BİRAZ AYDINLIK

Mert MAPOLAR, C.Ht.
mertmapolar@gmail.com
Mert MAPOLAR, C.Ht.

Dünya değişiyor, peki ya siz?

Yayın Tarihi: 31/03/23 07:00
okuma süresi: 13 dak.

Son derece basit ve çözülmesi kolay meselelerin büyütülerek devasal boyutlara getirildiği ülke hangisidir diye detaylı bir araştırma yapılacak olursa sanırım KKTC en üst sıralarda yerini alacaktır...

Dünya değişiyor, peki kafa yapıları KKTC'de neden değişmiyor sizce?

Geçmişe bağlı olmak normaldir ama, geçmişe "aşırı" bağımlılık, düşünülmesi ve değerlendirilmesi gereken ciddi bir durumdur...

Geçmişe bağımlılık, birçok insanın hayatında önemli bir rol oynayabilir ancak, bizim toplumlarımızda alışkanlıktan, bağımlılığa evrimleşen ve nesilden nesile aktarılan "aşırı" geçmişe bağlılık, geleceği görmemizi, geleceği geliştirmemizi ve ilerlememizi engelliyor... "Geçmiş", kişileri de, toplumları da, ülkeleri de donmuş buz kalıplarının içerisine hapsediyor...

Geçmişe bağlılık, bir yönüyle de kişilerin ve toplumların kimliğini oluşturan, geçmiş alışkanlıkların günümüze yansımasıdır ancak, "aşırı" bağlılık, kişilerin ve toplumların gelecekteki fırsatları kaçırmasına  neden olur... Geçmişi, “saplantı” haline getiren kişiler ve toplumlar, geçmişte yaşanılan olumsuzlukların etkisiyle, gelecekteki fırsatları kaçırıp, sürekli risk almaktan, denemekten kaçınmayı, bir yaşam, düşünce,  davranış ve yönetim biçimi haline getirirler...

Yaşadığımız ülke; KKTC, bir ada ülkesi, geçmişte yaşanılanlar var ve gelecek de çok bulanık! Bunun psikolojik boyutları sürekli döngü halinde, insanların içinde... İnsanların duygularında... İnsanların düşüncelerinde... insanların davranışlarında yaşamaya hep devam ediyor...

Geçmişte yaşanılanları kabul etmek, öğrenmek, ders çıkarmak, gelecek ile ilgili kararların daha sağlıklı ele alınmasına ve hayatların geleceğe doğru şekillenmesine neden olacaktır...

Hatırlanması gereken, geçmişe bağlılık, bir yönüyle insanların ve toplumların kimliklerini oluşturur bu tamam, ancak "aşırı" bağlılık geleceği görmeyi, gelişimi, ilerlemeyi, farkındalığı ve büyümeyi her zaman engeller... Geçmişte yaşanılanlar kabul edilmeli, ders çıkarılmalı ve ilerlemek, gelişmek ve büyümek için, fırsata dönüştürülmelidir... Ancak bu şekilde geçmişleri ve kendimizi özgürleştirerek, geleceğe ilerleyebiliriz...

Dünyada herkes, zamanın ruhuna ayak uydurmaya başlamışken, peki KKTC insanı bu konularda ne yapıyor?

Farkında mısınız, bu ülkede sürekli aynı şeyler, aynı kişiler konuşuyor... Kişiler de aynı, konular da aynı, sürekli dönüp dolaşıp gelinen nokta hep aynı olmaya devam ediyor... Sabah uyanıyorsunuz aynı şeyler konuşuluyor... Gün içerisinde aynı şeyler konuşuluyor... Akşam olunca yine aynı şeyler konuşulmaya hep devam ediyor... Günlerce, aylarca, yıllarca konular, sorunlar ve sıkıntılar hep aynı... Sürekli aynı kısır döngüsel yaşamlar, hep devam ediyor... Bu “döngüsel” durum, “sistem” haline dönüştürülüyor ve toplumdaki önemli sayıda kişi, bu sistemden çıkar sağlamaya devam ediyor…

Döngü içerisine sıkışmış bireyler ve toplumlar yaratmaya önemli sayıda çıkar grubu katkı koyuyor…

Aslında nedir biliyor musunuz? Ülkemizde bireysel ve toplumsal değişime inanılmaz bir ön yargı yaklaşım alışkanlığı ve bağımlılığı var, bu da nesilden nesile bu ülkede devam ediyor... Veya ettiriliyor…

Toplum olarak yeniliğe açık bir toplum değiliz! Öğretilmiş çaresizlikte olduğu gibi, ada psikolojisinde yaşamların yalıtılmış bir ortamda gerçekleştiğine inandırılıyoruz… Çocukluktan, ölünceye kadar bu inanç sistemi sürekli besleniyor… Yeniliklere karşı fark etmeden sürekli dirençler geliştiriliyor... Sosyal normlar ve baskılar, yeni ve farklı fikirlere karşı çıkma eğilimlerini ülkemizde sürekli artırıyor...

