapıcı olarak hareket etmek zorundasınız... İcraatlarınızı ortaya koymak ve göstermek zorundasınız... Sonuç odaklı daha fazla çalışmak zorundasınız... Sorumlu bir siyasi muhalefet anlayışını, cesurca ortaya koymalısınız... Karanlıktan aydınlığa dönüşümü sağlayabilmelisiniz...

Muhalefetin ana rolü, günün hükûmetini sorgulamak ve onlardan şikayet ederek, eleştiri yaparak değil, icraat yaparak hesap sormaktır...

Şikayet eden değil, icraat yapan olun! Bu konunun önemi tam da burada durmaktadır...

Görmek isterseniz görürsünüz, duymak isterseniz duyarsınız, hissetmek isterseniz hissedersiniz...

Artık şikayet eden, eleştiren değil, daha fazla icraat yapan olmalısınız! Geldiğimiz noktada bunu şimdi daha fazla önemsemelisiniz...

 Ülkemizde kronikleşen "şikayet" etme alışkanlığından hemen vazgeçmeli ve icraata yönelmelisiniz...

 Farkınız ve farkındalığınız ancak bu noktadan sonra bu şekilde ortaya çıkmaya başlar...

 Şikayet etmenin en güçlü zayıflığınız olduğunu artık kabul etmelisiniz...

Şikayetçi değil, icraat yapan olmalısınız...

Uygulamaya, çalışmaya ve yürütmeye başlamalısınız, harekete geçmelisiniz...

 Unutmayınız! Kenarda durarak, sızlanarak ve şikayet ederek ilerleme kaydedemezsiniz... Fikirlerinizi uygulayarak, doğruyu bulana kadar ilerleme kaydetmelisiniz... Üzerine gitmelisiniz...

İnsan ağlayarak doğar, şikayet ederek yaşar ve hayal kırıklığına uğrayarak ölür... Bu döngüyü değiştirmek bireysel olarak da, toplumsal olarak da, ülkesel olarak da her kesimin kendi elinde...

Şikayet edenler şikayetlerini değiştirirler ama, şikayet etmek için harcanan zaman asla geri gelmez...

Hoşnutsuzluğa, suçlamaya, şikayet etmeye ne kadar çaba sarf ederseniz edin, bunlar iyi bir geleceğin temeli asla olamazlar...

Hayatta şikayet etmek yerine, şikayetleriniz hakkında hemen bir şeyler yapmaya başlamalısınız...

Bulunduğumuz çağda ve yeni dünya düzeninde, şikayet etmenin bir anlamı ve karşılığı asla yoktur...

Yarın için en iyi hazırlık, bugün elinizden gelenin en iyisini yapmaktır, aksiyon almaktır, sonuç ortaya çıkarmaktır...

Başarıya giden yol, büyük ve kararlı adımlar atmakla olur... Lafazanlık yaparak, şikayet ederek değil!

Olumlu bir icraat için, olumlu bir vizyon geliştirmelisiniz...

Unutmayınız şikayet, hareketsizliktir ve şüphe ile korku yaratır, hareket ise güven ve cesareti ortaya çıkarır... Siz, artık buna yönelmelisiniz...

Hareketsiz vizyon, sadece bir rüyadır... Vizyonsuz hareket, zamanı öldürür... Hareket ile vizyon dünyayı değiştirebilir... Bunun önemini her yönden şimdi daha fazla anlamalısınız...

Her etkiye karşı her zaman eşit bir tepki olduğunu hatırlamalısınız...

Olumlu düşünceyle başlayan olumlu icraatlarınız, başarı ile sonuçlandığını bilmelisiniz...

Düşünmek için zaman ayırın, ancak icraat zamanı geldiğinde düşünmeyi bırakın ve o dar kapıdan içeri girmeye başlayın...

İcraata geçmek için asla geç değildir...

İcraatın, zekanın gerçek ölçüsü olduğunu da asla unutmayınız...

Hatırlamanız gereken bir şey daha vardır; bir rüya, başarılması için harekete geçildiğinde, bir hedef haline gelir!

Kim olduğunuza öncelikle kendiniz karar vereceksiniz...

Peki siz gerçekten, şikayet eden mi yoksa icraat yapan mısınız?

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.