“Kıbrıslılık” olgusuna neden düşman kesilelim?

Yayın Tarihi: 05/04/21 07:00
okuma süresi: 4 dak.

NAFİLE BİR GAYRET!

Bu örneği daha önce de verdim…

Şöyle ki;

yirmi-otuz kişilik bir sınıfta, bütün tartışmaları,

“gökkuşağındaki en güzel rengin ne olduğu”na benzer konularla sürdürmeye kalkarsanız,

en güzel renk olarak cevaplar elbette farklı olur...

Yeşil olur...

Sarı olur...

Kırmızı olur...

Ama “iki kere iki”nin kaç olduğunu sorarsanız,

tüm sınıf aynı cevabı vermek zorunda kalır...

Çünkü böyle bir durumda cevap veren akıldır!

 

Lakin "akletmek",

karşınızdakinin savını çürütmek,

haklı çıkmak için KKTC’de "nafile bir gayret!".

Neden?

Çünkü,

"akıl" tedarik edenler için akletmeye ne gerek var?

 

Kısacası birileri size gelerek,

nasıl düşünmeniz gerektiğini gösteren örnek düşünme şablonları açarak/bırakarak gittiği zaman, zaten "akıl" tedarik ediyorsunuz!

 

Tabii ki, bugün tedarik edilen "aklın" bir reforme değil, 

bir sindirme yöntemi olduğu da gayet açıktır!

Yine de düşünen ve temaşa eden varlığı yani insanı KKTC'den kovamazsınız...

 

KIBRISLILIK OLGUSU”

Bilindiği üzere, AB Komisyonu, hellim'in coğrafi tescilini "Kıbrıs"a verdi. 

Kıbrıs menşeli olması şartıyla,

Kıbrıs'ta üretilen hellim, AB’ye bu isimle satılabilecek!

AB, Yeşil Hat tüzüğünü güncelledi,

ve hellimin AB standartlarına uyması şartıyla,

Kıbrıslı Türklerin de hellim satışına  (hem de hellim adı ile) izin/onay verdi.

 

Peki! 

İşte bu noktada günümüz siyasi siyasi erk sahiplerine soruyorum: 

“Güney Kıbrıs ile,

hellim örneğinde olduğu gibi,

"Kıbrıslılık" üzerinden,

neden etkili bir işbirliği,

Adalılık, Avrupalılık,

ve iki bölgeli, iki toplumlu, iki kurucu devletli,

siyasi eşitliğe ve etkin katılıma dayalı federal bir Kıbrıs’ta,

yurttaşlık, vatandaşlık ve yoldaşlık yapılmasın?

 

Kıbrıslılık, neden Kıbrıs’taki tüm farklı etnik gruplara mensup kişilerin, 

yurttaşlık ve vatandaşlık bilinciyle benimsediği,

temsili bir ulus ötesi kimlik olmasın?

Neden "Kıbrıslılık Olgusuna" düşman kesilelim?

 

Kıbrıs'ta Türk veya Rum,

ya da Ermeni, Maronit, Çingene, Latin,

hatta İngiliz, Rus, Türkmen, Filipinli, Azeri, Pakistanlı, Kazak,

kısacası, Afrikalı, Asyalı, Avrupalı, Amerikalı, Avustralyalı ya da Antarktikalı olmak,

tercihe mi bağlıdır?

Elbette ki hayır...

 

1960 "Kıbrıs Cumhuriyeti" Anayasası,

biyolojik olarak bir Kıbrıslı milleti veya ırkını mı meydana getirmiştir?

Tabi ki hayır... 

 

HELLİM ÖRNEĞİNDEKİ GİBİ…

Peki!

"Biz ve onlar" ikileminin ötesine nasıl geçilecek?

Hellim çözümündeki gibi bir işbirliğini "akletmek" kötü mü olur(du)?

 

Ey, erk sahipleri...

Klônlama, ötenazi, genetik tasarım, melez varlıklar, organ nakli, doku nakli, yapay organlar, piller, gen tedavisi, çoklu genetik yapıya sahip embriyolar vb. gelişmeler, hayatın sınırlarını değiştiriyor artık ...

 

Yoksa!, domuz eti ve domuzdan edinilen ürünler İslâmda dinen haramdır diyerek,

domuzun vücudundan alınan kalp kapakçığını kalp hastası birine,

Türktür, Müslümandır diye,

kapakçığını takmayacak, taktırtmayacak mısınız?

Desteksiz, yörüngesiz, irfansız , dümensiz "hevesler" bulmaya devam mı edeceksiniz?

 

Tüm bu gelişimlerin bilincinde, bağımsızca hissedip/düşünüp davranabilen insanlar, 

Kendilerini kan bağıyla mı niteleyecek?!

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Kuzey Kibrisli05/04/21 20:49
Çok yaratıcı bir yaklaşım! Sonucunda bir HELLİM CUMHURİYETİ’miz olur. Bizler da Hellim vatandaşları oluruz... Zaten bir kez denenmiş olan suni Kıbrıs Cumhuriyetinin sonuçları ortada iken bir de Hellimi deneyelim ? Tek yapılması gereken Kıbrıs’ta yaşayan tüm insanları inandıkları değerlerinden vazgeçmeye ikna etmek ve Hellim’in birleştirici güçlerine inandırmaktır?... Fantazi’de sınır yok!

Diğer Prof. Dr. Mehmet ÇAĞLAR yazıları