Anlayacağınız, Kıbrıs Türk insanı yaşadığımız coğrafyada değişime tahmin edemeyeceğinizden çok daha fazla dirençli...

Yapılması gerekenlerin başında, bireysel ve toplumsal farkındalığı artırmaktır... Otomatikleşen düşünce kalıplarıyla yüzleşmektir...

Değişimin kaçınılmaz olduğunun farkındalığını bireysel olarak da, toplumsal olarak da kabullenemiyoruz... İllüzyonun arkasına gizlenmenin daha kolay ve güvenli olduğuna inanıyoruz...

Aslında "gerçek"; değişimin kaçınılmaz olduğudur... Değişimin, kaçınılmaz olduğunu benimsemenin ağır yükünü reddediyoruz... Kolaya alışmışız veya alıştırılmışız...

Peki bu durumu, bu şekilde, daha ne kadar daha sürdürebiliriz?

Bireysel olarak da, toplumsal olarak da değişen dünyanın yeni dinamiklerini bugünden itibaren tanımaya daha açık olmalıyız... Ön yargılı yaklaşımların yerine, değişimi kucaklayarak kendimizi geliştirmeye, teşvik etmeye başlamalıyız...

Ön yargılarımızdan hemen kurtulmaya başlamalıyız...

Yeni fikirlere önem vermeliyiz...

Gelişimimiz için, ilerlememiz için yeni fikirlere şimdi daha fazla ihtiyacımız vardır...

Bireysel olarak da, toplumsal olarak da, ülkesel olarak da “geleceğe” yönelmeliyiz...

Dünya gerçekten hızla değişiyor, "yapay zeka" inanılmaz süratte güçleniyor... Bireysel ve toplumsal kafa yapılarının da değişimi her zaman aynı hızda olmalıdır... Geçmişin zincirlerinden kendimizi özgürleştirmedikçe, bu hızı ve geleceğin dünyasını asla yakalayamayız... Sürekli geçmişte yaşamaya bireysel olarak da, toplumsal olarak da ve ülkesel olarak da hep devam ederiz...

Unutmayınız! Eğitim ve bilgiye erişim, toplumların düşünce yapısını değiştirmede en önemli rollerden birini üstlenir... Bu aşamada yaşanılan ve yaşanılacak özgürlükler ile demokrasi, hayati derecede önem teşkil etmektedir... Bu yönden kısıtlamaların asla olmaması gereken hassas bir dönemdeyiz...

Dünyadaki son sürat gelişmelerle birlikte, yeni fikirlere şimdi çok daha fazla önem verilmesi gereken çok önemli süreçlerden geçilmektedir... İnsanlar da, toplumlar da, ülkeler de, dünya da değişiyor...

Teknoloji ile birlikte dünya bu kadar değişime doğru giderken, peki KKTC'nin kafa yapılarının içerisinde sizce neler yaşanıyor?

Geçmişe “aşırı” bağlanmaya mı, yoksa geleceği görmeye mi gidileceğini herkes kendisi karar verecektir...

Nasıl düşünülürse düşünülsün, "gerçek" olan şeyin aslında kabul etsek de etmesek de dünyanın değiştiğidir...

Peki dünya değişiyor da KKTC'de neden kafa yapıları değişemiyor?

Geçmişin zincirlerini kırmak ve kendimizi özgürleştirmek için öncelikle kendimize doğru soruyu sormakla başlamalıyız;

"Kendimizi özgürleştirmek için ne yapmalıyız?"

Öncelikle bu soruya cevap vererek, geçmişteki olumsuz deneyimlerle ve yaşanmışlıklarla nasıl başa çıkabileceğimizi ve onların bize etkisini azaltabileceğimizi keşfetmeye başlamalıyız...

Kendimizi özgürleştirmek için şunları yapmalıyız:

Kendimize güvenmeli ve kendimize saygı göstermeliyiz.

Kendimize zaman tanımalıyız ve kendimizle ilgili olumlu düşünceler geliştirmeliyiz.

Olumsuz düşüncelerimizi fark etmeli ve onların yerine olumlu düşünceler yerleştirmeliyiz.

Kendimize ve başkalarına karşı dürüst olmalıyız.

Geçmişte yaşadığımız olumsuz deneyimlerin bizi gelecekte engellemesine asla izin vermemeliyiz.

Yeni şeyler denemek ve kendimizi keşfetmek için dünyaya açık olmalıyız.

Kendimize hedefler belirlemeli ve onlara odaklanmalıyız.

Düşünce şekillerimiz ile kafamızı değiştirerek, atacağımız adımlarla, geçmişin zincirlerini kırarak kendimizi özgürleştirerek, daha mutlu, daha umutlu, daha sağlıklı yaşamlar sürmenin yollarını aramayı sürdürmeliyiz... Denemeliyiz... Yeni bakış açıları, yeni fikirler geliştirmeliyiz... Bunları doğru duygularla, doğru düşüncelerle ve doğru davranışlarla beslemeliyiz…

Bireysel olarak da, toplumsal olarak da, ülkesel olarak da ancak bu şekilde başarabiliriz ve fark yaratabiliriz...

