İnaktif aşı

Yayın Tarihi: 18/01/21 07:00
okuma süresi: 5 dak.

Son haftalarda, Koronavirüsün,

mutasyona uğrayıp daha hızlı yayılan bir tipi ortaya çıkmış İngiltere’de…

Sars-Cov-2 deniyor bu yeni Koronavirüse.

 

Lâkin Covid-19 virüsünün genetiğinde saptanan bu yeni mutasyon,  

uzmanlara göre, kendisine yüzde 70 daha fazla bulaşıcı bir özellik kazandırmış!

Dolayısıyla çok da daha hızlı yayılıyor...

Peki bu mutant, bizde, yani  KKTC'de de var mı acaba?

Kim bilir ki?

Bilmiyoruz...

 

Bildiğimiz,

Artık bu pandeminin doğal yoldan ve yakın bir vadede bitmesinin pek de mümkün olmadığı...

 

Bir de mutasyonların evrimin kaçınılmaz bir parçası olduğunu biliyoruz...

Haliyle, virüsler de kendi kopyalarını çıkararak çoğalırlar ve ürerler.

Koronavirüsün Covid-19 dediğimiz türü de,

yaşayabilmek için, canlı insan hücrelerine ihtiyaç duymakta.

 

Uzmanların belirttiği üzere, önceden genellikle yarasalarda yaşayan bu virüs,

büyük bir olasılıkla doğanın bozulan dengeleri nedeniyle,

kendine yaşayabileceği yeni yerler aramış

ve bunu da son olarak canlı insan vücudunda bulup, yok olmaktan kurtulmuş.

 

E malum, küreselleşmenin en yoğun ve çok hızlı yaşandığı günümüzde,

Koronavirüs de, insanların hızla tüm dünyada her yöne doğru hareket etmesiyle,

aynı hızla dünyanın her köşesine yayılmış, çoğalmış ve bir pandemiye dönüşmüş.

 

İnsanlardan önce yuvalandıları söylenen yarasalarda ölümcül olmadığı söylenen bu tür Koronavirüs,

yeni yuva olarak girdiği insan vücudunda kısa sürede ölümlere de yol açmış.

Tabii ki yuvalandığı bedenin sahibi olan insan ölünce, kendisi de ölmüş.

Oysa, bu virüs de, yaşayabilmek için ölü bir hücreye değil, canlı bir hücreye ihtiyaç duyduğundan,

doğal olarak mutasyona uğramak ve hatta bu mutasyona uğrayan yeni virüs olarak,

yani Sars-Cov-2 olarak,

Covid-19’dan da daha hızla yayılıp yaşamak istiyor.

 

İşte, büyük bir olasılıkla bu yüzden de yayılma hızını artırıyor,

fakat öldürücülüğünü de azaltıyor yaşayabilmek için.

Çünkü öldürdükçe kendisi de ölüyor.

Ben bu konuda uzman değilim,

ancak gerek uzmanların söylediklerinden,

gerek bilimsel yazılardan okuduklarımdan,

gerekse de geçmiş pandemi deneyimlerinden öğrendiklerim bunlar.

 

Değerli enfeksiyon uzmanlarından Prof. Dr. İsmet Deliloğlu,

kendisi ile “Covıd-19, Viral Enfeksiyonlar ve Aşı Üretimi” üzerine yapılan bir söyleşide,

16. yüzyıldan günümüze değin yaşanan belli başlı virüs kaynaklı pandemileri şöyle sıralıyor:

 

  • 1592-96 yılları arasında baş gösteren kızamık pandemisi daha sonra belli aralıklarla tekrarlamış ve en son 1739-40 yıllarında ABD’de görülmüştür;
  • Çiçek (insan çiçek hastalığı) 1630-34 yılları arasında Kanada ve Fransa’da önemli salgınlara neden olurken, 1700’lü yıllarda ve en son 1828-57 yılları arasında pandemik olarak seyretmiştir;
  • 1545-76 yılları arasında Meksika’da viral kanamalı ateş;
  • 1778- 2011 arasında 6 kez flavivürüsün neden olduğu Dengue humması;
  • 1793-2016 yılları arasında sarı humma (etken yellow fever virüsü);
  • 2004, 2006, 2007, 2013-2016 yıllarında Sudan ve Kongo’da Ebola;
  • 2006- 2015 yıllarınde Hindistan ve ABD’de Chicunguya;
  • 2007`de Nijerya’da çocuk felci;
  • 2008`de Çin’de el ayak ağız hastalığı;
  • 2009-2014 yılları arasında Hindistan Gujarat’ta 2 kez Hepatit A ve E;
  • 2015`de Amerika’da Zika virüsü pandemisi...

 

Peki ne yapmalı?

Uzmanların dile getirdiği üzere,

kitlesel aşılama etkili olmaya başlayana kadar,

diğer insanlarla temaslarımızı en düşük düzeyde tutmalı...

Yani şu anda toplumsal olarak yapabileceğimiz en önemli şey mecbur olmadıkça toplu yerlerde bulunmayıp mümkünse evde kalmalı…

Şimdilik, toplu yerlerde olunca insanlarla mesafeyi daha da açmalı…

Maske takmalı ve hijyene daha çok dikkat etmeli…

 

Ve mutlaka aşıya ulaşınca aşı yapmalı…

Hangi aşıyı mı?

Hangisine ulaşılabiliyorsak o aşıyı…

Alman-Amerikan, Rus, Çin veya İngiliz Şirketler tarafından üretilen ve pek yakında daha birçok ülkeden birçok farklı marka ve farklı yöntemlerle üretilecek olan aşılar…

Gerek inaktif, yani geleneksel yöntemlerle üretilen ve bugünlerde adına “Çin aşısı” denen aşılar,

gerekse de daha yeni teknoloji ve yöntemlerle üretilen aşılar…

 

İnaktif aşıyı ilk bulan Çinliler değil…

Üstelik bu yöntem yeni bir yöntem de değil…

İnaktif aşı teknolojisi, çok eskiden beri uygulanan,

birçok ülke tarafından da yapılan ve yapılabilecek olan bir aşı türü…

Önemli olan aşının fazlarını yerine getirip getirmemesi. 

Çin aşısı demek, 

Yanlış bir terminolojik algıya sebebiyet veriyor!

Yetkililerin tavsiyesi:

Hangi aşıya erken erişebilirseniz o aşıyı yaptırmak!

 

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Prof. Dr. Mehmet ÇAĞLAR yazıları