Sürekli geçmişte yaşayarak ilerleme sağlayamaz, kendimizi ve ülkemizi asla geliştiremeyiz…

Dünya değişiyor, peki kafa yapıları KKTC'de neden hep aynı kalmaya devam ediyor sizce?

Ülkemizde kafa yapılarının değişmemesinin en büyük nedenlerinden biri de kuşkusuz "politik iklim" dediğimiz, geçmişe "aşırı" bağlı siyasi alışkanlıklarımızdır... Uzun süredir çözülmeyen Kıbrıs konuları ve bununla birlikte geleceği görememek, insanların düşünce tarzlarını etkiliyor, sabote ediyor ve değişimlere engel olmayı, bazen bilinçli çoğu zaman da bilinçsizce sürdürüyor...

Aslında bir gerçeklik de tam orta yerde duruyor... Toplumun geçmişte yaşaması ve geçmişte tutulması devam ederken, yeni nesiller yetişmeye son sürat devam ediyor... Bir an gelecek ki işte o zaman yeni nesillerin daha fazla yetişmesiyle, eğitim ve bilgiye daha fazla erişimin artmasıyla birlikte, KKTC'de de kafa yapıları, düşünce tarzları da hiç ummadığınız kadar çok fazla değişmeye işte o zaman başlayacaktır... Bu, durdurulamayacak olan "kolektif" bir güçtür... Ülkede, bunun sinyalleri de hafiften görülmeye başlanmıştır...

Dünya değişiyor, peki ya toplum?

Değişime direnç uygulayan dünyanın sayılı ülkelerindeniz...

Değişime;

Kültürel ve tarihsel faktörler,

Eğitim ve bilgiye erişim,

Ekonomik ve sosyal koşullar etkili olurken,

Liderlik ve siyasi faktörler ise en büyük etken olarak toplumun karşısına çıkmaktadır veya çıkarılmaktadır...

Etkili liderler toplumlarını, yeniliklere ve değişime teşvik ederlerken, zayıf liderler toplumlarını değişime direnmeye neden olmaya hep devam ederler...

Karşımıza o hayati derecede önemli soru tekrar çıkıyor...

Dünya değişiyor, peki ya siz?

Dünyadaki değişimler son sürat hızlanarak devam ediyor... Değişim koşullarına uyum sağlamak için insanlar da, diğer canlılar gibi evrim geçiriyorlar ve değişen koşullara uyum sağlamak için sürekli olarak kendilerini yeniden şekillendiriyorlar...

İnsanlar değişime ayak uydurmak için bilgiye erişim ve teknolojiyi kullanma becerilerini geliştiriyorlar... Sosyal, kültürel ve ekonomik değişmeler de insanların düşünce ve davranışlarını etkiliyor...

Peki ülkemizin insanı değişime, düşüncesel, duygusal ve davranışsal olarak yeterince uyum sağlayabiliyor mudur sizce?

Neden, insanımız değişim konusunda bu kadar zorlanıyor?

Neden, dünya değiştikçe insanlar kendilerini değiştirme eğiliminde iken, KKTC'de bizler, dönüp dolaşıp hep aynı şeyleri ve aynı konuları konuşmayı sürdürüyoruz?

Neden, dünya değiştikçe insanlar doğası gereği değişmeye ve gelişmeye açık olurken, KKTC'de bizler dönüp dolaşıp hep aynı yerlere dönüyoruz?

Konuştuklarımız da, yaptıklarımız da, aldığımız sonuçlar da neden hep aynı olmaya hep devam ediyor?

Dünya değişiyor, peki kafa yapıları KKTC'de neden değişmiyor?

Aynı şeyleri yaparak nasıl farklı sonuçlar almayı bekleyebilirsiniz?

Kısır döngüde olmanın tek nedeni aslında değişime direnmek değil midir?

Kısır döngüden çıkmak için, yapabileceğiniz en iyi şey, farklı yaklaşımları da denemek değil midir?

Bunları bireysel olarak da, toplumsal olarak da, ülkesel olarak da yapmak aynı şeyler değil midir?

Anlamamız gereken kısır döngüye girip çıkmanın zaman kaybından başka hiçbir şey olmadığıdır aslında... Artık bunu bir alışkanlık ve bağımlılık haline dönüştürdüğümüzün farkındalığına varmalıyız ve hemen bu bağımlılığı kontrol altına almayı öğrenmeliyiz...

Unutmayınız! Hayatta başarısız olmanın en kolay yolu, kısır döngüde kalmaya devam etmektir...

Kısır döngüde takılıp kalmak, ilerleme fırsatlarını kaçırmaktır...

Kısır döngüde kalmak, yenilikçi düşüncelerden vaz geçmektir...

Kısır döngüde kalmak, değişime direnmeyi sürdürmektir...

Kısır döngüde kalıp geleceği görememek, aslında var olmamaktır... Aslında var olmamayı sürdürmektir… Aslında var olmayı reddetmektir... Aslında var olmamayı kabullenmektir...

Bu bireyler için de böyledir, bu toplumlar için de böyledir, bu ülkeler için de böyledir…

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.